CHP nereye koşuyor?

Televizyonda kanal kanal dolaşarak CHP’nin İstanbul Kongresi’ni gerçek yüzüyle anlamaya ve değerlendirmeye çalıştım. Hiçbir hal ve şartta Cumhuriyet’i kuran bir partinin bu kadar aşağılara ineceğine ihtimal veremezdim! Kongre’nin CHP’nin bir faaliyeti olduğunu bir yabancı asla anlayamazdı. Çünkü kazanma ihtimali olan iki aday esas mücadeleyi, PKK’nın siyasi kanadı olan HDP’ye övgü yarışında yaptı. Her iki aday da Cumhuriyet’in gerçekliği belgelerle kanıtlanan temel değerleri ile barışık olmadıkları izlenimi verdi. Yarış, ülkemizin tarihe mal olan değerlerine karşıtlık üzerine kuruluydu.

DELEGE KOMPOZİSYONU

Böylesine vahim ve ağır bir tablo karşısında tıklım tıklım dolu salonda büyük bir tepki oluşacağını zannettim. Yedi şiddetinde bir deprem bekliyordum. Ancak zaman zaman farklı grupların yaptığı cılız tepkilere tanık oldum. Bundan şöyle bir sonuç çıkardım: “Demek ki CHP’nin delege kompozisyonu ağırlıklı olarak etnik, mezhepsel ve Batı hayranı neoliberal unsurlardan oluşuyor. Tabii ki kişisel ikbal bekleyenleri de ilave etmek gerekiyor...”
Bu durum beni daha da üzdü. Çünkü benim yakın çevremdeki CHP’ye gönül veren dost ve arkadaşlarım, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e yürekten bağlı insanlar... CHP yönetimi bu tertemiz insanları açıkça istismar ediyor. Hayat gailesi içinde koşuşturan bu insanlar zamanları olmadığı için olan bitenleri anlayamıyor... Bu kritik dönemde yapılan İstanbul Kongresi yeni bir dönemi başlatacak gibi görünüyor. Çünkü en soğukkanlı CHP’lilerde bile bir öfke patlaması görüyorum...

TAZE BAŞKAN’DAN POTPURİ

Kongre salonunda Türkiye’ye ait hiçbir şey bulamadım. Türkiye’nin yakıcı ve yaşamsal sorunları salonda yoktu. Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik emperyalist tehdidin kırıntısı bile yoktu. Türkiye’nin önünü açacak büyük fikirler de yoktu. Cumhuriyet’in kurucu değerlerine yaslanarak ve onlardan güç alarak Türkiye’yi ayağa kaldırmak hiç yoktu.
Sonuçta malum Kongre gereğini yaparak sular seller gibi bir başkan seçti. Başkan CHP’ye ama özellikle “Ben Dersimli Kemal!” diyen Genel Başkan’a, çevresindekilere ve koltuk meraklısı Atatürkçülere (!) çok yakıştı. Yeni CHP’yi bu derya gibi başkandan daha iyi yansıtacak başka bir aday bulunamazdı! Hayırlı ve uğurlu olsun! İsterseniz taze başkanın evrak-ı metrukesinden bir potpuri seçelim:
“Dışarıdaki performansınız yatak performansınızdan daha önemli! (Deniz Baykal için)”
“CHP’yi BDP ile aynı yola girdi diye eleştiren gerzekler, yol doğru yol, ona bak sen!”
“Tarihte bugün Ermeni soykırımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz.”
“Bahane bulma sen Kobani’de ne yapıyorsun, nasıl davranıyorsun ona bak!”
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz! sloganını doğru bulmuyorum.”
“Devlet katil değil, seri katil!”
“Gerçeklerin ortaya çıkması adına yapılmış her adım anlamlıdır.” (Ergenekon tertibi için)

MALUM ÜNLÜLERE YENİ GÖREV

Şimdi durum bu kadar açık ve net olarak ortada! Türkiye’nin en büyük şehrinde CHP’lilerin seçtiği başkanı değerlendirmek için uzun uzun analizler gerekmiyor. Çünkü muhteşem (!) başkan kendisini o kadar güzel anlatıyor ki bizlerinki sadece laf kalabalığı! Aslında başkan toplum için de büyük bir görev yapıyor. Eylem ve söylemleriyle CHP’nin röntgenini çekiyor ve önümüze koyuyor. CHP olarak, “Biz buyuz!” diyor. Böylece iktidara geldiklerinde CHP’nin ilk icraatlarını da öğrenmiş oluyoruz.
Cumhuriyetçi olduğunu ileri süren, çok satan basın organları zor durumda kaldı. Benzer görüşleri savunan televizyon kanalları da herhalde kara kara düşünüyor. Çünkü şimdiye kadar CHP seçmenini çok güzel uyuttular. Masallar dünyasında geçerli olabilecek hikâyeler uydurdular. Kendi kurulu düzenlerinin bozulmaması, çıkar çarklarının dönmesi için Ekmelettin’i bile CHP seçmenine dayattılar. Kaybetmeye mahkûm, mucize olup kazandığında ise Türkiye’nin kaybedeceği bir sistemi ısrarla desteklediler. Ne CHP’yi ne Türkiye’yi, sadece kendi çıkarlarını gözettiler... Şimdi önlerinde duran zor bir görev var! Bu kez, her yerinde ezik ve vuruklar olan, motoru su kaynatan külüstür bir arabayı Mercedes olarak tanıtacaklar... Allah yardımcıları olsun!