Çarptırılmış haberler

Hollywood'un öteden beri politik bir argüman olarak kullandığı kaçış sineması" yöntemleri günümüzde, bizim kimi televizyonlarımız tarafından, özellikle de güncel olaylara ilişkin haberlerde cömertçe ve biraz da acemice (ya da beceriksizce) uygulanmaya başlandı. Kaçış sineması, genel olarak, gerçekleri gösteriyormuş gibi yapıp, yapay gerçekleri göstermesinde tanımını bulur. Yani, bu yöntemde gerçek; değişim-dönüşüme uğratılarak, siyasal otoritenin kendi çıkarları doğrultusunda, bir başka gerçeğe, daha doğrusu yanıltıcı bir şekle büründürülerek geniş kitlelerin bir çeşit aldatılmasına, gerçeklerden kaçırılarak-uzaklaştırılarak, gerçek olmayan bir başka şeye inanması sağlanır.

Çeşitli kanallardaki akşam haberlerinde kaçış sinemasının bu bilinen, ama ne yazık ki her dönemde ve de her defasında etkili olan bu durumuyla karşı karşıya kalıyoruz. Bilinçli ama beceriksiz bir şekilde kimi gerçekler, çarptırılıyor, sulandırılıyor, farklı sözcüklerle, çok anlamlı olabilecek bir kisveye büründürülerek, kuşkulu bir gerçek olarak pervasızca sunuluyor.

Örneğin geçtiğimiz günlerde yakalanan tırlarla ilgili haberlerde de bu yöntem uygulandı. Tarafsızlığı su götürmez bir TV kanalı, bu haberi verirken yalnızca tırların yakalandığını ve kısa bir süre sorgulandıktan sonra yollarına devam ettiğini belirtti. Yani Türkiye'nin gündemine oturan ve her televizyonun ayrıntılı bir şekilde haberini verdiği bu olay, basit bir kaçakçılık düzeyine indirilerek verildiği gibi, izleyen üzerinde yanlışlıkla arandığı, rutin aramalardan biri algısını oluşturdu. Haberde tırların aranma nedeni, kimlere ait olduğu, ne taşıdıkları gibi esas ögeler ise hiç yer almadı. Bu haberin verilişinde yanlış olan yalnızca gerçeğin saklanması değil, o kanalın, kendisini, hem haberi vermek zorunda olduğunu hissetmesi, ama aynı zamanda da verirken kimi bilinen gerçekleri saklama gereksinmesini duyması garip. Yani işine gelmiyorsa haberi görmezlikten gelirsin, görmek zorunda kalırsan da gerçeği - en azından- kendi gerçeğine uygun şekilde verebilirsin. Ama o TV kanalı, ikisini de yapmıyor, hem haberi görüyor, hem de haberi saklıyor. Kaçış sineması işte budur. Yani görüneni, gerçek olanı, görüp de saptırmak, önemini hafifletmek, giderek onu yok saymaktır.

Bir diğer örnek ise Esenyurt'teki MHP seçim irtibat bürosuna yapılan saldırıda ortaya çıktı. Buradaki kaçış sineması örneği ise daha vahimdi. Olay, taraflı ve tarafsız her TV'de verildi. Bu kez olayın gerçekliğini kimse saklayamadı ama, suçluyu işaret etme açısından kaçış sinemasının tüm ögeleri kurnazca kullanıldı. Olay kimilerince "karşıt görüşlü grupların çatışması", " aileler arası kavga", " siyasi bir hesaplaşma vs gibi çeşitli sözcüklerle asıl nedeninden saptırıldı. Üstelik bu yakıştırmaların tümü de yetkili kişiler tarafından, olayın hemen sonrasında yapıldı. Olayın nedenine ilişkin yapılan bu değerlendirmeler, henüz olayla ilgili bir soruşturma yapılmadan önce, her kesimin olaya bakış açısındaki, rutin yaklaşımı su yüzüne çıkardı. Yani, kimse gerçeği görmek istemediği gibi, o gerçeği, kendi çıkarları doğrultusunda nasıl kullanılması gerektiğini ortaya serdi.

Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Herkesin eline bir kağıt parçası alarak, işte belgesi diye bağırdığı bir ekranda, hangimiz o kağıdın üzerinde ne yazdığını, ya da onun gerçek olup olmadığını anlayabiliriz ki. Fotoğrafların bile teknolojinin verileriyle değiştirildiği, montajlandığı, olduğu gibi değil, istenildiği bir şekle sunulduğu bir dönemde, sıradan bir izleyenin kafası daha da karıştırılmak isteniyor. Kaçış sinemasının bir amacı da, bu değil mi zaten...