Çaresizliğin programı
6 Eylül 2023 Çarşamba günü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sn. Cevdet Yılmaz ve daha sonra Sn. Cumhurbaşkanı tarafından 2024-2026 yıllarında hedeflenen ekonomik program olarak OVP-Orta Vadeli Program açıklandı.
Bu yıl açıklanan OVP’nin geçtiğimiz yıllarda açıklanan OVP’lerden bir farkı vardı. Türkiye üst üste ekonomik kriz ve doğal afetlerle yüz yüze kaldı. Bu sorunların üstesinden gelmek için çok daha farklı bir orta vadeli plan devreye alınmalıydı. Halbuki açıklanan plan 2 yıl deprem yaralarını sarmaya yönelik bütçenin büyütülmesi ötesinde, farklı bir yönelim taşımıyordu.
-
Bütçe deprem yaralarını sarmaya yönelik büyütülüyordu. Bu büyütme doğruydu. Ancak büyüme nereden finanse ediliyordu. Hazine’nin borçlanmasında artış ile. Faiz giderleri 2023 yılında 600 milyar TL olarak öngörülürken, 2024 yılında 1 trilyon 200 milyar olarak öngörülüyordu.
Bu borçlanma neyle ödenecek? Dolaylı vergiler dediğimiz KDV ve ÖTV’lerle. Yani adil olmayan vergi sistemiyle. Zaten ekonomi yönetimi “talep çok yüksek” demiyor muydu. Yüklenin halktan alınan vergilere; hem talebi kısarsınız hem de deprem için gerekli fonu toplarsınız.
Neden enflasyon nedeniyle elde ettikleri haksız kazançlar ile lüks konut üstüne lüks konut, lüks araç üstüne lüks araç alandan bu fonlar vergi olarak toplanmıyor? Bu şeklide borçlanmadan dahi deprem yıkımı sorunu çözülebilir. Bunun çözümü adil vergi sistemi uygulaması ve servet vergisidir. -
Büyüme 2024 yılında yüzde 4, 2025 yılında 4,5 2026 yılında 5 olarak öngörülüyor.
Halbuki hükümet ekonomik krizin ve enflasyonun nedenini iç talepteki artış olarak belirlemiş ve bu talebi daraltmaya yönelik önlemler almaya başlamıştı.
Sonuçta içeriden büyümeyi önlediniz. Peki nasıl büyüyeceksiniz? Dış talep, yani ihracat ile mi? Tekstil ihracatı yapan firmalar işçi çıkarımı ile işletmelerini tatil etmeye başladılar. Başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde daralma var. Sonuçta ihracatınızın yüzde ellisinden fazlasını yaptığınız ülkeler durgunluğa gidiyor. Nasıl büyüyeceksiniz?
Sn. Cumhurbaşkanı konuşmasında büyümeden taviz verilmeyeceğini söyledi. Yatırım, Üretim, İstihdam, İhracat politikasından da taviz verilmeyeceğini üzerine basarak tekrarladı.
“Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu”. Büyümeden taviz yok; ama bugün büyümenin motoru olan kobilere kredi yok. Sözde fazla olan talep böyle kısılacak. Yedi bin beş yüz TL maaş alan yaklaşık 10 milyon emeklinin oluşturduğu talepten korkan bir hükümet.
Halbuki burada uygulanması gereken kamu öncülüğünde yatırımlar yaparak ve özel sektörü de bu yatırım seferberliğine dahil ederek büyümek. Karma ekonomi modeli ile büyük atılımı gerçekleştirmek. -
İşsizlik düşmüyor. 2026 yılında planlanan işsizlik 9,3. Zaten bugün, en son açıklanan işsizlik ikinci çeyrek itibariyle 9,7. Bu ne demek;” biz insanımıza iş olanağı yaratamıyoruz” demek. Bunu açıkça itiraf ediyorlar.
-
Cari açık kapatılamıyor. Cari açık en tehlikeli yöntem olan yabancı sermaye girişi olarak adlandırılan “sıcak para” girişi ile çözülmeye çalışılıyor. Sıcak para girişi takibinde siyasi tavizleri de beraberinde getirecektir.
-
Dış dünya Atlantik ile sınırlanmış. Yeni bir çağ başlatan, daha yeni Ağustos ayında Güney Afrika’nın ev sahipliğinde toplanan BRICS’in adı dahi geçmiyor. Halbuki BRICS 40’tan fazla ülkenin üye olmak istediği, ancak 6 ek yeni ülkenin başvurusunu kabul eden Atlantik sistemini alt edecek organizasyonun adı. Türkiye’nin de önü buradan açılacak. Sonuç olarak çok önem verilmesi gerek 2024-2026 dönemi OVP maalesef vizyonsuz bir program. Çaresizliğin programı. Geleceğini Atlantik sistemine emanet eden gayri milli bir program.
Halbuki Türkiye Cumhuriyeti, 100. Yılında yeni bir devrime aday ülke. Gelişmekte olan dünya ülkelerinin lideri olmaya aday ülke. Bu programlar çok kısa zamanda bitecek, “Üretim Devrimi Programı” tüm ihtişamıyla Türkiye’nin 85 milyon ışıltılı yüzlü insanının ellerinde yükselecek.