Çelebi’den ODTÜ’ye 'çağdaşlık'

İyi mi oldu kötü mü bilmiyorum, sosyal medya çıkınca kocaman yazarların, ciddi siyasetçilerin abuk sabuk hallerine tanık olmaya başladık.

Hanımefendi de bir zamanlar inceliğine iltifat ettiğim, haksız yere eleştirildiği için savunduğum bir yazardı… Yanılmışım… İncelik ne kelime, dağda uluyup stüdyoda hır çıkaran şu vekil ile ruh ikizi imiş de haberim yokmuş!

Muhalefetin anlı şanlı kadın yazarından söz ediyorum.

Mehmet Ali Çelebi’nin fikrini eleştirecek ya hani… Bir fotomontaj resim koymuş… Çelebi’nin yüzüne “badem bıyık” çizmişler, üstüne de bir kareli ceket. Aklı sıra “Çelebi Erdoğan’cı oldu” demeye getiriyor ama, bir yandan da “Erdoğan’cılara” küfür ediyor. İlkokul üç düzeyinde kaba saba bir espri.

Mehmet Ali Çelebi, Millet İttifakı’na yirmi tane taş gibi ağır soru sormuş. Mutabakat metninizde neden Atatürk yok, Türk milleti yok? Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirecek misiniz? Türkiye’yi federasyon yapıp bölmek mi istiyorsunuz? Neden PKK ile FETÖ ile mücadeleye hiç değinmiyorsunuz?
Namuslu bir aydın gibi bu soruların peşine düşmek varken, aciz insanlara mahsus “laf sokma” düzeysizliği, küfür üstüne kurulu leş bir mizah… Zeka pırıltısı yok, bilgi yok, zarafet yok…


DAHA VAHİMİ, AHLAK DA YOK!


Çünkü insanların dış görünümleri ile giyim kuşamları ile yaşları ile kiloları ile alay etmek ahlaksızlıktır. Bunun bir ahlaksızlık olduğu daha çocukken öğretilir ama, ahlak biraz da “maya” ile ilgilidir, o bozuksa tutması pek zordur.

Belli ki muhalif mahallenin amigolarında da tutmamış. Ellerindeki şöhret imkanını kullanarak kendi hastalıklarını geniş kitlelere yayıyorlar. Şehirli seçkinlere mahsus kibir, hiçbir vicdan ve akıl süzgecinden geçmeden insanların üzerine boca ediliyor. Binlerce insan, gündelik faşizmin yapışkan zehiri ile zombileşiyor. Farklı düşünenlere yönelik küfür, aşağılama, hatta fiziksel şiddet normalleştiriliyor.
Bu bakımdan muhalif mahallenin “dış görünüş saplantısı” özellikle önemli. Çünkü sadece karşılarındakini böyle değerlendirmiyorlar, kendileri de bu şekilde var oluyorlar. Çağdaşlığın en popüler simgeleri: Rakı bardağı, şarap kadehi, bikini veya dekolte bir elbise… Gericilik dedikleri şeyin sembolleri de hazır: bıyık, sakal, baş örtüsü, tespih vesaire…


Kültür düzeyi rakı sofralarının “enseye şaplak” muhabbetinden öteye gitmeyen çapsız “aydınların” ürettiği bir sosyoloji… Feysbuk’ta, Tivitır’da, Instagram’da kendini teşhir etmediği zamanlarda “ötekilere” nefret kusmakla meşgul.


TANZİMAT’TAN BERİ
AYNI KAFA


Doğrusunu söylemek lazım, bu rezillik bugünkü muhalif çevre ile ortaya çıkmadı. Ta Tanzimat’a kadar uzanan en az iki yüz yıllık bir tarihi var.

İlerlemeyi Batılılaşmak sanan kafa, Türkiye’nin kültür dünyasını taklitten başka bir numarası olmayan soytarılara, çağdaş Bihruz Bey’lere mahkum etmiş. O Batı’yı da gerçekten Batı gibi alsalar yine neyse, kötülüklerin yanında hiç değilse biraz da iyi bir şeyler gelir. Ama bunların çapı, giyim kuşamdan öteye gidemediği için fikirleri de kabukta kalmış. Batılının bile tenezzül etmediği faşizan düşünceler, ahlaksızca bulduğu rezillikler, bizim ipotekli kafalarda birer “aydınlanma düşüncesine” dönüşmüş!


Misal, ODTÜ’deki bir grup kız öğrencinin para karşılığı soyunması ve bunu da “medeniyet” diye pazarlamaya kalkması başka türlü nasıl izah edilebilir? Yerlilikten falan vazgeçtim, temel felsefe ve ahlak bir üniversitenin kapısından giremiyorsa artık oraya üniversite denilebilir mi? Batılılar, üniversitelerinin striptiz kulübe veya geneleve dönüşmesine izin verirler mi sanıyorsunuz?


Veya bir maç öncesinde Kadıköy’ün barlarında toplanan güruhun Cumhurbaşkanı’na açıkça küfür etmesi hangi ahlak dairesinde tarif edilebilir? Baştan ayağa cinsiyetçi, tepeden tırnağa vandal va faşist… Lakin sakalı bıyığı yok, önünde rakı kadehi var! Batılı görse o da kınar ama, bizimkilerin “çağdaşlık” diye böbürlendikleri şey sadece budur.