Çocuk nasıl şımarır?
Uçakta gidiyorum. Türk çocukların birçoğu yol boyu bağırıyor, yabancı çocuklarda pek ses yok. Neden? Yabancılar çocuk sahibi olmadan önce çocuk nasıl büyütülür, gereksinmeleri nedir, nasıl bir tutum içinde olmalı kitaplar okuyup bilgileniyorlar, çocuğa gerekli zamanı ayırmayacaksa, çocuk büyütmekten keyif almayacaksa çocuk sahibi olmuyorlar. Çocuk sahibi oldularsa çocuğa ve onu bilinçli büyütmeye zamanlarını keyifle ayırıyorlar.
Toplumumuzda ise çocuk sahibi olmayana eksik gözüyle bakılıyor. Evlenmeyen kadına “Evde kalmış, kız kurusu” gibi çok nahoş etiketler veriliyor. O nedenle genç kızlar evlenmeyi çok önemsiyor. Bu etiketlere maruz kalmamak için iyi olmayacağını düşündüğü bir evliliği bile kabul ediyorlar. Yaşları biraz ilerlediyse, kendilerinde 15-20 yaş büyük bir erkeğe bile razı oluyorlar.
EVLİLİKTE SEVGİ VE SAYGI
Birçok evlilik sevgi ve saygı yerine bu sağlam olmayan temeller üzerine kuruluyor. Her aile çocuk sahibi olduğu için evlilikten sonraki ikinci basamakta hızla çocuk sahibi olunuyor. “O çocuğa gereksinmesi olan zamanı ayırabilecek miyim, gerçekten anne/baba olmak istiyor muyum” sorgusu bile yapılmadan. Çocuk sevginin ve saygının pek olmadığı bir eve doğuyor ama anne/baba kendi hayatlarını yaşamak istiyor ve çocuğa zaman ayırmıyor.
Çocuk ihmal ediliyor, en temel gereksinmesi olan ilgi ondan esirgeniyor. Maddi olanağı yeten bakıcı tutuyor, çok maddi olanağı olan Filipinli, Gürcü, Türkmen, yatılı bir yardımcı tutuyor ve yardımcı ilgileniyor gece gündüz çocukla. Oysa çocuğun gece gündüz anne/babasının sevgi ve ilgisine gereksinmesi var, Gürcü veya Filipinli yardımcı çocuğa sevgiyi, ilgiyi anne baba kadar veremiyor. Çünkü el o ve iş, para için yapıyor bu “görevi”.
ÇOCUĞU ANNE/BABASI BÜYÜTÜR
Maddi olanağı daha dar olan varsa bir anneanne veya babaanneye, yoksa çok erken yaşta ucuz bir kreşe yolluyor çocuğu, başından atmak için. Çocuk orada da ihmal görüyor hatta istismar bile olabiliyor çünkü çocuk kendini koruyamıyor. Bakıcı yardımcılar da istismar edebiliyor. Ne öykülerle karşılaştım, bakıcının çocuğu sobaya oturtmakla korkutması gibi…
Çocuk ihmal ve (bazen istismarın) yarattığı korku, kaygı, öfke, üzüntü, yas gibi çeşitli duygularla büyüyor ve tek yapabildiği bağırarak, yüksek sesle ağlayarak kendini duyurmaya, “Ben varım, buradayım” demeye çalışması. Böylece o çocuk bağırmaya alışıyor. Alışkanlık haline gelen bağırma uçakta, restoranda, markette, her yerde sürüyor. Markette bağıran çocuğu anne/baba istediğini alarak susturmaya çalışıyor. Kısa yoldan.
BAĞIRARAK İSTEDİĞİNİ ELDE EDEN ÇOCUK ŞIMARIYOR
Çocuk bağırarak istediğini elde edebildiğini görünce hep bağırıyor ve bu kısır döngüde şımarıyor. Sevgi ve ilgiyle büyüyen, annesi veya babası tarafından büyütülen (bakıcı ve kreş yerine) çocuk hiçbir zaman şımarmaz, “Ben varım, beni göre diye bağırmak zorunda kalmaz çünkü zaten anne/babası onun gereksinmelerini görür. Sevilmeyen, ilgilenilmeyen çocuk şımarır. Kolay yoldan bağırınca, ağlayınca istediği yapılan çocuk şımarır.
Uçakta bağıranlara ve bağırmayanlara gelince… 4 saat gibi uzun bir süre bir koltuğa hapsedilen çocuğun sıkılacağı baştan bellidir, biz yetişkinler bile sıkılırız. Çocuğuyla ilgilenen bir anne/baba bunu bilir ve sıkılmaması için yanına çocuğun en sevdiği oyuncağı, boyama kitabını, masal kitabını alır ve uçakta çocuğunu oyalar. Çocuğu ile ilgisi olmayan anne/baba bunu akıl edemez, cep telefonuna istediği bir filmi indirir, kulaklıklarını takıp uçakta film izler ve kendini eğlendirir.
Çözüm çok basit aslında. Otomatik çocuk sahibi olmak yerine öncelikle “Ben çocuk istiyor muyum, ona ayıracak zamanım var mı, zamanımı kendime mi ayırmak istiyorum, büyütürken keyif alacak mıyım” gibi soruların yanıtını aramak. Eğer çocuk sahibi olmaya karar verirseniz onu kendinizin büyütmesi gerekir, sevgi ve ilgi ile. Keyifle. Bakıcı, kreş, büyükanne değil. O çocuk şımarmaz. Bağırmaz. Kendisiyle barışık ve mutlu bir çocuk, daha sonra mutlu ve doyumlu bir yetişkin olur.