Çözelti devletçilik
Sosyal medyaya göz atarken, İlker Yücel’in twitini gördüm. Kılıçdaroğlu Cumhuriyet gazetesinde Altı Okun Devletçilik ilkesini ele almış. İlker Yücel’in kısaca yazdığından her şey anlaşılıyor. “Babaannemizin fotoğrafındaki” Türk Devriminin 250 yıllık geçmişinden damıtılarak gelen ve kurucu partinin bayrağını süsleyen, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri sevgili “Atatürkçülerimizin” gözü önünde, onların “tabi tabi, elbette güncellenmeli” desteği alınarak çözelti haline getirilmeye çalışılıyor.
Milliyetçiliğin; mikro milliyetçilik, etnik milliyetçilik, Laikliğin, kadının çağdaş giyimi ve serbest alkol kullanımı gibi basit şekilde sulandırıldığı, ALTI OK ilkelerinin sadece İstanbul; Bağdat caddesi, Nişantaşı, Ankara; Çankaya, İzmir; Alsancak, Karşıyaka gibi ilçeler ile Kuşadası, Çeşme, Bodrum, Marmaris, Antalya gibi tatil yörelerinde buzlu rakı içilirken ah ah şeklinde şerefe kadeh kalkarken akla gelen ilkeler haline getirildiği bir dönemden geçiyoruz.
Bu ilkeler uzun uzun yazmaya gerek yok, 1938 yılından bu yana esnetilmeye, “yaşadığımız döneme” uygun hale getirilmeye çalışılıyor.
TEPKİ Mİ, ZARURET Mİ?
Bu yazının amacı, CHP’nin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ilkelerini nasıl çözelti haline getirip, Atatürk sosuyla aydınları etki altına almasının yöntemlerini yazmak değil.
O zaten bütün çıplaklığı ile görmek isteyen gözlerin önünde serili.
Ben Kılıçdaroğlu’nun yazdığı yazıdaki hatalı görüşleri tartışmak istiyorum.
Önce Devletçilik ilkesi neden ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi bu sadece Türkiye’ye özgü 1929 Bunalımı'na tepki bir süreç miydi, yoksa evrensel bir zorunluluk muydu?
Sayın Kılıçdaroğlu konuyu bu açıdan aşağıdaki paragraftaki şekilde koymuş.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 10 yılında, liberal ekonomi politikasının kuralları uygulanmaya çalışıldı. İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar bu yönelimde belirleyici oldu.
Ancak özel sektörün desteklenmesine dönük liberal politikalar bekleneni vermedi, sanayileşmede istenilen düzeye ulaşılamadı. 1928’de yaşanan kuraklık dahil olmak üzere, diğer iç nedenlerin ve aşağıda daha ayrıntılı ele alacağım “1929 Buhranı”nın etkisiyle 1930’lu yılların başında “devletçilik” formülü öne çıktı.”
EMPERYALİZM ETKİSİ
"Cumhuriyetin kurulduğu ilk on yılda liberalizm uygulanmış. Uygulanan liberal politikalar bekleneni vermeyince, üstüne bir de 1929 Buhranı çıkınca devlet zorunlu olarak devreye girmiş" diyor Kılıçdaroğlu.
Ancak biliyoruz ki; kapitalizmin ilk geliştiği yüzyıllardaki coğrafya olan Batı Avrupa’da; İspanyol ve Portekizli gemicilerin başlattığı ticari keşifler sonrası keşfedilen coğrafyaların yağmalanması (merkantilist dönem) Amerikan yerlilerinin altın ve gümüşleri, Afrika ve Asya’nın yağmalanan hammadde kaynakları Batı Avrupa’da sermaye birikimini sağlamıştır.
Osmanlı, İran, Çin gibi 19. yüzyılın kapitalist dinamiği, geniş ve kuvvetli feodal bağları olan imparatorlukları sebebiyle geliştiremeyen devletler. Feodal üretim ilişkilerinden, Batı Avrupa’dan sonra arınmaya başlamışlardır.
19. yüzyılın ikinci yarısında kapitalist devletler kendi ülkeleri içinde gelişimi tamamlayıp, gelişmekte olan ve bir kısmında henüz kabile ekonomisinin bulunduğu coğrafyalara yönelerek. Buradaki pazarı yağmalama ve sömürme sürecini başlatmışlardır. Bu yeni döneme de emperyalist dönem adı verilmektedir.
Batı Avrupa, ABD ve Japonya haricinde, geride kalan Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerin gelişmesi, uygarlığın önemli aşamalarından biri olan kapitalist üretim ilişkilerini geliştirmesi kendi cılız burjuvazisi ile artık mümkün değildir. Çünkü emperyalizm geri ülkelerde kendine bağlı bir sınıf yaratarak bu gelişmenin zaman zaman silahlı müdahale de dahil her türlü yöntemi deneyerek önüne çıkmaktadır.
KURTULUŞ SAVAŞI'NIN DEVAMI
Türk Devrimi işte bu koşullarda ortaya çıkmıştır.
Bu devrimin önderi Mustafa Kemal, Namık Kemallerden bu yana tecrübe biriktiren Osmanlı aydınının emperyalizmin boyunduruğundan kurtularak bağımsız bir ekonomi kurmanın tek yolunun devletçilik ilkesi başlığı ile özetlenebilecek; planlı, karma ekonomi modeli olduğu sonucuna varmışlardır.
ALTI OK aslında sadece Türkiye’nin değil tüm Milli Demokratik Devrim sürecini yaşayan ülkelerin ilkeleri ve programıdır.
Mustafa Kemal, dünyanın ilk bağımsızlık savaşı tecrübesi olan Kurtuluş Savaşımızı, devletçilik ilkesi ile ancak sonuca ulaştırabileceğini görmüştür.
Yoksa DEVLETÇİLİK İLKESİ, liberalizm tutmadı, Batı'da da John Maynard Keynes diye biri kamu harcamalarının artmasından bahsediyor. Biraz da bunu deneyelim programı değildir.