ÇAYKUR’da bir hukuk rezaleti

Tek Gıda-İş Sendikası bu ülkenin sendika özgürlüğünü ve bağımsızlığını bayrak yapmış omurgalı, ayağı yere basan en önemli sendikalarından biri. Yöneticileri yaşamlarını demokrasiye, cumhuriyete ödün vermeden adamış kişiler. Öte yandan bu ülkede sendikaları hükümetin arka bahçesi yapmak isteyen bir iktidar iş başında. Bağımlı sendikalar aracılığı ile milyonlarca işçinin bu iktidara karşı sokağa dökülmesini denetim altında tutmak istiyor

Tek Gıda-İş Sendikası ÇAYKUR çalışanlarının çoğunluğunu örgütlediği halde Çalışma Bakanlığı bu hükümete biat etmeyen sendikaya değil hükümetin emrindeki Öz Gıda-İş Sendikası’na, çoğunluğu olmadığı halde sözleşme yapma yetkisi veriyor. Dört yıl süren yargı süreci sonunda mahkeme Tek Gıda-İş’in yetkili olduğunu kabul ediyor ve 2013 yılında görüşmeler başlıyor. Elbette biat etmeyen Tek Gıda-İş’i hükümet süründürmek kararındadır ve ÇAYKUR sendikanın hiçbir önerisini kabul etmiyor. 6356 sayılı yasanın hükümlerine uygun olarak sendika grev uygulamasına geçiyor. Çalışma Bakanı, grevi kırmak için, yasanın 60/7 maddesinde belirtilen yetkisini kullanmayarak grevin uzamasına neden oluyor.

ÇALIŞMA BAKANI SUÇ İŞLEMİŞTİR

ÇAYKUR’da yasal bir grev vardır ve bu grev yasanın 71, 72 ve 75. Maddelerine göre ne sendika ne de yargı tarafından sonlandırılmamıştır. Yasanın 47.maddesinde toplusözleşmenin yapılma süresini kısıtlayan hüküm var ama bir grevi süresini belirleyen veya kısıtlayan bir hüküm yok. Öyleyse kaldırılmayan ve durdurulmayan yasal bir grevin sonsuza kadar sürmesi hukuka uygundur.  ÇAYKUR’da yasal grev sürerken Çalışma Bakanlığı yandaş bir sendikaya toplusözleşme yapma belgesini yasanın özüne ve sözüne aykırı olarak vererek yandaş Öz Gıda-İş ile ÇAYKUR’un yasal olmayan bir sözleşme imzalamasını sağlamıştır. Bakan ve belgeyi verenler suç işlemiştir. 657 sayılı yasaya göre görevlerini kötüye kullanma suçundan dolayı memurlar ve Bakan hakkında savcılar derhal harekete geçmeli ve savcılık Bakan hakkında fezleke hazırlamalı memurlar hakkında da ceza davası başlatmalıdır. Bir Bakanlık hukuku böylesine pervasızca çiğneyebiliyorsa ve Başbakan susuyorsa ülke Teksas’a dönmüş demektir

TÜRK-İŞ BOSTAN KORKULUĞU MU?

Bir zamanlar Ankara’da Türk-İş vardı şimdi sadece gölgesi kalmış ve o gölgeyi de AKP’nin görüntüsü kapatmıştır. Türk-İş’in başında Cumhurbaşkanının arkadaşı olmakla öğünen bir zat özgür sendikacılığa karşı işlenen bu hukuk rezaletini içine nasıl sindirebildiğini anlamak mümkün değildir. Eğer Türk-İş bir işçi konfederasyonu ise ve başkanı da sendikacılık yaptığını sanıyorsa özgür sendikacılık adına binlerce işçi sokağa dökmesi ve bu kanunsuzluğu protesto etmesi gerekirdi.

ÇAYKUR grevi yasaldır ve kaldırılıncaya kadar da bu niteliğini muhafaza edecektir. AKP hükümeti ülkede uyguladığı açılım politikası ile ülke bütünlüğünü nasıl tehlikeye atıyorsa ÇAYKUR grevindeki tutumu ve Türk-İş’in desteği ile özgür sendikacılığın mezarını kazmaktadır. Bu hukuk cinayetini işleyenleri, bu cinayet karşısında susanları tarih affetmeyecek ve bir gün bunun hesabı mutlaka sorulacak, bu sorumluların isimleri gelecek nesillerin belleklerine siyah harflerle  yazılacak ve nefretle anılacaklardır.