Ceyhan Mumcu ile tarihten güncele: Çözüm isteyen muhatabına hakaretle söze başlamaz

MUSTAFA İLKER YÜCEL

- TBMM’de Ahmet Şık’ın konuşmasındaki saldırgan ifadeleri, hakaretleri ve sonrasında yaşanan olayları görünce aklıma hemen renkli kalkışma güçleri geldi. Böyle tetikleyici olayları planlamayı ve sonrasında lehlerine bir toplumsal tepki oluşturmayı severler. Türkiye’de böyle bir tehlike var mı sizce?

- Türkiye’de ABD eskiden İslamcılar içinde güçlüydü şimdi sözde solcular içinde güçlü. Bu sol kesimin lügatında emperyalizme karşı mücadele yok. PKK’yla temas halinde ve liberal sol öğeler barındırıyor. Atatürkçüler içinde de her gelişmeyi laiklik eksenine çekmeye çalışan, Batı’dan etkilenen bir kesim var. FETÖ de hala diri. Bu kesimler olası bir renkli kalkışmada kullanılabilir. Dikkatli olmak lazım. Ak Parti ekonomi politikasıyla bu kesimlere farkında olmadan alan açıyor. ABD fırsatlardan yararlanmak ister. Gezi Parkı olaylarında ulusalcılar FETÖ’nün devlet içindeki varlığı sebebiyle meydanlarda gür bir ses çıkardı. Böyle fraksiyonlar oraya bile sızmaya çalıştı. Vatan Partisi olmasaydı daha etkili olurlardı.

- Can Atalay tartışmalarına ne diyorsunuz?

- Biz de hukuki sorunu olanı vekil yaparak kurtarmaya çalışmak gibi bir gelenek eskiden beri var. Ahmet Şık’ın konuşmasından şunu gördüm. Can Atalay sanki hiç umurunda değildi. İlk dakikada hakaretlere başlamasını böyle yorumladım. Atalay’ın çıkmasını isteseydi uzlaşma zeminini ortaya koyar ve onun üzerinden sonuç almaya odaklanırdı. Küfür ve hakaretle mi Can Atalay’ı kurtaracaksın? Atalay’ı bırakın kendini bile kurtaramayacaktı sonuçta. Gitti kınama aldı. Hukuki – siyasi ayrıntılı bir izahat konuşması yapması gerekirdi. Bağırdı, çağırdı. Kendi amacı açısından da fırsatı kaçırmış oldu. Kavgayı doğru bulmuyorum kimse bulmaz. Ama bir konuşmaya hiç ‘Siz utanmazsınız’ diye başlanır mı, başlanmaz.

- Geçmişte TBMM’de böyle çarpıcı bir kavga hatırlıyor musunuz?

- Çok sık olurdu. O kadar sık olurdu ki aklıma özel olarak bir tanesi gelmedi. Yargıtay ve Danıştay arasındaki böyle ihtilafları çözmek için Anayasa’ya bir madde konulmalı ve İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’yla böyle sorunlar hızla çözülmeli. İçtihatlarla ilgili çalışan mevcut kurulu kastetmiyorum. Büyük Genel Kurul’la birlikte son hüküm verilmeli ve yüksek yargı içindeki ihtilaflar giderilmeli.

- Yeni bir konuya geçelim izninizle. Suriye’yle tam normalleşme sürecindeyken bir anda Ak Parti cephesinden ‘Yeni Anayasa’ bir şart olarak gündeme geldi. Nerden çıktı şimdi bu adım?

- Uğur'un (Mumcu) bir lafı vardır. İthal malı devrim olmaz. Ben ekleme yapayım. İthal malı anayasa da olmaz! Suriye bir anayasa yapacaksa Suriye halkı karar verir. Başkasına Anayasa yapma Amerikalıların icadıdır. Japon Anayasası’nı Amerikalılar yaptı atom bombasından sonra. Almanya'ya girdiler, onlara da yaptılar.

- Aydınlık dışında basın organları pek ilgilenmedi. Hacı Bektaşi Veli'yi anma törenleri yapıldı. Fakat yurtdışında faaliyet yürüten bazı Alevi dernekleri Kültür Bakanlığı’nın öncülük ettiği faaliyetlere katılmama kararı aldı.

- Bu yurtdışındaki Alevi dernekleri sizin ‘Alisiz Alevi’ derneği diye yazdığınız ‘İslam dışıyız’ diyenlerin dernekleri mi?

- Evet onlar.

- Bak soruyu dinlemeden yanıtı buldum! (Gülüyor) Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’u ve Alevi- Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Alirıza Özdemir’i bu etkinlikten dolayı tebrik ediyorum.