Bunu yazan Tosun -(TAMAMI)

Milliyetçi-muhafazakâr âlemin muhterem ve muteber şahsiyetlerinden Prof.Dr. Husrev Hatemi işe karışıp “Fazıl Say Bey, özgür ve derin düşünceli bir serseri olan Tosun’un, tuvalet duvarlarından kopya ettiği bir rubâisini Ömer Hayyam’ın zannetmiş olacak. Bu üslup ancak Tosun Bey merhumdan sadır olur. Vallahü a’lem bissevap... Tosun Bey’in rubâilerini okumak tekin değildir çünkü herifçizade, okurlarına küfretmekle meşhur ve maruftur” diye yazmamış olsaydı, ben bu işe kesinlikle karışmazdım.

Husrev Hatemi’nin “Hayyam ateistlerin bilgesi değildir” başlıklı yazısını, “Derin Tarih” adlı müfteri ve mürteci tarih dergisinin Mayıs 2013 sayısında okudum.

Husrev Bey, Tosun Bey’in ünlü imzası “Bunu yazan Tosun okuyana kosun!” cevizesini anımsamamızı istiyor.

Fazıl Say, sosyal medya denen bataklık ortamında ne yazmış onu da anımsayalım:

“Irmaklarından şarap akacak, diyorsun / Cennet-i âlâ meyhane midir? / Her mümine iki huri vereceğim, demişsin / Cennet-i âlâ kerhane midir?”

Fazıl Say, başka şeyler de yazmış ama onlar beni ilgilendirmiyor. Çünkü Husrev Hatemi’nin yazısında yer almıyor bunlar.

***

Memleketin ceza yasasında müminin inancını koruyan bir yasa varmış. Fazıl Say’ı bu yasa ile mahkemeye verip mahkum etmişler. Mutlaka kaldırılması gereken antidemokratik bir yasa. Ramazan ayında oruç tutmamak pek yakında bu yasanın kapsamına girer. Bunu şimdilik bir yana bırakalım.

Fazıl Say’ın aktardığı şiir Ömer Hayyam’ın mı, değil mi?

Piyasada 1000 dolaylarında Ömer Hayyam rubaisi var. Araştırmacılar bunun 50 tanesinin Hayyam’ın olduğundan emin, 200 kadarı tartışmalı. Toussaint ve FitzGerald’a göre bu sayı 170. İran hükümeti 1980 yılında resmi bir liste yayınlamış.

Ömer Hayyam’ın (18.05.1048-04.12.1131), Nizam ül-Mülk (Abou-Ali Hasan) ve Hasan Sabbah ile medrese arkadaşı oldukları söylenir ama, birincisi Hayyam’dan 30 yaş, Hasan Sabbah ise en azından 10 yaş büyük. Nizamülmülk, Nizamiye Medreselerinin kurucusu, Selçuklu veziri; Hasan Sabbah Haşşaşi terörist tarikatının kurucusu. Üçlünün okul arkadaşlığı bir yakıştırma olabilir, ama bunu İslamcı mürteciler de kabul ediyor. Ama iş şiire gelince, hedonist şiirlerin Hayyam’a ait olmadığı ileri sürülüyor.

***

Halk cennette şarap ırmaklarının aktığına; erkekler için huriler ve gılmanlar dolaştığına inanır. Ama Kuran’da da halk inancını destekleyen ayetler var:

Bakara Sûresi’nde: “İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce bize verilen rızık!” diyecekler. Halbuki bu rızık onlara benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.”(2:25) Nebe Sûresi 31, 32, 33, 34. ayetler:

“Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle aynı yaşta, göğüsleri yeni çıkmış kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.”

Kuran’da bu iki sure ayetlerine benzeyen epeyce ayet var. Kuran’da yazılanlar bunlar, ama halkın bu konudaki anlayışı uhrevi ayetleri dünyevileştiriyor. Halkın ve ham sofunun kafasındaki Cennet bir bakıma meyhane ve kerhaneye benziyor. Ömer Hayyam’ın söz konusu rubaisi halk İslamındaki Cennet imgesinin eleştirisi. Birinci yorum olarak bu kabul edilebilir. O zaman Fazıl Say’ı suçlamak, kınamak ve mahkum etmek “halt etmek” olur.

***

İkinci yoruma gelince: Bu yorumda, Ömer Hayyam’ı tarihsel ve entelektüel bir ortama oturtmamız gerek. Hayyam bir 11 ve 12 yüzyıl insanı. Yani, Müslümanların özgür düşünceli olduğu İslam’ın Altın Çağı’nın insanı. Tıpkı, Abu Nuwas, Al-Maari, Al-Biruni, Al-Kindi, İbn-i Rüşd, İbn-i Sina, İbn Haldun, Hallac, İbn Batuta, Ibn Arabi, Celaleddin Rumi, Attar, Ibn Teymiyye gibi. Bu şairlerin, bilim adamlarının, düşünürlerin çoğu Yunan felsefesinin etkisiyle İslamı yorumlayan bir kafa ve kültüre sahip. Çoğu sofu ve mürteci takımıyla çatışma halinde. Düşünce hayatı çok canlı. İslam düşüncesi henüz, hâlâ içinden çıkamadığı komaya girmemiş. Bu işin enteleküel yanı. Bir de toplumsal yanı var. Oraya gelelim şimdi: Ömer Hayyam’ın yaşadığı dönemde Bâtınî akımlar canlılıklarını korumaktaydı. Bizim sofular ve mürteciler, mallarda ortaklık ilkesini yayan ve halkı her bakımdan eşitleştirmeyi amaçlayan Karmatiyye’yi duymamış olabilirler mi? Karmatilerin Bahreyn’de kurdukları Müminiye kenti 11.yüzyılda hâlâ egemenliğini sürdürmekte. Değerli okurlar Karmatilik, Karmatiyye son derece önemlidir. Biraz araştırmanızı tavsiye ederim. Mazdekçiliği, Maniciliği de unutmamalı.

***

Bizim sofular ve mürteciler, Ömer Hayyam’ın Zenc (Zenci) ayaklanmasından (868-883) habersiz olduğunu mu sanıyorlar acaba? İslam o sıralar henüz mürteciler tarafından iğdiş edilmemişti ve Batınilik bütün canlılığıyla devam ediyordu.

Tasavvuf

Ömer Hayyam bir sufi miydi? Bunu şimdilik bir yana bırakalım. Ancak, Ömer Hayyam’ın olamadığı iddia edilen rubaide sıkı bir tasavvuf izi var. Aynı şekilde, “Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver onları / Bana seni gerek seni” diyen Yunus Emre, Ömer Hayyam’dan farklı bir şey söylemiyor. “Bilmeyenin yanında çok fazla şaraptan bahsetme, onun aklı üzüm suyuna gider” diyen Mevlana örnek bir sufi olduğunu kanıtlıyor. Peki Aynı Mevlana’nın Mesnevi’sinin beşinci cildinde yer alan mesellerinin “Kaymak Tabağı” türünden öyküler olduğunu söylesem, bana ne der acaba Hüsrev Hatemi? Örneğin eşekle cinsel ilişkiye giren halayık ve hanımı için?