Camera Obscura ya da güzellik idrakı
Sabah tam karşımda duran Fındıklı’daki bir asırlık Akademi binasının karşısında kahve içiyorum. Güneş çatının üzerinden yükselirken, göz kapaklarım ters orantılı olarak aşağı düşüyor. Gözümün içi sanki eski fotoğraf atölyelerinin koyu kırmızı ışıklı karanlık odasına dönüşüyor. Sonra koyu kırmızı ortam birden karanlığa bürünüyor, anlıyorum ki bu güneş tutulmasının nedeni tanıdık birisinin gölgesi. Göz kapaklarımı aralayınca, okulun ressam hocalarından birisiyle karşılaşıyorum. Okula cepheden bakan sabah sohbetlerinin konusu, ya okulla ilgilidir ya da sanat. Aşırı sıcak kahvenin biraz soğumasını beklerken, sanat eğitimimize etki eden anılarımızı paylaşıyoruz. Mustafa (Müftüoğlu, 1973 - …) anlatıyor: “İlkokulun başlarındayken Trabzon Of’taki köyünden okuluna her gün 2-3 kilometre yürüyerek giderlermiş. Bir gün okulun öğretmenleri öğrencilerini okulun içindeki başka bir odaya götürmüş. Bu odanın bir tarafı karanlık olacak şekilde siyah bir kumaşla kapatılmış, diğer yanı ise aydınlık bırakmış. Öğrenciler küçük gruplar halinde odanın karanlık tarafına sırayla alınmaya başlanmış. Sıra Mustafa’nın grubuna gelmiş. Karanlık bölüme girdiklerinde, duvara yansıyan bir görüntüyle karşılaşmışlar. Bu görüntüye dikkatlice baktıklarında, az önce bekledikleri aydınlık odanın ters bir görüntüsü olduğunu anlamışlar. Bu görüntü siyah kumaşta açılmış olan ufak bir delikten yansıyormuş.”
Mustafa: “Öğretmenlerimizin bir köy ilkokulunda bize yaşattığı bu CameraObscura (Karanlık Oda) deneyimini hiç unutmam. Sanatçı ve sanat eğitimcisi olmamda önemli bir etkisi olmuştur” diyor. Köy öğretmenlerinin öğrencilerine yaşattıkları bu unutulmaz deneyime, günümüz çağdaş sanatında da rastlamak hala mümkün. Fotoğrafın köklerinin görkemli bir hatırlatıcısı olarak Camera Obscura’yı kullanan çağdaş fotoğraf sanatçılarını bunlara örnek olarak gösterebiliriz. Boş apartman dairelerini karanlık bir kutuya dönüştüren Küba doğumlu ünlü fotoğrafçı Abelardo Morell, Romain Alaryand Antoine Levi, Brendan Barry gibi sanatçılar bunlardan bazıları.
İBN-İ HEYSEM’İN KAYIP AYDINLANMASI
“Camera Obscura”nun tarihi oldukça eskilere dayanır. Mohizm düşüncesinin kurucusu olan Çinli filozof Mo Di, küçük bir açıklığın görüntü oluşturma özelliklerinden (MÖ. 5. yüzyıl) bahseder. Ancak, bunu optiğin bir sonucu olmaktan ziyade yansımalara bağlamıştır. Bununla birlikte, Karanlık Oda ilk olarak Basra doğumlu İbn-i Heysem (Alhazen) tarafından (965 –1040) keşfedilmiştir. Matematikçi, astronom ve modern optiğin babası olan İbni Heysem, İslam’ın altın çağının en önemli fizikçilerdendir. İbn-i Heysem, çağdaşları İbni Sina ve Biruni gibi Orta Doğu ve Orta Asya’nın “Kayıp Aydınlanma”sında önemli rol oynamıştır. İbn-i Heysem, Kitâbü’l-Menâzır’da (Optik Kitabı; 1011-1021) gözün yapısı, perspektif, yanılsama ve ışığın kırılmasından söz eder. Daha önceki optikçilerin hiçbiri yansıyan görüntünün aslında deliğin arkasındaki görüntü olduğunu ileri sürmemiştir. İbn-i Heysem bunu ilk defa, dışarıdaki görüntüyü içerideki perdeye ters yansıtarak başarmıştır. Yani, bugün hayatlarımızın önemli bir parçası haline gelen fotoğraf makinesi ve kameranın atası olan "CameraObscura "nın (Arapça: beyt el-muzlim) mucididir.
Tarihçi Frederick Starr “Kayıp Aydınlanma” kitabında Kitâbü’l-Menâzır’ın hakkını teslim ediyor: “…batılı okurlar Rönesans devrinde bu kitabı okuduklarında, dört yüz yaşındaki bu eserin perspektifi sunmak için isabetli bir yol arayışına doğrudan cevap verdiğini fark etmişlerdi. Bu sayede Heysem, Rönesans perspektifinin gelişiminde rol oynamıştı” diyor. İbn-i Heysem, ışığın öncelikle gözden çıktığını savunan “Gözışın Kuramı”na karşı çıkmış, böylece ışığın nesneden yansıyarak geldiğini vurgulayan optik kuramının temelini atmıştır. Aynı zamanda, görüntülenmenin gözler yerine beyinde meydana geldiğini ispatlayan ilk kuramcıdır. Bu bağlamda, hem modern “biçim psikolojisi”nin, hem de fenomenolojik estetiğin öncüsü olarak adlandırılmayı hak eder. İbn-i Heysem’in "Optik Kitabı"ndaki optik ve “Karanlık Oda” sadece sanat tarihinde perspektifin gelişiminde rol oynanmamış, aynı zamanda Rönesans’la birlikte sanatçıların kompozisyonlarını tuvale aktarmasında da önemli bir araç olmuştur.
VERMEER’İN KAYIP TEKNİKLERİNİ YENİDEN KEŞFETMEK
Örneğin, ünlü Hollandalı ressam Johannes Vermeer (1632-1675) ve dönemin ünlü ressamlarının resimlerini tuvale aktarırken Camera Obscura'yı kullandıkları iddia edilir. Vermeer'in ölümünden sonra, doğa felsefecisi Willem’s Gravesande (1688 –1742) şunları yazar: "Birkaç Hollandalı ressamın resimlerinde, doğayı göstermek için Camera Obscura'nın etkisini incelediği ve taklit ettiği söylenir… Kameranın etkisi çarpıcı, ama yanlıştır”. Günümüzde de bu iddialar sürdürenlerden birisi Ünlü Amerikalı ressam David Hockney’dir. Hockney, “Gizli Bilgi: Eski Ustaların Kayıp Tekniklerini Yeniden Keşfetmek” adlı kitabında, 15. yüzyıldan itibaren Vermeer ve birçok ünlü ressamın, resimlerinde foto-gerçekçi etkiyi yakalamak için, gizlice karanlık oda yöntemini kullandığını savunur. Ancak, bazı sanat tarihçileri Hockney'in kıskançlık duyduğu için bu iddiayı ortaya attığı görüşündedir.
Bununla birlikte, Hockney’in kitabı Tim Jenison adlı bir araştırmacıyı etkilemiştir. 2002 yılında Jenison, Vermeer'in kullandığını düşündüğü Camera Obscura’yı yapmaya karar verir. Vermeer’in“Müzik Dersi” adlı resmini yüksek çözünürlü tarayarak, resmindeki iç mekanın bilgisayarda analizini yapar. Orijinal resimdeki oda gerçek boyutuyla inşa edilir. 17. yüzyıl teknikleri kullanılarak bu odanın yansıtılacağı “Camera Obscura” üretilir. Herhangi bir resim eğitimi ve yeteneği olmayan Jenison, sekiz aylık bir çalışma sonucunda “Camera Obscura”nın yansıttığı görüntüyü tuvaline aktararak Vermeer’in resmi bitirir. Sonuç, oldukça tatmin edicidir. Jenison, daha sonra bu çalışmasını “Tim'in Vermeer’i” olarak adlandırdığı 80 dakikalık bir belgesel filme dönüştürür.
BAŞARIYA ULAŞMANIN KESTİRME YOLU TEPEGÖZ’DEN GEÇER
Kahve sohbetimiz “Camera Obscura” deneyiminden, eski ve günümüzdeki ustaların tuvale görüntü aktarma yöntemlerine geliyor. Hollandalı sanatçıların “Camera Obscura”yı kullanmasından bu yana, görüntüleme teknolojisinin nasıl yol aldığını konuşuyoruz. Oflu köy öğretmenlerinin “Karanlık Oda” deneyiminden, günümüz teknolojilerine uzanan gelişime tanık olmanın karışık duygularına kapılıyoruz. Akademi’deki öğrencilik yıllarımızda, sanatçı hocalarımızın tuvallerine görüntüleri bir çeşit karanlık oda olan “Tepegözle” aktarmalarını ilgiyle izlerdik. Sonraki dönemlerde; bir başka mucizevi teknoloji olan dia makinasının çıkışıyla, Tepegöz’ün kullanım dışında kalmasına ve nihayet günümüzde dijital teknolojiye detanık olduk. Ama değişmeyen bir şey varsa, o da bütün bu “görüntü aktarma” teknolojilerini kullanan sanatçıların hep eleştirilmiş olmasıydı. Tim Jenison’un yaptığı çalışma biraz da buna yönelik eleştiri değil mi? Projesi: “Vermeer gibi olmak için yetenekli ve resim eğitimli olmak gerekmiyor.” diyenlerin hislerine tercüman oluyor. Ancak, ressam ve yazar Jane Jelley aynı fikirde değil. Jelley “Vermeer'in İzleri” yazısında: "Camera Obscura'dan gelen görüntü sadece bir projeksiyondur. Bunu yakalamak ve tuvale aktarmak beceri, yargı ve zaman gerektirir; ve bu resim yapma sürecinin bir parçasıdır. Ancak bu, başarıya ulaşmak için düşünceden bağımsız gelişen kestirme bir yol da değildir." diyor.
Kaynakça
- https: // www. youtube. com/ watch?v=WPL7D0Ha1kQ
- “Tim'in Vermeer’i” belgeselinin videosu, 80 dakika
- FrederickStarr, Kayıp Aydınlanma, Kronik Yayınları,İstanbul, 2019
- AldousHuxley, Algı Kapıları, İmge Kitabevi,İstanbul, 2009
- RudolfArnheim, Görsel Düşünme, Metis Yayınları, İstanbul, 2021
- Muhammet Fatih Kılıç, İbnü’l-Heysem’in Güzellik Anlayışı: Kitâbü’l-Menâzır Ve Semeretü’l-Hikme’den Hareketle Bir İnceleme, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, Cilt:10 Sayı:3, İstanbul, 2018