Büyük ekonomik krize doğru

2024 yılı başından itibaren açıklanan verilerde önemli bozulmalar başladı. Aylık konkordato ilan eden firmaların rakamlarında artış ortaya çıktı. Önceki ay ve yıllarda aylık 30-40 ortalama konkordato ilan edilirken, 2023 yılı kasım ayında konkordato ilan eden firma sayısı 78, aralık ayında ise 92’ye ulaştı. Konkordato, iflas etme aşamasına gelen şirketin mahkeme kararı ile hukuki dokunulmazlık alarak, belli bir süre iyileşme için izin almasına denilmektedir. İşsizlik 5 aydan bu yana düşüş eğiliminde iken, kasım ayından itibaren tekrar yükselişe geçmiştir.

İşsizlik tekrar yüzde 9’a çıkmıştır.

Sanayi üretim endeksi önemli oranda düşmüştür. Bu göstergenin düşmesi üretimde düşüş olduğunu bize anlatmaktadır.

Hepimizin bildiği gibi, açıklanan aralık ayı enflasyon rakamı da enflasyonun hala yükselişte olduğunu göstermektedir.

Haziran ayından bu yana iktidarda olan ve liberal politikalar uygulayan ekonomi yönetimi ise bu gelişmelerin olağan gelişmeler olduğunu öne sürmektedir.

Halbuki bu gelişmeler bize, hiçbir ekonomik göstergenin olumlu olmadığını, gün ve gün daha da kötüye gittiğimizi göstermektedir.

EKONOMİDE İKİ KISKAÇ

Türkiye iki kıskaç arasında sıkışmaya başlamıştır.

Bu kıskaçlardan bir tanesi; 1980 yılından bu yana ihracata dayalı sanayileşme adı altında uygulanan politikadır. Bu politika sonucunda ihracatımızın yüzde 60-65’inin yaptığımız Avrupa pazarlarında başlayan durgunluk sonucunda üretimde gerileme ve istihdam da düşme başlamıştır. Özellikle Almanya’da başlayan talep düşüşü, başta tekstil olmak üzere birçok sanayi dalında etkili olmaya başlamıştır.
Diğer kıskaç ise ekonomi yönetimi tarafından Haziran ayından bu yana uygulanan ekonomi politikalarıdır. Bu politikalar, enflasyonun nedeninin talep olduğu, talepte daralma olduğu takdirde enflasyonun düşeceğini öngören uygulamalardır.

Hükümet talebi kısmak için parasal sıkılaştırma politikaları uygulamaya sokmuştur. Faizleri yükseltmiş ve hem bireysel hem kurumsal kredilere ulaşma olanaklarını daraltmıştır.

Zaten ağırlıklı olarak ihracata dayalı bir üretim sistemi bulunmaktadır. Avrupa’da talep daralınca bu sistemde sıkışma başladı. Bunun üzerine bir de faiz artırımı ve parasal sıkılaştırma ile gidilince sistem içinden çıkılmaz bir yere doğru gitmektedir.

Bu politikaların ısrarı durumunda fiyat artışları durmayacaktır. Zaten ihracatın daralması ile sıkışan şirketlere, bir de iç piyasa sıkıştırılması gelince iflaslar gündeme gelecek, şirket iflasları ile birlikte işsizlik artacaktır.

YAPILMASI GEREKENLER

Bu politikalar Türkiye’yi çıkmaza sürüklemektedir.

Ne yapmalı;

Öncelikle; ihracata önem vermekle birlikte, iç pazarı geliştirmeye başlanmalıdır. Bu uygulama ihracatta yaşanan daralmanın alternatifi olarak iç piyasanın önünü açacaktır. İhracatta daralan talep iç piyasa talebi ile desteklenerek ekonomide denge sağlayacaktır.

Dünya enerji, gıda ve ham madde fiyatlarında ciddi bir düşüş bulunmaktadır. Dolayısı ile bugün içinde yaşadığımız enflasyonist ortamın nedeni “satıcı enflasyonu” olarak adlandırılan, tekel ve kartel piyasalar nedeniyle fiyatlama davranışlarındaki bozulmalardır. Fiyat davranışlarındaki bozulmaları devlet denetimini artırarak kontrol altına almak gerekmektedir.

İç piyasa talebini desteklemek ve bütçe açıklarına çare bulmak için vergi sisteminde düzenlemeye gidilerek doğrudan vergilerin toplam bütçe gelirleri içindeki payını en az yüzde 60’lar seviyesine çıkarmalıdır. Bu hem bütçeye sağlıklı bir gelir yaratacak hem de adil gelir düzenlemesi yaparak iç piyasa talebini destekleyecektir. Bu da ihracat pazarları daralan şirketlerin iç piyasadan artan pay alarak bilanço dengelerini tekrar kurmasına olanak sağlayacaktır.

Faizler düşürülerek, işletme sermayesi açığını giderme ve yatırım olanaklarına daha kolay ulaşma imkanları kolaylaştırılmalıdır.

Devlet zaman geçirilmeden yatırımcı olarak ekonomiye girmelidir. Devletin yatırımcı olarak piyasalara girmesi piyasalardaki ithal ham madde vb. gibi sorunlara kesin çözüm olacaktır. Ayrıca devletin rahatlıkla vatan sathına yatırım yapma esnekliği modern şehirleşme ve göç olayına kesin çözüm getirerek birçok sorunu kökünden çözme şansı yaratacaktır.

Vakit kaybetmeden kamu liderliğinde beşer yıllık kalkınma planları hazırlanarak ekonomi de öngörü açılmalıdır. Plan herkesin önünü görmesine neden olacak ve karmaşa yaşanmasının önüne geçecektir.
Kısaca “Üretim Devrimi Programı” bir an önce devreye alınmalıdır.

Türkiye’de moral bozmaya, ümitsizliğe hiç gerek yoktur.

Bu kadar kötü yönetilmesine rağmen Türkiye yurt dışı banka hesaplarında 500 milyar dolar ve Türkiye içinde 300 milyar dolar karşılığı altın Türkiye’den kazanılan para ekonomi dışına çıkarılmıştır. Güven veren bir iktidar bu birikimlerin tekrar ekonomiye kazandırılmasını sağlar.

Türkiye’nin önü açıktır. Türkiye’nin müthiş bir üretim gücü vardır. Türkiye’nin girişimci, yaratıcı, üretici müthiş bir insan kaynağı vardır.

Türkiye’nin yalnızca helvayı yapacak bir iktidara ihtiyacı vardır.