Cemal Reşid Rey’in operaları neden sahnelenmiyor?

Cumhuriyet dönemi orkestra şefi ve eğitimci Cemal Reşid Rey'in operalarının notasyonları nerede! Cemal Reşid Rey’in Türkçe hazırlanmış operaları hâlâ sahnelenmiyor. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü acilen harekete geçmeli.

19. yüzyılda Osmanlı’da Avrupalılaşmaya yönelik başlayan değişimin bir yönü de sanatta olmuş, çoksesli müzik, tiyatro ve opera da Osmanlı’da yer alıp Osmanlı’nın “Yeni Müziği” ve sahne sanatlarını oluşturmuştur. Osmanlı döneminde doğup da Türkiye Cumhuriyeti döneminde müzik ve sahne sanatlarında öncü olan birçok besteci, yorumcu ve eğitimci vardır. Bunlardan biri de günümüzde Cemal Reşid Rey Konser Salonu’na adını veren besteci, orkestra şefi ve eğitimci Cemal Reşid Rey’dir (1904-1985).

Bu yazımda, Rey’in çalışmaları hakkında bilgi verip ulaşabildiğimiz okuyuculara da onun bir konser salonu adından fazlası olduğunu göstermek istedim. Birçok orkestra, koro ve piyano eseri besteleyen Rey, belki en çok halen seslendirilen Onuncu Yıl Marşı’nın ve İstanbul Şehir Tiyatroları sahnelerinde yıllardır sahnelenen Lüküs Hayat operetiyle bilinir. Dikran Çuhacıyan’ın öncülüğünde Osmanlı’nın son döneminde bestelenmeye başlanılan yerli operetlerin bir devamı sayılabilecek biçimde, 1930’lardan itibaren birçok operet ve tiyatro oyun müziği besteleyen Rey’in asıl hiç üzerinde durulmayan operaları da vardır.

ÇOKSESLİ MÜZİKTE ÖNCÜ

Yine Türkiye’deki kurumsal arşivcilik eksikliğine dayalı olarak, kim bilir Rey’in operalarının notasyonları nerededir? Türkiye’nin sahnelenmiş ilk operaları sayılan ve Atatürk’ün talebiyle Münir Hayri Egeli’nin librettoları üzerine 1934’te Ahmed Adnan Saygun’un bestelediği Özsoy ve Taş Bebek ile Necil Kâzım Akses’in bestelediği Bay Önder’den önce ve sonra Cemal Reşid Rey’in bestelediği Fransızca ve Türkçe operaları vardır. Türkiye’de çoksesli müzik alanında birçok öncülük yapan Cemal Reşid Rey’in, çoğu ağabeyi yazar Ekrem Reşid Rey’in (1900-1959) librettosu üzerine bestelediği, La Femme Fugitive (1917), Faire Sans Dire (1920), Jann Marek(1920), Sultan Cem (1923), L’Enchantement (1925), Zeibek (1928), Drame Anatolien (1929) ve Çelebi (1942-1975) adlı sekiz operasının olduğu bilinmektedir. Bu operaların bestelendiği dönemde Türkiye’de sahnelenememesi, Fransızca olmasının yanı sıra, opera sahnelenmesiyle ilgili ekonomik ve teknik imkansızlıklarla ilgili olsa da sonraki zamanda Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü de bu operalarla ilgilenmemiştir.

NOTASYONU NEREDE BİLİNMİYOR

Yukarıda saydığımız sekiz operasının yanı sıra, Cemal Reşid Rey’in İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nin açılışı için bestelediği, librettosu Nazım Kurşunlu’ya ait Fatih adlı operası olduğuna dair 1964 tarihli Cumhuriyet Gazetesi bilgisi de vardır. Ancak bu opera da sahnelenmemiş, notasyonunun nerede olduğu bilinmemektedir. Bu eser bulunup yeniden yapılan Atatürk Kültür Merkezi’nde sahnelenirse geçmişteki amacına da ulaşmış olur.

Rey’in öğrencisi ve hali hazırda İstanbul Devlet Opera ve Balesi piyanisti ve orkestra şefi Aydın Karlıbel (1957), -makalesinden öğrendiğimiz üzere- Rey’in 1980’de Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından satın alınıp arşive kaydedilen sonra kaybolan Çelebi (1942-1975) operasını bulup notasyonlarını 875 sayfa olarak hazırlayıp Mayıs 2007’de İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne teslim etmişse de halen bu opera sahnelenmemiş, 2010’da sadece konser olarak sunulmuştur. Librettosunu (metnini) Cemal Reşid Rey’in ağabeyi Ekrem Reşid Rey’in yazdığı Çelebi operası, tam da aranan yerli eser çerçevesinde Osmanlı’nın Lâle Devri denilen III. Ahmed döneminde geçmektedir. Sürekli Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma” operasını sahnelemek yerine veya onun yanı sıra, Rey’in Osmanlı’da geçen bu eseri sahnelenebilir.

İKİ TÜRKÇE OPERASI SAHNELENMEYE HAZIR

Cemal Reşid Rey’in operaları üzerine geçmişte yazılar yazan, Fransızca’dan çeviren ve bu operalarla ilgilenen bir diğer öğrencisi de ünlü besteci Yalçın Tura’dır (1934). Tura, Rey’in Drame Anatolien (Köyde Bir Facia) adlı operasının metnini Türkçe’ye çevirmiş ve eserin orkestrasyonunu yaparak sahnelenmeye hazır hale getirmiştir. Yani kısaca, Karlıbel ve Tura’nın çalışmalarıyla, Rey’in Türkçe iki operası sahnelenmeye hazırdır. Kaldı ki Türkçe olmayanların da bilgisayarlı notasyonu hazırlatılıp Türkiye dışında sahnelenmesi için kültürel diplomasi yürütülebilir. Bir taraftan da Türkiye’de sahnelenmesi için Türkçe’ye çevirisi hazırlatılabilir. Ekrem Reşid Rey, Çelebi operasının librettosunu hem Türkçe hem Fransızca yazmıştır. Bu eser de Fransızcasıyla yine uygun ülkelerde, festivallerde Devlet Opera ve Balesi adına sahneletilebilir.

Yalçın Tura’nın şahsıma belirttiği üzere, Cemal Reşid Rey’in operalarının sahnelenmemesinde, müziğinin Fransız temelli oluşu da etkilidir. Tabii bestecinin müziğinin hangi üslupta olduğu sahnelenmemesi için bir gerekçe olamaz. Ancak, Türkiye’de bestecilerden beklenti ve topluma sunulan da “türkü düzenlemesi” düzeyinde olduğundan, Cemal Reşid Rey ve diğer yerli bestecilerin müziksel üslubu da Tura’nın belirttiği gibi değerlendirilmektedir.

GEREĞİNİ YAPIN!

Yalçın Tura, 2018’de Türk bestecilerinin operalarının sahnelenmesi ve yeni eserler bestelenmesiyle ilgili Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün toplantısına da davet edilip katılsa da, ne Tura’nın “Sevmek Nedir?” (1994) melodramı ve “Karacoğlan” (2009) operası, ne Aydın Karlıbel’in “Eyyubiler”, “Piri Reis”, “Lambalı Hanımefendi”, “Yavru Kurtlar” gibi operaları, ne de onların öğretmeni Cemal Reşid Rey’in Türkçe hazırlanmış operaları hâlâ sahnelenmemektedir.

Tüm bu bilgilere dayanarak gereğini yapmak, daha önceki yazılarımda da görevini hatırlattığım, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünündür.