CHP kan kaybediyor
1995 seçimleri sonrası, hatırlanacağı gibi çok parçalı bir TBMM yapısı oluşmuştu. 1997 yılında Meclis başkanlığı seçimleri yapılırken, Meclis’te en az sandalyeye sahip Cumhuriyet Halk Partisi’nin o tarihteki yöneticileri ve özellikle Deniz Baykal ve Önder Sav’ın ortaya koydukları siyaset mühendisliği ile Hikmet Çetin Meclis Başkanı olmuştu.
Siyaset mühendisliği, işleyen bir sistemin arzu edilen şekilde devam etmesini sağlamaktır. 55 milletvekilliğine sahip CHP bunu tereyağından kıl çeker gibi yapıyor, 132 milletvekilliğine sahip CHP hiçbir şeyi beceremiyor.
7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra yüzde altmışlık bloğu harekete geçirip, bir koalisyon gerçekleştiremiyor, meclis başkanı bile seçtiremiyor.
Kılıçdaroğlu yönetiminin elinde CHP kan kaybediyor.
Milletvekili dokunulmazlığının, elbette erdemli ve temiz siyasetin önünde engel oluşturmaması gerekir. Bu doğru ama, dokunulmazlıkların kaldırılmasını da otoriterleşen bir siyasi iktidar, muhalefet üstünde baskı unsuru olarak kullanmamalıdır.
Dokunulmazlıklar elbette kaldırılmalıydı; dokunulmazlık, bölücü faaliyetler ile adi suçlara karşı koruma kalkanı olmaktan çıkarılmalı ve fakat bu Anayasa’ya ve meclis içtüzüğüne uygun, yani her dosya bazında, hukuka uygun, savunma hakkı tanınarak yapılmalıydı.
MİLLETVEKİLLERİNİN YARGILANMA USULÜ
Bugüne kadar eksik bırakılan veya söylenmeyen bir husus ise milletvekillerinin yargılanması usulüdür.
Milletvekilleri de aynen müsteşarlar, valiler, büyükelçiler gibi Yargıtay’ın ilgili dairesinde yargılanması sağlansaydı, hem erdemli temiz siyasetin önü açılmış olur ve hem de yargılama sürecinde mahkemeler üzerinde oluşturulacak siyasi baskı en azından, asgariye indirilmiş olurdu.
Hukukun üstünlüğünü savunan bir partinin genel başkanı, kendisi de buna gerçekten inanıyorsa çıkıp da “Anayasa’ya aykırı ama, biz dokunulmazlıkların kaldırılmasına CHP olarak ‘evet’ diyeceğiz” dememeliydi.
Bunu iki noktadan dememeliydi, öncelikle anayasaya aykırı bulduğu için, ikinci olarak anayasa değişiklikleri ile ilgili olarak bağlayıcı parti kararı alınamayacağı için.
CHP’nin Antalya kampında Kılıçdaroğlu daha da ileri gitmiş, bu yasanın anayasaya aykırı olduğunu düşünen CHP’li vekillerin HDP’lilerle aynı dilekçeye imza koyarak bu Anayasa değişikliğini Anayasa yargısına götürecek olurlarsa, ya HDP’ye geçmelerini ya da istifa etmeleri gerektiğini buyurmuş(!)
Kılıçdaroğlu’na soruyorum, HDP Eş Genel Başkanı “Biz de ikinci bir meclis kurarız” dediği zaman neden herhangi bir tepki vermedin?
Bu açıklamaya en ufak bir tepkin olmayacak, ama bir insanın en doğal hakkı olan, kendini savunma hakkını kullanmaya çalışmasını disiplin tehdidiyle engellemeye çalışacaksın. Hakkında fezleke olan milletvekilinin, anayasaya aykırı olduğunu açıkça beyan ettiğin, bu Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi’ne götürmek için çaba sarf etmesini çok doğal ve saygıyla karşılaman gerekmiyor muydu?
Anayasa değişikliğinin Anayasa tarafından iptali ihtimalini ortadan kaldırıp, büyük oranda bağımsızlığını yitirmiş yargı aracılığı ile milletvekilliği düşürüleceklerin sayısını yetmişlere, seksenlere çıkartıp, otuz ay beklemeden ara seçim yapma imkanını sağlayarak, Tayyip Bey’in 367 bandını aşması için ihtiyaç duyduğu milletvekili sayısına ulaşmasının önünü açtığının farkında mısın?
Bu yanlışlar sadece Kılıçdaroğlu’na zarar verse önemli değil, CHP’ye zarar veriyor, CHP kan kaybediyor. Tayyip Erdoğan’ın önündeki diktatörleşme yolu da iyice açılıyor.