CFR ve SDG/YPG’nin Türkiye-Suriye mesajları

Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nden (The Washington Institute For Near East Policy) Baraa Sabri, PKK’nın kontrolündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanı “Mazlum Abdi (Kobani)” ile röportaj yapmış. Bu enstitü, 1985 senesinde İsrail için lobi yapan ABD’nin en etkili örgütü AIPAC tarafından kuruldu. Kurucusu olarak gösterilen 1951 Londra doğumlu Avustralya/ABD vatandaşı Martin Sean Indiyk, Washington merkezli AIPAC’ta asistan olarak çalışıyordu. Polonya’dan İngiltere’ye göç etmiş Yahudi bir ailenin çocuğu. 1973 Ekim Savaşı’nda (Yom Kippur Savaşı) Filistin’e giderek İsrail ordusunda gönüllü asker olmuş. Mahallemizin çok yönlü danışmanı İl-Nur Çevik misali ne bulunmaz bir Hint kumaşı ise, 1995’ten 2014’e kadar Clinton ve Obama yönetimlerinde en hassas görevlere getirildi. Yakın Doğu’dan Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı, ABD’nin İsrail Büyükelçisi, Obama’nın Yakın Doğu Özel Temsilcisi sıfatıyla Ortadoğu politikalarını şekillendiren çarkın önemli bir dişiydi. 2014'te bu görevini yine kendisi gibi Siyonist bir Yahudi olan Frank Lowenstein’e teslim etti.

İsrail ve ABD’de üniversitelerde İsrail için lobi ve propaganda dersleri verdi. İsrail ve ABD’ye düşman devletlerin dünya ve insanlık için teşkil ettiği tehlike ve tehditleri anlattı. 2018’de beynelmilel Siyonist Yahudi mahfilin en kıymetli temsilcisi olan Dış İlişkiler Meclisi'nde (Council of Foreign Relations-CFR) üst düzey yetkili oldu. Kurucu ve yöneticileri ağırlıklı olarak ABD’li eski bakanlar, CIA ve FED yöneticileri, ABD’li dev banka ve tröstlerin temsilcileri... ABD’de hem iktidarın hem muhalefetin danışman ve karar mercilerinde CFR’nin adamları vardır. Eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı ve İyi Parti kurucusu Durmuş Yılmaz, CFR üyesi “Türkiyeli” onlarca maruf isimden sadece birisi. Diğer isimleri öğrenmeniz için Cumali Özcan’ın ‘CFR Türkiye Üyeleri’ adlı sayfasından okuyabilirsiniz.

Bayrak teslim yarışı misali, nasıl bir kudret ve bağlılık ise hiçbir şeyi şansa bırakmıyorlar. Dikkat ediniz ABD’nin dış ilişkiler ama özellikle İsrail’i kuşatan coğrafya ve uluslararası Siyonist mahfili ilgilendiren bölge sözkonusu olduğunda, bu siyasileri tasarım eden kurumlar sadece kendilerinden olana emanet edilmektedir. Gıpta etmemek mümkün değil. ‘Kıskanmayalım ne olur, çalışalım bizim de olur’ demiyoruz. Demiyoruz zira ırk, cinsiyet, din, mezhep, cemaat merkezli değil insan ve liyakat (layık olan demektir) merkezli bir nizam için mücadele etmeliyiz. Yahudi’nin Yahudi’den başka dostu yoktur zihniyeti, tarih ile sabit olmuştur ki, son merhalede sahibi için de zarardır. Biz tekrar konumuza odaklanalım. Bu bilgileri tekrar hatırlatmak istedik zira CFR ve sağ kolu AIPAC’ın denetiminde olan Washington Yakın Doğu Araştırmalar Enstitüsü’nde çalışmak, röportajınızın yayınlanması ve mesajlarınızı tedavüle sokmak için CFR/AIPAC için kıymetli olmalısınız. İstisnalar kaideyi bozmaz.

SURİYE'DEKİ HAREKETLER CFR/AIPAC KONTROLÜNDE

2011 sonrası Suriye tarihi yeniden yazıldığında bölücü etnik ve mezhepçi dini-dar hareketlerin aslında CFR/AIPAC merkez mahfil tarafından sevk ve idare edilen bir ve aynı madalyonun iki yüzü oldukları net görülecektir. Gelelim Mazlum Abdi’nin verdiği mesajlara: “Türkiye ile olan farklılıklarımızı diyalog yoluyla çözmek istiyoruz. Türkiye ile PKK arasındaki savaşta taraf değiliz. Onlarla her türlü görüşmeye hazırız. Ankara hükümetinin temel sorunu, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile Devlet Bahçeli liderliğindeki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) arasındaki mevcut yakınlaşmanın Kürtlere savaş açmayı hedeflemesidir. Suriye'deki Kürt varlığını reddediyorlar. Ancak bu saldırgan yaklaşımın uzun sürmeyeceğini düşünüyorum. Şu anda zayıflıyorlar, iç ve dış baskılardan sonra bir sonraki adımı (diyalog) atacaklarını düşünüyorum.” Suriye’de SDG/YPG’nin üstünden PKK örtüsünü çektiğiniz zaman geriye sadece kiling yani etsiz, kansız, ruhsuz bir iskelet kalır. Türkiye ile diyalog ve her türlü görüşme ihtiyacı neden oluştu?

Birkaç ihtimal üzerinde durulabilir; Türkiye ve Suriye arasında SDG/PKK’ya karşı ortak askeri işbirliği ihtimali, Mazlum Abdi ve efendisi ABD’yi tedirgin eder. Bu iş birliğini baltalamak için Türkiye’ye diyalog çağrısı ve PKK ile ilişkimiz yok açıklaması üst-akıl tarafından yaptırılmış olması ihtimali yüksek. Moskova’nın da ABD/SDG/PKK’nın IŞİD oyunlarından bıkkınlık duymaya başladığı sır değil. Ayrıca Rusya’nın müttefiki Şam’ın hem İsrail saldırıları hem de ABD/SDG/PKK’nın bölgede devlet gibi hareket etmelerine karşı Moskova’dan daha kararlı ve etkin bir müdahale istediği biliniyor. Ukrayna üzerinden baskılanan Moskova’nın ABD’yi Suriye’de sıkıştırmak istediği görülüyor. Rusya’nın Mardin-Nusaybin ile Esad yönetiminin kontrolünde olan Haseke-Kamışlı sınır kapısını açmak için girişimde bulunduğu sır değil.

İki taraf arasında 2012’den beri kapalı olan kapı açılırsa eğer, bu Suriye krizinin ardından Türkiye ile Suriye hükümeti arasında karşılıklı açılan ilk kapı olacak. Açılması planlanan bir başka yer ise Hatay-Yayladağı ile Esad yönetiminin kontrolünde olan Lazkiye-Kesab sınır kapısıdır. SDG/PKK’nın kontrolündeki Suriye’nin Semelka ile Kuzey Irak Kürt Yönetimi'nin kontrolünde olan Peşhabur sınır kapısı, çıkan olaylar ve PKK'lıların kapıya saldırmaları sonucunda Erbil tarafından süresiz kapatılmıştı. Bu sebeple bölgeye yakın olan Bağdat hükümetinin kontrolünde olan Rabia ile Şam’ın kontrolünde olan Tel Koşer sınır kapısının açılması için görüşmeler başladı.

SEÇİM ODAKLI PLANLAR

Bu gelişmeler Rusya’nın Türkiye ile Suriye arasında Fırat’ın doğusunda bir ortak askeri operasyona destek vermesini sağlayabilir. Bu esnada, Türkiye Fırat’ın doğusu ile ilgilenirken, Rusya da Suriye ordusu ile birlikte İdlib sahasındaki terör örgütlerine karşı askeri operasyonlarını daha kapsamlı yapma imkânı bulabilir. Mazlum Abdi’nin diyalog çağrısını tetikleyen bir başka sebep, Erdoğan’ın içinde bulunduğu ekonomik krizle ilgisi olabilir. Mazlum Abdi bu kriz sebebiyle Erdoğan’ın ABD’ye teslim olacağını ve Suriye’de ABD tezlerine yakın durmak zorunda bırakacağına inanıyor. Bir başka ihtimal ise, ABD’den tavizler gelmediği takdirde, Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna askeri operasyonlarını daha erken bir tarihe çekeceğidir. Mazlum Abdi’nin bu açıklamaları ile zaman kazanmaya çalıştığı, “oy kaybı yaşayan Erdoğan’ın yerine muhalefetin hükümet olma olasılığının arttığını”, Mazlum Abdi’nin “Sık dişini Mazlum Diyarbakır’ı merkez ve yıldız yapmak isteyen bir muhalefet iktidar olursa siz de kurtulursunuz” telkinleri aldığını ihtimaller arasında sayabiliriz.

Röportajında Mazlum Abdi, “Esad rejiminin şu anda çözüme hazır olmadığı sonucuna vardık. Rejim, 'kazanan' bir konumdaymış gibi konuşuyor ve kendi pozisyonundan 2011'deki statükoya sahipmiş gibi kararlarını dayatıyor. Geçmişe asla dönmeyiz, anayasal olarak kabul edilmemiz lazım. Özerk Yönetim 10 yıldır var ve bunu anayasal olarak kabul etmeleri gerekiyor. Ayrıca SDG ve polis gücü Asayiş'i (Kased) kastederek söylüyorum; rejim her ikisini de tanımalı. Ancak rejim henüz bu adımı atmaya hazır değil. Uluslararası taraflar Esad rejimine sürekli baskı uygulamadan bir çözüme ulaşılamaz. Fırat'ın doğusu ile batısı arasında uluslararası sponsorlukla bir anlaşma yapılması durumunda Suriye'deki tüm sorunların zamanı gelince çözüleceğine inanıyoruz. ABD ordusundan sonsuza kadar burada kalmasını ya da bizi korumasını istemiyoruz. Bunun yerine onlara siyasi bir çözüme ulaşılana kadar kalmaları gerektiğini söylüyoruz.” demiş.

ŞAM'DAN BAŞKA OTORİtE OLMAYACAK

Şam’da görüştüğümüz sivil ve askeri kaynaklara Mazlum Abdi’nin Şam hükümetini alakadar eden iddialarını sorduk. Özetle dedikleri; “Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti dışında başka bir otorite olmayacak. Devletin resmi askeri ve polisi dışında hiçbir örgüt veya yapının silah taşımasına izin verilmeyecek. Silahlarını bırakıp, üniformalarını çıkarıp Suriye ordusu ve polis teşkilatına katılabilirler. Bunu yapıncaya kadar SDG, ABD ile ülkeyi işgal eden, bölgenin petrol ve tarım kaynaklarını çalan bir iş birlikçi terör örgütüdür. Şam hükümeti ile görüşmeleri esnasında kendilerine bunları söylüyoruz. Kürtler, milletimizin diğer toplulukları gibi Suriye Arap Cumhuriyeti'nin eşit vatandaşlarıdır. Pişmanlık ve genel af yasalarından yararlanmaları için önlerinde bir fırsat var. ABD’nin kuyruğunda kendi ülkelerine karşı ihanet içinde olmak yerine, genel aftan faydalanmalarını istiyoruz.”