Cici demokrasi

“Cici Demokrasi” yetmişli yıllarda ilerici bazı yazarların sık sık kullandıkları bir deyimdi. Aradan onca yıl geçmiş olmasına rağmen, bizim demokrasimizde bir nebze olsun, kalite yükselmesi olmadı.
Demokrasinin kalitesini ortaya koyan en temel ölçütlerinden biri, düşünce ve ifade özgürlüğünün en geniş şekilde kullanılıp, kullanılmadığıdır.
Herkes düşüncesini ifade etmekte sıkıntı çekmiyor diyebiliyor muyuz?
Diyemiyoruz.
Sadece Tayyip Erdoğan’ın şahsına yönelik eleştirilerden dolayı yüzlerce insan hakkında dava açıldığı düşünülürse siyasi erki elinde bulunduranların düşünce özgürlüğüne nasıl baktıklarını görürüz.
Televizyon ve gazete haberlerine bakın ve elinizi vicdanınıza koyun, haber dağılımında bir adalet var mı?
Halk objektif olarak haber alabiliyor denebilir mi?
Tayyip Erdoğan’ın normal demokratik bir ülkede haber değeri olmadığı için medyada yer bulması mümkün olmayan içerikten yoksun konuşmaları, izleyiciye işkence çektirmek istercesine saatlerce izletiliyor.
Bu işkence basın organlarına yapılan siyasi baskının sonucu gerçekleşiyor. Basın bu halde de siyaset kurumları farklı mı?
Meclis’te bir anayasa değişikliği oylaması yapılacak, Anayasa ve Meclis İç Tüzüğü’ne göre, partilerin grup kararı alamayacağı, hatta görüşme yapamayacakları konulardan biri de bu; hangi partinin ne oy kullanacağı partilerin genel başkanları tarafından açıkça ilan ediliyor, hiç kimse de çıkıp, efendiler bir kendinize gelin, bağlılık yemini ettiğiniz Anayasa’yı çiğniyorsunuz, demiyor.
Bu Anayasa’ya aykırılığı asıl ortaya koyması gereken medya da yaşananları sessizce seyrediyor.
Sandığa oy pusulası atmaya indirgediğimiz demokrasimizdeki yüzde 10 barajı ayıbını kaldırmak için, vasıflı bir çoğunluğa bile ihtiyaç yokken, bu işten en fazla nemalanan iktidar partisi olduğu için buna hiç değinmiyor. Yani seçmen tercihinin bir kısmı Meclis’e yansımıyor.
Meclis’ten güven oyu almış bir hükümet, Cumhurbaşkanı tarafından istifa ettiriliyor, yani bir anlamda Anayasa Cumhurbaşkanı tarafından ihlal ediliyor, “saray darbesi” yapılıyor, ne basının, ne sivil toplum kuruluşlarının sesi çıkıyor.
Herkes, Anayasa’ya aykırı bir şekilde Cumhurbaşkanı’nın iktidar partisinin ve de dolayısıyla hükümetin başına hangi, kişiliksiz adamı atayacak diye aday toto oynuyor.
Cumhurbaşkanı tarafından zorla istifa ettirilen iktidar partisi genel başkanlığına hangi düşük profilli -aslında kişiliksiz- kişinin atanacağı rahat rahat tartışılabiliyor. Adı geçenler de bu “düşük profilli” nitelemesinden en ufak rahatsızlık duymuyorlar.
Sonunda aranan kan bulunuyor, onlarca şirketi gemisi, yatı olduğu iddia edilen zat genel başkan ve başbakan olarak atanıyor.

MUHALEFETTE DE DURUM FARKSIZ
İktidar partisi böyle de muhalefet partisinde durum çok mu farklı, orada da kaset operasyonuyla, genel başkanlık koltuğuna getirilen kişi bu komplonun üstüne oturmakta, üç gün önce söylediğinin tam aksini üç gün sonra söylemekte hiçbir sakınca görmüyor. Kimsenin sesi çıkmıyor.
Sağlıklı bir demokrasinin varlığından söz edebilmenin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız yargı, hakim teminatı ayaklar altındaymış, kime ne?
Yargı bağımsızlığı ve hakim teminatı ayaklar altına alındığı için, bir muhalefet partisinde yönetim değişikliği ve bu değişiklik olursa toplum desteği artacağı düşünüldüğü için, o muhalefet partisinin iç işlerine yargı yoluyla müdahale ediliyor.
Bütün bu şartların varlığı halinde “demokratik” bir ülkede yaşıyoruz demek mümkün mü?
Elbette demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Aksi düşünülebilinir mi? Belli aralıklarla sandık başına gidip oy kullanmıyor muyuz? İşte layık olduğun demokrasi bu, “Cici demokrasi”.