Cari Fazla Gerçeği!

TC Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nde bugün (26 Kasım) yaptığı konuşmada, “son bir yıllık dönemde ‘cari denge’ önemli ‘iyileşme’ kaydetti” dedi.

Uysal, "Bu yılsonunda cari fazla vermiş olacağız. Dış dengede sağladığımız kazanımların önümüzdeki dönemde devamı fiyat istikrarı açısından büyük önem taşıyor. İçinde bulunduğumuzu dönemde cari dengede düzeltmenin 2001 ve 2009'a kıyasla çok daha sağlıklı gerçekleştiğinin altını çizmek isterim" diye konuştu.

TCMB Başkanı’nın söz konusu konuşmasından hareketle, son aylarda, özellikle Ankara yönetimi ve TCMB’nın gündeminden düşmeyen “cari fazla” konusunun irdelenmesini, bugünkü yazımızın konusu yaptık.

ÖDEMELER DENGESİNDEKİ 'CARİ FAZLA'

Ülkenin yabancı para cinsinden dış parasal işlemlerinin “cari işlemler” olarak adlandırılan dengesi bir süredir “fazla” vermektedir. Eylül itibarıyla 2018’de yıllık bazda 45 milyar Amerikan Doları ($) açık varken, bu yıl 5.5 milyar $ yakın fazla oluştu.

Bir diğer anlatımla cari denge, bir önceki yılın Eylül Ayı’na göre 599 milyon $ artarak 2.477 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bunun sonucunda, on iki aylık cari işlemler fazlası 5.895 milyon $’a yükselmiştir.

2019 Eylül’ündeki bu gelişmede, geçen yılın aynı ayına göre “dış ticaret açığının” 48 milyon $ azalarak 867 milyon $’a “gerilemesi” ve “hizmetler dengesi kaynaklı net gelirlerin” 726 milyon $ artarak 4 milyar 533 milyon $’a “yükselmesi” etkili olmuştur.

Ödemeler dengesinin son iki yıla ait 9’ar aylık ve yıllıklandırılmış sonuçlarını (milyon $), TCMB “ödemeler dengesi istatistiklerine” göre hazırlanmış aşağıdaki tabloda daha somut olarak izleyebiliriz.

CARİ FAZLA’NIN İRDELENMESİ

Yukardaki tablo bize, 2018’in Eylül Ayı’nda 239 milyar $ olan “yıllık ithalâtın”, bu yıl 197 milyar $’da kalarak, yaklaşık 42 milyar $’lık bir “azalmanın” yaşandığını göstermektedir. Ülkenin ihracatına baktığımızda da, aynı dönemler itibarıyla “dışsatımın” 165 milyar dolardan 171 milyar dolara çıktığını ve bu gerçekleşmenin “sadece 6 milyar $’lk (yıllık) “artışı” temsil ettiğini görmekteyiz.

Yani 42 milyarı ithalat düşüşünden, 6 milyarı ihracat artışından olmak üzere, dış ticaret açığında 48 milyara yakın bir gerileme olmuştur. Bu açıklamaların bize anlattığı gerçek, ülke “dış ticaret dengesinde 47.5 milyar dolarlık bir iyileşme” sağlandığıdır.

Anılan “dış ticaret dengesine”, diğer kalemlerden de 3.5 milyar $ tutarındaki katkı sağlanmıştır. Tüm bu açıklamaların bize anlattığı gerçek, ülke “cari dengesinde 47.5 milyar $’lık bir iyileşme” gerçekleştirildiği olmaktadır.

Anılan olguların bir diğer ifadesi, diğer tüm kalemlerin değişmediği varsayımı altında, eğer ithalât gerilememiş olsaydı, bu yılın Eylül Ayı sonunda “5.8 milyar $ cari fazla değil, 37 milyar $ cari açık” verilmiş olacağı gerçeğidir.

HANGİ EKONOMİ POLİTİKASININ SONUÇLARI

Bir ülkenin “dış ticaret açığında yıllık bazda gerçekleşen 47.5 milyar $ tutarındaki devasa küçülmenin” gerisindeki “ekonomi politikaları”, gerçekten alkışlanmayı hak eder. Tabii ki, eğer bu yolda uygulanmış ekonomik önlemler ve özendirmeler söz konusu ise.

Bu konuyla ilgili olarak geriye dönüp baktığımızda, dışalımdaki artışı tersine döndürecek, bu sonucu teşvik edecek bir ekonomi politikası olmadığı gibi; merkezi yönetimin de, “dış alımı düşürmek” yolunda bir niyeti de söz konusu değildi. Çünkü mevcut ve popülist ekonomi politikaları, “dış borçlanmaya”, “iç talebi pompalamaya” dayalı ve “dış alımı teşvik edici” yönde olduğunu hatırlamaktayız. Zaten ülkenin üretim yapısı da, kısa vadede bu konuda kökten değişimler yapmaya elverişli değildi.

Bu gerçekler ışığında ekonomi yönetiminin de, "bir dizi önlem aldık, ithalâtı da böylece düşürdük” şeklinde bir yaklaşımı da söz konusu olmamaktadır. Yaşanan: “Ekonominin küçülmesi, üretim azalması ve sonuçta ithalâtın düşmesidir”. Zaten deneyimlenen “ekonomik durgunluk”, “sanayideki kapasite kullanımında süreklilik kazanan düşüşler de” bu çıkarımı desteklemektedir.

FİNANS HESABINDAKİ HAREKETSİZLİK

Yukarıda da belirtildiği gibi gibi, son bir yılda ait “ödemeler dengesinde” açık değil, tersine fazla verilmiştir. Aslında, açık verilmesini destekleyecek kadar finansman bulunmuş da değildir. Bu bağlamda Eylül sonu itibarıyla son bir yılda “doğrudan yatırımlar”, “portföy yatırımları” ve “diğer yatırımlardan” oluşan “brüt finans hesabındaki” sağlanan “toplam giriş sadece 1.6 milyar $” olarak görünmektedir.

Bilindiği gibi, finans hesabının yukarıda saydığımız üç kaleminden giriş yoksa, finansman amacıyla başvurulabilecek tek adres TCMB’nın “döviz rezervi” kalmaktadır. Bu yıl yaşadığımız “cari fazla” durumunda da, bu fazlanın gideceği yer yine TCMB rezervleri olmaktadır.

Bu durumda, 2018 yılı Eylül’ü itibariyle bir yılda TCMB rezervinden 25 milyar $’a yakın kullanım gerçekleşmişken, 2019 yılının Eylül Ayı’ndan geriye doğru bir yıllık dönem itibarıyla “döviz rezervlerinde 11 milyar $’a yakın artış” olduğu izlenmektedir.

SONUÇ YERİNE

Ülke ekonomisinde yaşanan durgunluk nedeniyle ithalâtta yaşanan çok büyük ve hızlı düşüşün sonucunda gerçekleşen “cari fazla”, hiçbir siyasi irade ve ekonomik politikanın sonucu değildir.

Tabii ki, cari açığın küçülmesi, ülkenin dışa bağımlılığını azaltan bir gelişmedir. Yeter ki böylesi bir gelişme, ülkede yaşayanların refahlarında düşüşe, ticari aktörlerin mali duruşlarında konkordato/iflasa yol açmasın, bankalardaki kredi bataklarının artmasına ve işsizliğin tırmanması neden olmasın.