Churchill’in kariyerinde Çanakkale yıkımı

Churchill” filminin (2017) son sahnesinde, Çanakkale mağlubu Winston Churchill (1874-1965) “Muhteşem Britanyalı” olarak taçlandırılır. Bugün Brexit’le uğraşan İngiliz Kraliyeti hâlâ Churchill’den medet umar. Oysa Çanakkale saldırısı yenileceği önceden belli bir kişisel yükselme mücadelesidir. Dünyanın en büyük fakat miyadı dolmuş donanması, üstün Alman savaş gemileri ve denizaltılarının bulunduğu Baltık denizine saldırmaktan özenle kaçınır. Amerika’nın Ulusal Birinci Dünya Savaşı Müzesi’nde konuşma yapan Dr. Christopher Bell’e göre “Churchill’in amacı “Almanların sıkıştırdığı Ruslara Çanakkale ve İstanbul boğazlarını yararak tahıl götürmek ve bir çırpıda başkent İstanbul’u ele geçirmektir.
Dr. Christopher Bell elli dakikalık konuşmasını şu tartışmayla kapatır: “Hâsılı gidişatına bakılırsa Churchill, kahraman mıdır yoksa bir şeytan mı? Yanıtı ‘her ikisi birden’ olmalıdır çünkü Churchill cesur (ve parlak) bir strateji ortaya atmıştır. Ocak 1915’te verdiği karar, pervasızlık olmayabilir. Çünkü başarısızlık karşısında harekât durdurulabilir. Denizci danışmanlar bile sonucun ne olacağını kestiremezken, bir kara harekatında Churchill’i destekler. Geri çekilme konusunda hemfikirdirler, sanırım Churchill’in yaptığı ölümcül hata, bir kez böyle bir harekât başlayınca onu iptal etmenin zorluğudur. Çünkü askeri birliklerini savaşa sokarak, birkaç denizciyi kurtarayım derken yüzlerce, binlerce, yaralının ve zayiatın mesuliyetini almak zorunda kalır. İşte Churchill’in hesabı bu açıdan yanlıştır. Kaldı ki siyasetçi meslektaşlarına doğruyu söylemez. Siyasi geleceğinin, başlattığı harekâtın sonuçlarına göre biçimleneceği fikriyle, askeri birliklerini karaya çıkartmaktan kendini alıkoyamamış, düşüncesizce kendinden geçmiştir. Yarı keyfi, yarı cesur hatalar yapar. Önemli olan onun bu halinin bize 2. Dünya Savaşı’ndaki durumu hakkında neler ifade ettiğidir. Çanakkale’deki yenilgisine karşı 2. Dünya Savaşı’ndaki ünü hakkında insanların ne düşündüğüdür. 2. Dünya Savaşı’nda parlak bir savaş önderi ve stratejist miydi yoksa hâlâ sorumsuz, fevri/düşüncesiz, acemi, astları üzerinde tehlikeli oyunlar oynayan biri miydi? Sanırım hakkındaki tartışmaların ana hedefi de budur. Churchill aslında hem hatalı hem de doğru kararlar verir ama her iki dünya savaşında da tamamıyla doğru karar vermemiş olmakla birlikte nadiren tamamen yanlış kararlar verir.” Halbuki bu yenilginin sonucu olarak Donanma Bakanlığından düşürüldüğü gibi general olmayı umarken rütbesi yarbaylığa indirildi.


Churchill filminin (2017) konusu ise Dunkirk’ten 4 yıl, Çanakkale Savaşı’ndan 29 yıl sonra 6 Haziran 1944’te yapılacak Normandiya çıkartmasına son üç kala geçirdiği ruhsal sarsıntıdır. 1915 Çanakkale yenilgisinin ve pek çok gencin ölümünden kendisini sorumlu tuttuğu 250.000 genç evladın başına gelenlerin Normandiya’daki askerlerin başına gelmemesi için yaptıklarını ve yaşadıklarını anlatır: “Otuz yıl evvel o kadar çok genç adam, öylesine pisi pisine gitti. Tekrar başımıza gelmesin” diye tekrar eder durur Churchill. Ağzına adeta yapışmış purosunu hem hayatı boyunca hem de film boyunca tüttürürken “overlord” harekâtının inceliklerini öğrenmeye çalışır. Kurnaz bir siyasetçi olarak acaba nasıl yapsak da Almanların dikkatini Ege’ye çeksek, Norveç’e çeksek diye sesli düşünür. “İlk Savaş”, ya da “son savaş” diyerek Birinci Dünya Savaşını kasteder, sonra ekler “Son savaştan ders aldım. Bu sefer aynı hataları yapmayacağız” der. O hatalar zaten Dunkirk’te de tekrarlanmıştır.
Churchill Çanakkale’de başlarına gelenlerin tekrarlanmamasını her fırsatta dile getirir. Aslında Normandiya’da kaybederse mesleğini de yine kaybedeceği korkusuyla kıvranır. Taarruza bir gün kala 20.000 gencin ölmemesi yatağının yanına diz çökerek Normandiya çıkartmasının ertelenebilmesi, için yağmur duası yapar. Purosu ağzından, viski bardağı elinden düşmez filmde. “1915’te 12 savaş gemisi vardı ama güçlü patlayıcımız yoktu. Cepheden saldırdık. Ufak bir işti (küçümseme). Ama olmadı (itiraf). 250.000 kişi öldü ve herkes beni suçladı.” “Kazansaydın kahraman olurdun” diye yaveri onu teselli eder. “Ama onların kanı hâlâ ellerimde” diye filmde Churchill günah çıkartır. Karısına “askerlerin öldüğünü, sakatlandığını duymak istemiyorum. Son savaştaki (Çanakkale) gibi yeni yetmeler gidiyor” der. Eşi “Onlara ümit ver, bir amaç uğruna sakatlanacaklarını, öleceklerini söyle” der. Ertesi sabah ulusa radyodan seslenişinde “Bu zafer değil bağımsızlık savaşıdır. Asla teslim olmayacağız” diye sözlerini bitirir. Mayıs 1944’te Almanya yenilir. Dr. Bell, Churchill’in “aslında hem hatalı hem de doğru kararlar verdiğini ama her iki dünya savaşında da tamamıyla doğru karar vermemiş olmakla birlikte nadiren tamamen yanlış kararlar” verdiğini söylese de Çanakkale Savaşı hiç şüphesiz Churchill’in tümüyle ve bile bile yanlış verdiği bir karardır.