Çevresine Kayıtsız Kalan İnsanlık: Beton Ada

“Gelecek, bugünü anlamak için geçmişten daha iyi bir anahtardır.” – J.G. Ballard

İngiliz yazar James Graham Ballard’ın bilimkurgu edebiyatına katkılarını görmezden gelemeyiz. Kendisi, ürkütücü anlatıları yardımıyla okurlarını bilinçlendirmekle tanınır. Distopya kategorisinde değerlendirebileceğimiz Beton Ada da yine önemli yapıtları arasında sayılır.

Genç bir mimar olan Robert Maitland, Londra’daki ofisinden evine doğru yol alırken, aracının lastiğinin patlaması sonucu otoyolların kesiştiği, otlarla kaplı noktaya, trafik adası olarak adlandırılan yere düşer. Kurtulmak için her yolu deneyen Maitland, şehirdeki duyarsız insanlarla dolu bu yoldan kurtulmanın kolay olmadığını kısa süre sonra acı bir şekilde tecrübe edecektir.

Beklenmedik bir anda tüm o modern imkanlarını yitirip, ilkel bir çağa dönen Maitland, bir şekilde hayatta kalmak, işi ve ailesine geri dönmek zorundadır. Fakat ağır yaralı vücuduyla bu iş hiç de sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Ani bir şekilde toplumdan soyutlanan Maitland, bu “beton ada”da yalnızlığa mahkum olur. Düşünecek bolca zamanının olması, ona birçok şeyi sorgulatacaktır. Tüm o gelip geçen araçlar ve ışıkları yanıp sönen gökdelenlerin içinde aslında dünyanın en vahşi canlıları yaşamaktadır: insanlar…

Ballard’ın metaforlaştırdığı “beton ada”larda yaşayan bizler ne derece bilinçli ve çevremizde olan bitene karşı duyarlıyız? Kitapta anlatılan bu distopik geleceğin tam olarak şu anda tezahür ettiğinin bilincinde olan kaç insan var?

Günümüz dünyasındaki robotlaşan insanlara çok sert tokatlar atıyor Ballard bu eserinde. Çevirdiğimiz her sayfayla birlikte biraz daha gözlerimizin önüne seriliyor rezil hayatlarımız. Biraz daha ortaya dökülüyor kirli çamaşırlarımız. Ballard acımıyor bizlere, yerden yere vuruyor. Hemen hemen tüm eserlerinde insanın dönüşümünü odak noktasına oturtan, uzayı değil, insanları en ince ayrıntısına dek irdeleyen yazardan şaşırtmayan, güçlü bir eser.

Modern hayatımızın bir alegorisini resmeden Ballard, edebi yeteneğini ustaca konuşturarak, yapıtlarıyla okurlarını aydınlatmayı ve biraz olsun yaşadığımız hayatı değiştirmemizi amaçlıyor ve başarıyor da. Sanmıyorum ki Ballard okumuş bir insan bilinçsiz olsun ve çevresinde olan bitene karşı pasif kalmaya devam etsin.

Bir soruyla bitirmek istiyorum: “Beton ada”larınızda duyarsız yaşamak mı daha acı olurdu yoksa “beton ada”larında duyarsızca yaşayan insanların varlığının farkına varıp, onları gözlemlemek mi? Ben söyleyeyim, her ikisi de yeterince ürkütücü. Bu sebeple, bir yolunu bulup, o mahsur kaldığımız adalardan çıkmalı ve evrendeki mucize varlığımıza yakışır bir şekilde hayatımızı sürdürmeliyiz.

Daha önce Gökçe Metin'in çevirisiyle Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan Beton Ada, yazarın yayın haklarının Sel Yayıncılık'a geçmesinin ardından Yeşim Seber'in çevirisiyle raflardaki yerini almıştı.

Keyifli okumalar dilerim.

"Doğanın güçlerinin olası bütün saldırılarından zaferle çıkmaya yetecek kadar cesur ve kurnaz olabilir miyiz?”