CHP’de Sular Durulmuyor -(TAMAMI)
CHP’den saf dışı edilen, 50 yıllık partili eski Genel Sekreter sonunda sessizliğini bozdu ve TV’de konuşarak Kılıçdaroğlu ile kurultay öncesi son köprüyü de attı.
Önder Sav ne dedi, nasıl konuştu onlara değinmeden önce, Yeni CHP ve liderine yönelik algılamalara göz atalım. ADD’nin Almanya’daki Avrupa Başkanı Dursun Atılgan CHP’de Kılıçdaroğlu dönemini şöyle eleştiriyor:
“Yeni CHP” olarak telâffuz ederken, diğer taraftan da kendisinin Recep Bey’den farksız olduğunu ortaya koymaktadır. Soros destekli TESEV’in üyesi olduğu söylenen ve yazılan Kemal Bey’in misyonu nedir yavaş yavaş gün ışığına çıkmıştır.”
Bu demektir ki; Önder Sav’ı da, Deniz Baykal’ı da saran bu endişe rüzgârı, ta Almanya’lara kadar uzanmış. TESEV Amerikalı milyarder SOROS tarafından finanse edilen bir siyasi amaçlı vakıf misyonunun hakkını veren bir kuruluştur. TESEV’i ilk kez eski Genelkurmay Başkanlarından Yaşar Büyükanıt Harp Akademileri’nde bir toplantıda ağır şekilde suçlamıştı. AB yanlısı ve Türkiye’de önemli rol oynayan Batı emperyalizmi dünyası, küresel finans odaklarıyla içli dışlı bir kuruluş olduğundan bahsetmişti. Kılıçdaroğlu TESEV’in kurucularından olduğunu inkâr etmiyor. Bir parti genel başkanının böyle bir kuruluşta ne işi vardır? Sanırım bu soru 26 Şubat’taki Kılıçdaroğlu’nun yönetimi elden kaçırmama kurultayında da sorulacak ve yanıtı beklenecek sorulardan biridir.
Tarihi partide beşinci kol olur mu?
Önder Sav kendisine sorulan :
“ CHP li muhalifler ne yapacaklar ?” şeklindeki münasebetsiz bir soruya şöyle yanıt vermişti:
“-Orada durun bakalım! CHP’de muhalif olarak bizi kast ediyorsanız, yanlış, içeridekiler mi muhalif yoksa dışarıdakiler mi?” Münasebetli bir yanıt...
Önder Sav anlattı ki:
“CHP’de olup bitenlere üzülen 362 gerçek CHP’li harekete geçti. Partinin bütün il ve ilçe kademeleri değiştirilmiş, partide demokratik olmayan bir yol izlenmektedir. O kadar ki, partinin üst kademelerine getirilenler, CHP’li bile değillerdir. Hatta bazıları CHP binasından bile Meclis üyesi seçildikten sonra girmişlerdir. Yani CHP ile hiç ilgileri yoktur.” İşte size siyasi bir skandal...
Artan örgüt yakınmaları yasa ve hukuk dışı uygulamalar, elbette hukuk bilgisi olmayan Kılıçdaroğlu’nun tek başına yaptığı marifetler olamaz. Önder Sav bu durumu şöyle özetledi:
“-Partide sadece hukuksuzluk değil, aynı zamanda cehalet egemendir!”
Bu durumda ne yapılacaktır?
İki seçenek vardır, ya “Bırakınız yapsınlar bırakınız yıksınlar ya da bırakınız partiyi AKP’leştirsinler mi ?” denilip partiyi kaderine bırakacaklardır. Ya da gerçek tabana, yani örgüte dayalı, bir parti yönetimi getirerek tarihi CHP’yi yaşatacaklardır.
Bu işin yolu nedir?
Baykal’ın kaset komplosuyla bırakmasından sonra ortalarda dolaşan ve Genel Başkanlık için can atan başka kimse olmadığından Partinin Genel Sekreteri Sav bula bula Kılıçdaroğlu’nu bulmuş ve süreci atlatmak istemiştir demek yanlış mıdır? Kader ağlarını orada örmeye başladı ve bizler bile yanlış adamı suçladık. Brütüs’ün TESEV patenti taşıdığını nereden bilebilirdik ki?
Sav , Baykal’la birlikte geçen günleri partinin örgüte dayalı bir genel durumu olduğunu söylüyor ve şimdi ise, CHP’nin yabancı güçler tarafından işgal edildiğini anlatmaya çalışıyordu; “-Ben buna izin veremem: Taban buna izin veremez” dedi ve hareketin düğmesine bastığını söylerken hatasını şöyle kabullendi:
“-Ben arkama bakmam. Kimseyi de suçlamam. Benim için önemli olan önümdür ve CHP’yi bu halde bırakamam.”
Ancak eksik olan Deniz Baykal’dır. Beklenen Baykal’ın konuşması, kesin tavrını alması, riskleri paylaşarak yüklenmesidir. İç çatışmayı zafere dönüştürmenin yolu budur. Niçin? “Bitaraf kalarak bertaraf olmamak için.”
Demem odur ki; yarın CHP bölünür ya da bir kargaşaya düşerse tarihi bir vebal altında kalmamak için bu sorun her zaman olduğu gibi örgütle el ele verilerek yapılmalıdır. Oyunun iki tarafı yok. Tek tarafı vardır. O da halkın umudu sayılan Atatürk ilkeleri ve ona dayalı CHP’yi düzene sokmak.