Çıkaracağız!! Üstelik o emperyalizme inat katma değerini, hem de kat kat… katacağız

Yaz gelince bazı plaza hanımefendileri, beyefendileri ta tepeden baktıkları ağaca, toprağa, suya 15 günlüğüne dokunuyorlar ya çevrecilikleri tutuyor, hayvanseverlikleri tutuyor.

Hobicilik oynuyorlar.

TATİL DÖNÜŞÜ KÖPEKÇİKLER HADİ YALLAH SOKAĞA

Kedi köpekçikleriyle 15 gün öpüşüp koklaşıyorlar.

Dünyanın parası dökmüşler

Filan cinsmiş.

Hayvanlar da hayvan olmaktan çıkıyor.

Sıyrınçak.

Kukuletalı.

Ojeli tırnaklı.

Maskaracıklar.

Dönerken hadi yallah sokağa, bana da eyvallah.

Gösteri bitti. Perde.

Sonbahar gelince kıyı kentlerimizde, sokaklarda pahalı pahalı, ithal mithal hayvancıklar dolaşır olur.

Derdi de yine bize düşer.

KAÇ BİLİM İNSANIMIZ CAN VERDİ O ÖZEL MADENLER İÇİN

Ne zaman kıymetli maden çıkarmaya kalkalım, şık bandanaları başlarında, markalı spor ayakkabıları zaten hazır, hemen ordalar.

Cayır cayır ağaçlara sarılırlar, tiyatro başlar. Maviş gömlekli sportif siyasetçi ekibi de elbette koroda.

Kimi de ekonomik çözümü getirir:

-Çıkarmayalım, ithal edelim!

… yani… ne diyeyim…??

O madenler bizim zenginliğimiz. Kimselerde olmayanı var.

O uğurda kaç bilim insanımız yaşamını verdi, bir hatırlayınız lütfen…

Çok özeldiler.

Onun için hedef oldular.

Engel olamayacaklar.

Çıkaracağız!!

Üstelik o emperyalizme inat; katma değerini, hem de kat kat… katacağız.

Vatan dediğimiz budur.

Vatanını seven bağımsızlık ister.

Başı dik yaşamak ister.

Ekonomisine can katmak ister.

Doğa da bizim. Canımız ciğerimiz. Nefesimiz.

En kıymetlimiz insanımız.

En az zarar verecek yöntemler kullanılacak. İnsan sağlığına, çevreye, üretim alanlarına zarar vermeyecek, kirletmeyecek, sürdürülebilir olacak. Yeniden ağaçlandırılacak, eskisinden daha temiz ve sağlıklı bırakacağız.

Ama hepsinden önce kişisel kârlar değil yurdumuzun ve insanımızın refahı ve sağlığı öncelikli olacak.

O denge öyle bir güzel kurulur ki!!

Yasalarımız vardır.

Çok mücadele ettik, emek verdik.

İnce ince yazdırdık.

Onu uygulayacak ve denetleyecek güçlü irade işbaşında olmalı…

“Yakiniimdiiir…” kartları doğruu müzeye!

Liyakat ve millî devlet ahlâkı vazgeçilmezidir.

Doğamıza, suyumuza, madenlerimize, ağacımıza, börtü böceğimize, kedimize köpeğimize… gelin sahip çıkalım!

İşbaşında olalım.

Bu vatan için, bağımsızlığımız, egemenliğimiz için çok bedel ödedik.

Her dalı yaprağı, her canı canânı pek kıymetlidir.

ABD'li ekonomist Michael Hudson:

ABD'nin borcu dolar cinsinden; istediğimiz kadar basabiliriz. Borcumuzu ödemek zorunda da değiliz. Ama Afrika, borcunu ödemek için dolar kazanmak zorunda. Bizim istediğimizi yapmazlarsa onları aç bırakırız. Dünya Bankası ve IMF bunun için var. (@trhaber_com)

100 YIL ÖNCESİNDEN CUMHURİYET’İN BİR MUCİZESİ

Burası Sivas-Erzurum demiryolunun geçtiği
Kemah’taki Güllübağ Boğazı.
Tamamen insan gücüyle ortaya konan mucizevi
eserin yapımı 6 yılda, 1933-1939 arasında tamamlanmış.
Dağlar Fırat’ın kolu olan Karasu’ya dik iner.
Demiryolu için kayalar delinmiş ya da nehiri aşmak için üzerinde köprüler yapılmış.
Resimde gördüğünüz üç tünelden başka tam 138 daha var, 22 tane de demir köprü.
Hattı yapan mühendislerden Yahya Bey taahhüdünde olan tünelin birini
söz verdiği tarihte yapamadığı için intihar etmiş.
Mezarı Yahya Bey adı verilen o tünelin önüne yapılmış.
Demiryolu inşaatına 4 Eylül 1933’de başlanmış, 14 Ekim 1939’da bitirilmiş.
Bu zor demiryolu ihalesine bir Alman Şirketi 67 milyon lira teklif vermiş,
sonra yaptığı incelemeler sonucunda yapamayacağını düşünerek ihaleden çekilmiştir.
İhale 532.1 milyona Simeryol adlı Nuri Demirağ’ın şirketine verilmiştir.
Nuri Demirağ hattı altı parçaya bölerek taşeron firmalara yaptırmıştır.
Demiryolu inşaatında malzemeler nehir üzerinde “kelek” denilen sallarla taşınmıştır.
İnşaatta kullanılan üç bin ton çimento, tonu 80 liradan
demiryolu rayları, köprü demir ve kalıpları Sovyetler Birliği’nden alınmıştır.
O birilerinin dediği gibi, ambulansı bile olmayan
ülkem insanı meğer neler yapabiliyormuş… Hem de o yıllarda.
Demiryolu Ankara-Kars arasında turistik seyahat amacıyla cazip hale getirilmiş.
İmkanı olanların bu nedenle de olsa el emeğiyle nasıl
yapıldığına inanmayacağınız bu şaheseri görmenizi öneririm.
(Gönderi bana sosyal medyadan imzasız geldi.
Emeği geçen sahibinden özür dileyerek aktarıyorum.)