Çavuşesku’dan ders almak gerek!

Son zamanlarda iktidar ve iktidar yanlısı ilahiyatçı, kendini âlim sananlar kadınlar üzerinden o kadar saçma sapan şeyler söylediler ki, bu ortam, kürtaj yasağı nedeniyle Çavuşesku’nun uğradığı hazin sonu insanın aklına getiriyor. Çavuşesku diktatörlüğünün bir yıl sonrasında 1966 yılında kürtajı “fetüs tüm toplumun mülküdür” gerekçesi ile yasakladı. Ona göre “çocuk sahibi olmayı reddeden biri ulusal süreklilik yasalarını çiğneyen bir kaçak” sayılırdı.

HALKA BASKI

Halkına karşı merhametsiz olan Çavuşesku kendine saraylar yaptırdı. Üretimi artıracağım diye tarımı yok saydı. Kırsal bölgelerde yaşayan bir sürü insanı ısıtılmayan apartmanlara taşınmaya zorladı. Kırk aile ferdine kırk ev, kürk ve mücevher sağlamak için pozisyonlar verdi. Halk Çavuşesku’nun eşi Elena’ya gıda kıtlığından şikâyette bulunduğunda o “onlara ne kadar yiyecek verirseniz verin, kurtçuklar tatmin olmuyorlar” diyordu.

Çavuşesku’nun hedefi kürtajı yasaklayarak nüfusu artırmak ve Romanya’yı hızla güçlendirmekti.  Oysa 1966 yılına kadar dünyadaki en liberal kürtaj yasalarından biri Romanya’da uygulanıyordu. Çünkü kürtaj en temel doğum kontrol yöntemi idi ve her bir doğuma karşılık dört kürtaj gerçekleşiyordu. Ancak 1966 yılından sonra Romanya’da doğum oranı ikiye katlandı. Ancak bu bebekler Romanya ekonomisinde yoksul bir geleceğe mahkûm olarak doğuyorlardı. Bu tarihten sonra doğan çocuklar gerçekten sefil bir yaşam içinde kaldılar. Sınavlarda başarısız oluyor ve iş bulamıyorlardı. Suçlu olmaya da yakın çocuklar bu çocuklardı.

DİKTATÖRÜN ACIKLI SONU

Bu yasak 1989 yılına kadar sürdü. 16 Aralık 1989’da binlerce insan Timisoara sokaklarına çıkıp bu yasağı protesto ettiler. Protestocuların çoğu gençler ve üniversite öğrencileri idi. Polis bu göstericilerin yüzlercesini öldürdü. Protestoya katılan orta yaşlı muhalefet liderlerinden biri on üç yaşındaki kızının zorlaması ile protestoya katıldığını söylerken tespiti çok ilginçti; “korkmamayı çocuklarımızdan öğrenmiş olmamız ilginç bir durum”. Bu katliamdan birkaç gün sonra Çavuşesku Bükreş’te yüzbinlerce kişiye seslendi. Bu nutuk halkı teskin etmeye yetmeyecekti. Çavuşesku eşi Elena ile 1 milyar dolarla yurt dışına kaçmak istedi ama kaçamadı. Hemencecik kurulan bir mahkemece tutuklandı ve kurşuna dizildi. Hazin sonu hazırlayanların kürtaj yasağı olmasaydı dünyaya gelmeyecek çocuklardan oluşan gençliğin yapmış olmasıydı...

ÜLKEMİZ NEFRETLE BOĞULUYOR!

Tarihte bu kadar acı ders varken kadının evde oturması, anneliğin kariyer olduğu, kadın spikerin izlenmesinin günah olduğu, doğum kontrolünün bir ihanet kabul edilmesi gerektiği gibi nice kadınlara yönelik Ortaçağ kalıntılarının öne çıkmasına şaşkınlık duymamak elde değil.

Ne oldu ülkemize? Nedir bu halimiz? Biz akıl ve bilimi inançtan bağımsızlaştırmamıştık? Ne zaman türedi bu insanlar? Ne zaman bu kadar nefret depoladılar? Toplumumuzu kasıtlı mı germek istiyorlar? Başka hesaplar mı var? Batı bizi bölerken sinir sistemimizi de mi dumura uğratıp aciz durumda mı düşmemizi istiyorlar? Kadınlarımız neden kocasının dayak atmasını kabullenmeyi bir sevap gibi görüyor?

Ne olursa olsun, ne yaparlarsa yapsınlar, ne derlerse desinler; eğer evren bir dengede ise, yaratılan bu dengesizliğin sonucu vahim olacaktır. Halkına  mutsuzluk iklimi yaratan, haksızlık, vicdansızlık yapan kim olursa olsun evrenin keseceği faturayı ödeyecektir... Ne diyelim Allah bu kişilere akıl ve fikir versin...