Cenevre 3 bağlamında Suriye sorunu
Cenevre 3, Amerika ile Rusya arasındaki anlaşmanın değil, mücadelenin bir ürünüdür. Suriye sorununun çözüme kavuşturulacağı yer, Suriye’dir. Masa, kendi başına çözüm üretmez. Masanın süreç içindeki yeri, yaşama geçirilmekte olan bir çözümün genel ve kalıcı bir kabul görmesini sağlamaktır.
TABAN TABANA KARŞIT İKİ CEPHE
Bugün Suriye’deki mücadele bütün hızıyla sürmektedir. Savaş, Ezilen Dünya ile başında ABD’nin bulunduğu emperyalist kamp arasındadır. Rusya, İran ve Çin’in desteğini alan Esad önderliğindeki Suriye Cephesi’nin amacı, ülkenin toprak bütünlüğünü korumak ve milli birliğini yeniden kurmaktır. Her türlü terör örgütünü Suriye’ye karşı sahaya süren ABD Cephesi’nin hedefi ise, Suriye’yi parçalamaktır. Taban tabana karşıt bu iki hedefin masa başında “ortalama alarak” uzlaştırılmasına olanak yoktur.
Peki o zaman Amerika ve Rusya’yı Cenevre 3 masasının kurulmasında anlaşmaya yönelten etken nedir? Esad yönetimi neden en baştan gidip masadaki yerini almıştır? Suriye’de ABD’yi temsil eden güçler, niçin ya veto edilmekte, ya da masaya oturmada ayaklarını sürümektedirler?
Suriye’de ülkenin toprak bütünlüğünü ve milli birliğini yeniden sağlama istek ve kabiliyetine sahip yegâne güç, Esad yönetimidir. ABD’nin ve sahaya sürdüğü terör örgütlerinin böyle bir amacı olmadığı gibi, Suriye’nin bütününe egemen olmaya yetecek güçleri de yoktur. Onların bütün çabası, Esad’ın yakın gelecekte bu hedefine ulaşamayacağını kanıtlamaya indirgenmiştir. O zaman “akan kanın durması ve acıların dinmesi” için “Suriye’nin parçalanmasını kabullenmek”ten başka seçenek kalmayacağı algısını yaratmanın pususuna yatmışlardır.
CENEVRE 3’ÜN FARKI
Cenevre 3, her iki cephenin de kendi hedefleri doğrultusunda güç toplama mücadelesinin sürdüğü bir düzlemdir. Esad yönetimi, daha önceki Cenevre toplantılarında da emperyalist saldırıya karşı duruşundan ödün vermemiştir. Ama Cenevre 3’ün farkı, yönetimin toprak bütünlüğü ve milli birliği sağlama konusunda bu sefer önemli mesafeler katetmiş olmasındadır. Kuşkusuz Rusya’nın Suriye’ye askeri olarak müdahil olması da bu amaçladır ve sonuç alınmasına önemli katkılarda bulunmaktadır. Üstelik Esad önderliğindeki Suriye güçleri açısından sorun yalnızca ülkeye askeri olarak egemen hale gelmekten ibaret değildir. Silahlı terör güçlerinden temizlenen bölge ve yerleşim yerlerinde, halkın yaralarını sarmak, savaş sırasında halkın değişik kesimleri arasında oluşmuş karşıtlıkları uzlaşma sağlayarak gidermek, yurt içinde barışı sağlamanın önemli bir halkası olarak ele alınmaktadır.
HALEP’İN KAZANDIRACAĞI EZİCİ ÜSTÜNLÜK
Suriye güçleri açısından kritik hedef Halep’tir. Halep’in Esad yönetimi altında yeniden yaşayan bir kent haline getirilmesi, Suriye güçlerine bölücülüğe karşı ezici bir üstünlük kazandıracaktır. Uluslararası düzlemde de, Suriye’nin toprak bütünlüğü dışındaki seçenekleri hızla gündemden düşürecektir. Çünkü bir amaç doğrultusunda toplumsal güç yaratmak, o amacın haklılığının yanı sıra, gerçekleştirilebilirliğinin giderek genişleyen kitleler tarafından kavranmasını gerektirir.
İKİ ÖNEMLİ GÖRÜNGÜ
Suriye’deki son gelişmelerin gün ışığına çıkardığı iki önemli görüngü vardır. ABD, Esad’a karşı etkili bir koalisyon oluşturmada başarısız kalınca, IŞİD’i bir “Suriye’yi parçalama koalisyonu” oluşturmada önünü açacak bir “model düşman” olarak öne çıkarmıştır. Ama bu “silah”, Rusya’nın olaya Suriye’nin toprak bütünlüğü lehinde askeri olarak müdahil olmasının önünü açarak, Amerika’ya karşı çevrilmiştir.
İkincisi, bugün Suriye’de Esad’ın ülke bütünlüğünü sağlama mevzisiyle, ABD’nin Suriye’yi parçalama mevzisi arasında tutunulabilecek başka bir mevzi mevcut değildir. Suriye’nin parçalanmasının rüzgarı, ülkemizdeki bölücülüğün yelkenini doldurur. Türkiye, Suriye, İran ve Irak arasında bölücü teröre karşı sağlanacak bir birliktelik, bölgedeki ve dünyadaki güç dengelerini sanki sihirli bir değnek değmiş gibi anında değiştirme kabiliyetine sahiptir.