CHP'ye yüklenen 'kolaylaştırıcılık' rolü
Bugün meydanlarda iktidar hedefine odaklanan kitlelerin kafasında iktidar formülüne yönelik "buluş"tan çok "arayış" egemendir. "Güçbirliği" bu arayışın vazgeçilmez anahtar sözcüğüdür. Arayış, güçbirliğine dayalı milli bir iktidar seçeneğinin nasıl oluşturulacağına ilişkindir. Bu nedenle yerel seçimlerde izlenecek yolun başarısı sadece yerel seçimlerde alınacak sonuçlarla ölçülemez. Asıl ölçüt, bir milli iktidar seçeneğini çekim merkezi haline getirmede katedilecek yoldur.
Kimin neye ihtiyacı var?
AKP'nin büyük kentlerdeki yerel iktidarına son verilmesi, yaygın kabul gören başarı ölçütlerinden biridir. Kuşkusuz bunda ciddi bir doğruluk payı vardır. Aydınlık gazetesinin kimi yazarları da dahil olmak üzere, oldukça geniş bir kesim, İstanbul'da bu hedefe ulaşılmasının yolu olarak Sarıgül'ün adaylığını öne çıkarmaktadır. Aslında Sarıgül, AKP'nin restorasyonunu hedefleyen CHP dışı çevrelerde de olağanüstü "rağbet gören" bir "CHP adayı"dır. Kılıçdaroğlu yönetiminin yerel seçimlerde ne kadar "görece bir başarı"ya gereksinimi varsa, AKP'nin az hasarlı bir restorasyonu da, Erdoğan'ın "görece bir başarısızlığı"nı gerektirmektedir. O zaman Sarıgül'e olan ilginin ardında yatan nedenlere daha yakından bakmakta yarar vardır.
Sarıgül'ün 'başarısı' neye yol açar?
Kılıçdaroğlu, "Meclis'te türbana evet", "Tunceli'ye Dersim", "pakete bizimkinin kötü kopyası" diyerek, siyasal programını kamuoyu önünde hiçbir yanılgıya yer bırakmayacak kadar açık çizgilerle ilan etmiştir. Sarıgül de, bu çizginin adayıdır. Bu durumda Sarıgül'ün oy bakımından başarılı sayılacak bir sonuç alması hangi etkilere yol açar? 1- "Türban, Dersim, paket" çizgisi CHP'ye "başarılı" bir çıkış sağlamış olur. 2- Gözlerini CHP dışına kapayan parti içi muhalefetin bekleyişi belirsiz bir kurultaya ertelenir. 3- Milli güçbirliğinin önüne yeni ve ciddi bir engel çıkarılmış olur. 4- AKP'yi fazla hasar vermeden restorasyona tabi tutmak isteyenler önemli bir olanak elde ederler.
CHP'ye yüklenen 'kolaylaştırıcılık' rolü
CHP dışında bu durumdan yarar umanların, Sarıgül'ün "başarısı" için ek destek sağlama sözü ya da işareti vermeleri, bu manzarayla uyumludur. Kamuoyundan gizli yapılan bütün görüşmeler bir "alış-veriş" içerir. Kılıçdaroğlu-Ricciardone görüşmesinde neyin "alış-veriş"inin yapılmış olduğuna ilişkin, görüşmenin içeriği kamuoyuna açıklanmadığına göre, artık herkes kendi gerçekçi tahmininde bulunabilir. Bu tahminler kimi ayrıntılarda farklılık gösterse de, kesin olan, bu senaryonun CHP'ye yüklediği rolün herhangi bir "iktidar seçeneği" içermeyip, "kolaylaştırıcılık"tan ibaret olduğudur.
Hele bir de, "gayrimilli" olan ve Atatürk Devrimi'nin tasfiyesine yönelik her tutum kamuoyunun gözünün içine sokulurken, kamuoyundan gizli tutularak perde arkasında sözde bir "milli güçbirliği" yapılmış gibi gösterilirse, alınacak sonuç pekiştirilmiş olur.
CHP'yi bu tuzaktan Türkiye kurtarır
Milli Hükümet'e giden yolda "CHP+MHP+İP" formülü, ülkemizin milli güçlerinin çok önemli bir bölümünün bu partiler içinde konuşlanmış olması nedeniyledir. Milli bir iktidar için bu güçlerin hepsini bu hedef doğrultusunda birleştirecek bir sürece ihtiyaç vardır. Sorun, bu süreci baltalamak için kurulan tuzakların üstesinden gelmektir. Bu tuzakların dayanak noktalarından biri de, "Türkiye'nin kurtuluşunun CHP'nin kurtuluşundan geçtiği" yanılsamasıdır. Oysa bugün söz konusu olan, CHP'nin Türkiye'yi değil, Türkiye'nin CHP'yi kurtarmasıdır.
"Atatürk'te birleşme" sürecinin güçlendirmenin yolu bugün bir yandan yerel seçimlere her yerde yerel milli güçbirliğini sağlayarak girmenin yanı sıra, Milli Hükümet formülünün merkezinde yer alan İP'yi güçlendirmekten geçmektedir.