Büyük Aydınlık görev!

Aydınlık güçlü ve etkin siyasi öncülüğüne karşın kültür, sanat ve edebiyat alanında da öncülüğü ele almak, bir çekim merkezi yaratmak zorundadır. Türkiye’nin büyük yazar birikimi çağrıyı almıştır.
Aydınlık, geçmişteki parlak başarılarının devamı olarak, bugün de aynı başarıları, üstlendiği siyasi öncülükle sürdürüyor. Bu öncülüğü yüreğinin, bilincinin, birikiminin, yüksek cesaretinin sonucunda elde etmiştir.
Siyasi önderlik toplumsal mücadelenin en çok sorumluluk gerektiren alanıdır. Aydınlık, her zaman bu sorumluluğu üstlenmiştir. Öyle ki, içinden geçtiğimiz şu altüst oluş sürecinde de bu görevi yerine getirdiğini söyleyebiliriz.
Denebilir ki sadece Aydınlık okuru, emperyalizmin sarsıcı dümen oyunlarından etkilenmemiş, baş dönmesi yaşamamış, Atlantik’in karanlık sularına dökülmekten kurtulmuştur. O nedenle Aydınlık okuru Türkiye’nin umududur.
Aydınlık güçlü ve etkin siyasi öncülüğüne karşın kültür, sanat ve edebiyat alanında da öncülüğü ele almak, bir çekim merkezi yaratmak zorundadır. Bunun için araçları vardır. Kadroları hazırdır. Türkiye’nin büyük yazar birikimi çağrıyı almıştır.
Siyasi öncülük, sanatsal öncülükle buluştuğu zaman, toplumsal mücadelede zorluklar daha kolay ve daha kalıcı olarak aşılacaktır. Sanatın katkısı, özellikle şiirin yoğuruculuğu, mayalayışı olmadan pişirilen aşın çok çabuk ekşidiği bilinmektedir.
Siyasetin kat ettiği yol sanatla tahkim edilmezse, siyasi iklim koşullarının değiştiği anda o yol kısa sürede tahrip olacaktır.
Devrimler toplumları ileriye, sıçramayla taşırken, arkalarında kapatmaya fırsat bulamadığı bazı çukurlar bırakır. İlk duraksamada ve ilk geriye kayışta toplum bu çukurlara düşer, düşürülür.
Türkiye Cumhuriyeti, Atlantikçi politikalar sonucu iki büyük çukura düşürülmüştür: Birincisi etnik bölücülük, ikincisi dinci gericilik.
Bu çukurların kapanmasında siyasetin hataları, yetersizlikleri olmuştur. Fakat sorun, bir yanıyla, sanatçının görevden kaçışından, gerçekliği kavrayamayışından kaynaklanır.
Siyaset de sanatı (şiiri) küçümsediği oranda yerinde saymış, yol alamamıştır. Ya da tersi, siyaset sanata (şiire) önem verdiği, alan açtığı oranda gelişmiştir, gelişecektir. Kısaca siyaset, sanatsız kat ettiği her karış yolu, bir gün geriye dönüp yeniden yürüyecektir.
Kitlelerle çok yönlü sanat bağları kurulduğunda, mücadele sağlam adımlarla gelişecek, toplum sağlıklı ilerleyecek, geri dönüş de o oranda zorlaşacaktır.
Sanat gerçeklikten koparılıp kendi içinde mutlaklaştırılırken, sanatçı kendi benliğiyle, o denli meşguldür ki, kibrinden gözü, toplumun ona olan ihtiyacını görmez.
Kendinden menkul dehasının gelecekte anlaşılacağı hayaliyle avunur. Oysa kendi çağında ağrıyan başa ilaç olamayan şiirin, yüz yıl sonra iksir olacağını ileri sürmek budalalıktır. Sanatçı, oraya buraya rast gele kılıç sallayan bir “deli derviş” de değildir.
Örneğin şairler her zaman bir mevzide olmalıdır. Şairin menzili, hedefi de belli olmalıdır. Değilse, siyasetin karardığı, kafaların karıştığı dönemlerde sanatçı (şair), hedefsizliğin sıkıntısını çeker. Hem sanatın özüyle hem de algılayıcısıyla bağları gevşer, sonra da kopar.
Bugün edebiyatımız, şiirimiz hatırı sayılır bir kriz yaşıyor. Bu kriz nasıl aşılacaktır? İşte burada Aydınlık’a sorumluluk ve görev düşmektedir.
Büyük Aydınlık görev atılımı bunun için yapılıyor. Çağrının yüklediği atılımı üstlenmek herkesin görevidir!