Bütün başarıları unutulan kaleci: Fevzi Tuncay

Eduardo Galeano, futbol üzerine yazılmış en güzel kitaplardan biri olan “Gölgede ve Güneşte Futbol”un “Kaleci” bölümünde, onlara “file bekçisi” de denildiğini ama aslında “kader kurbanı, mahkûm ya da şamar oğlanı” da denilebileceğini ifade eder. Hep yapayalnız olan, oyunu uzaktan izleyen, üç direğin arasında sanki idamını bekleyen, her zaman ilk suçlu ilan edilen bir futbol öznesidir kaleci. Şöyle der Uruguaylı yazar:

“Öbür futbolcular bir ya da birkaç kez affedilmez hata yapabilirler; ama her zaman milimetrik bir pasla, güzel bir çalımla ya da isabetli bir şutla kendilerini affettirebilirler. Onun böyle bir olanağı yoktur. Seyirci kaleciyi affetmez. Yanlış mı çıktı? Bacak arası mı yedi? Top elinden mi kaydı? Çelik parmaklar pamuğa mı dönüştü? Kaleci bir tek hatasıyla maçı mahvedebilir, bir şampiyona onun bir yanlışıyla kaybedilebilir. İşte o zaman seyirci kitlesi onun tüm başarılarını bir anda unutuverir ve onu günah keçisi olarak ilan eder. Kara talihi ömrünün sonuna dek onu tek etmeyecektir.”

KARA TALİHİN HÜKMÜ: ISKA

Galeano bu satırları, Beşiktaş’ın genç kalecisi Fevzi Tuncay 1999-2000 sezonunda İnönü Stadyumu’nda Galatasaray’a karşı sahanın da azizliğine uğrayıp o meşhur “ıska”yı yapıp gol yemeden çok önce kaleme almış ama yazdığı her şey Fevzi’nin hikâyesine tıpatıp uyuyor.

Beşiktaş’ın 1-0 önde götürdüğü ve Galatasaray’ı yendiği takdirde şampiyonluk yarışına ortak olacağı o maçta Halilagiç’in verdiği geri pası ıskalayarak topun ağlarla kucaklaşmasına engel olamayan Fevzi tüm umutları söndürmüştü.

Ardından Denizli ve Rize maçlarında da topu ellerinden kaydırıp birbirinin kopyası goller yiyince Galeano’nun dediği gibi günah keçisi ilan edilmiş ve kara talihi ömrünün sonuna dek onu terk etmeyecek duruma gelmişti.

UNUTMAK VE UNUTTURMAK YERİNE BAŞROL

John Benjamin Toshack döneminde Beşiktaş’ın kalesine geçmiş, milli takıma yükselmiş, özellikle bire bir pozisyonlar ve penaltılardaki başarısıyla bilinen genç kalecinin hikâyesinin üzücü faslı böyle başladı ve yıllar sonra “Iska” adında bir belgesel filme konu oldu.

Yapımcılığını Gökçe Kaan Demirkıran’ın üstlendiği, yönetmen olarak Mert Erez’in imzasını gördüğümüz 71 dakikalık “Iska”, hemen belirteyim ki ülkemizde yapılan en güzel futbol belgesellerinden biri ve Türkiye’deki aydın futbolseverlerin sayısı, bu filmin seyirci sayısıyla ölçülecek.

Hep kahramanları (Fatih Terim gibi), başarıları, zaferleri görmeye alışık olduğumuz futbol belgeselleri ilk kez bir başarısızlık ve trajik çöküş hikâyesi olarak karşımıza geliyor ve Fevzi, “unutmak… unutturmak” yerine bu filmde “başrolü” üstlenmeyi kabul ederek sıra dışı bir kahramanlık sergiliyor. Halen kendi adına açtığı akademide genç kaleciler yetiştirmeyi sürdüren Fevzi Tuncay, Hagi’nin penaltısını kurtarmak kadar önemli bir iş yapmış durumda “Iska”yla.

Sonrasında Gaziantepspor, Malatyaspor, Diyarbakırspor, Manisaspor, Fethiyespor forması giyen, özel yaşamında talihsizlikler yaşayan Fevzi, bir tutunamayan değil, her şeye rağmen futbola tutunabildiğini kanıtlıyor bu filmde.

Ahmet Akcan, Feyyaz Uçar, Mehmet Özdilek, Kenan Başaran, Serdar Sarıdağ, Ayhan Akman, Sead Halilagiç, Didem Dilmen, Ergin Aslan gibi eski futbolcuların ve tanınmış futbol yorumcularının anlatımları eşliğinde ilerleyen filmde, Bosna Hersekli Halilagiç’in her zamanki bilge tavrını tekrarladığını da önemle belirteyim.

Beşiktaş’ın stadının ortasında kollarını kartal gibi kaldıran Fevzi’yi bundan böyle bu alçakgönüllü ama onurlu belgeselle anımsamak, biz futbolsever-sinemaseverlere verilen bir armağan gibi. Sinemalarımızda bugün az sayıda salonda gösterime geren filme emeği geçenlere teşekkürler.