Çözüm anahtarı elimizde, sabırsızlıkla bekliyoruz

İsviçre ve Almanya’dan geldik. Bir günlüğüne Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ethem Sancak’la birlikte Gaziantep’e gittik.

Gaziantep yalnızca bölgenin değil Türkiye’de üretimin, ticaretin, girişimciliğin en önemli kentlerinden biri.

Geçen yıl Gaziantep, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) sanayi veri tabanı esas alınarak hazırlanan “Sanayinin Liderleri” listesinde 130 üründe birinci, 117 üründe ikinci ve 94 üründe ise üçüncüydü. Toplam 341 üründe ilk üçteydi.

Tekstil, gıda, deri ürünleri, plastik ve makine-metal sektörlerinden ürünler, ayakkabı ve deri sanayi ürünleri, sağlık ürünleri, kâğıt ve kâğıt ürünleri, mobilya, matbaa ve medikal ürünler…

Orada kalmamıştır.

Yeni buluşlar var.

Kimsenin girmediği iş alanları…

Komşularla değil, dünyayla rekabet…

E Vatan Partili olunur da Antep’e gidilmez de nereye gidilir.

Onların bize, bizim onlara ihtiyacımız şiddetli.

Üretimi ve ticareti katlayacağız, Türkiye’mizin önündeki zorlukları aşacağız.

İsviçre ve Almanya’dan geldik. Bir günlüğüne Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ethem Sancak’la birlikte Antep’e gittik.

Yoğun bir program.

Aslında ikimiz de İstanbul İkinci Bölgeden adayız.

GAZİANTEP İYİ OLURSA TÜRKİYE İYİ OLACAK

Ama burada seçmenlerimizin hepsinin hemşerileri var. Onlar iyi olursa İstanbul iyi olacak. İstanbul iyi olursa, Türkiye iyi olacak. Başı dik karnı tok.

Onun için birinci koşul Ankara’yı sağlam tutmak gerekir.

Kararlar Ankara’dan alınacak.

Antep’teki Şimal Otel’in salonunda 50 iş insanıyla birlikte yemek yedik. 50 lider! Hepsi kendi alanında lider. Yalnız Türkiye’de değil, kimi dünya pazarında ilk üçte...

Bir başka Parti daha vardı biz ordayken Antep’te.

Karşılaştırmak gibi olmasın ama miting mikrofonundan konuşup konuşup gittiler.

“Kaç kişi katılmış… öteki Parti’den çok mu… şuradan çekersek daha çok gözükür… lafı bizim ittifak partisine amma da güzel çarptık… karşı ittifakı amma da güzel, en buluşçu, laf oyunlu sözcüklerle yere batırdık… Karagöz-Hacivat… itiş tepiş…”

Bu mudur Türkiye’nin sorunu.

Biz diyoruz ki yanıyoruz.

Üreticiyiz, sanayiciyiz, tüccarız, esnafız, terörün, göçün sarstığı, daha çok daha çok üretmek isteyen yaratıcı bir kentiz… Türkiye’yi düzlüğe çıkarmaya kararlıyız…

Onların elinde mikrofon, umurunda mı Antep, umurunda mı Türkiye… Hangi kentte olduklarını bile bazen unutuyorlar. ABD’li ekonomistler, reklamcılar; CIA’cı yatırımcılar… ne anlar ki!

Genelde âdetim değildir böyle bir karşılaştırma yapmak, ama bırakın siyaseti, şu güzel ülkenin vatandaşıyım; insanın tepesi atıyor.

NEDEN VATAN PARTİSİ

Biz de kapanmışız otelin o kocaman salonuna kafa kafaya vermişiz, anlatmışız, dinlemişiz; yetmemiş, sözleşmişiz daha sonra da konuşup çözüm alışverişi yapmaya. Dört saate yakın. Ayrıca bu başlangıç. Seçim bitse de gitse de; biz Ankara’ya onun için gidiyoruz.

15 Mayıs’ta işe başlamak üzere.

Rozet satın alırken fotoğraf çektirmek için değil.

Klasik sigara paketine alınan notlar değil bunlar.

Ethem Sancak ve ben aynı zamanda Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu’nun başkan ve başkan yardımcısıyız.

“Neden Vatan Partisi”nin en önemli yanıtlarından biri de bu.

Üret demek yetmiyor, evet plan, tasarruf, yatırım, üretim, istihdam ama biz ciddiyiz, karabatak seçim partisi değiliz; gerçekçiyiz. Üstlendiğimiz görevi sonuna kadar götüreceğiz. Ürettiklerimizi satacağız. Komşularımızla ve Asya, Afrika, Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerimiz hem dış satım hem de üretim girdileri açısından önemli.

Biz domates tarlada şu kadar markette bu kadarın kabahatini kabzımala yükleyip kurtulanlardan değiliz. Ya da eti ucuzlatmak için ithal edip bu kez hayvancılığın köküne temelli kibrit suyu dökenlerden…

Üretim girdilerinin çoğu enerji başta olmak üzere döviz kuruna bağlı.

Dış ticaret açığı bu yılın ilk çeyreğinde 35 milyar dolar olmuş.

Füze gibi.

Ne olacak bu işin sonu.

İşte Gaziantep’te o pırıl pırıl ekonomiden, Türkiye’nin geleceğinden ve bağımsızlığından sorumlu 50 görev insanıyla buluştuk. Dinledik, dinleyeceğiz.

Heyecanımıza heyecan kattılar.

Ekonomiyi bir bütün olarak ele alacağız. Dış politikada düşmanımızı, dostumuzu iyi bileceğiz. Üretimin önünü açacağız.

Sonumuzu hayır edeceğiz.

Program hazır.

İş 14 Mayıs’a kaldı.

Anahtar elimizde sabırsızlıkla bekliyoruz.

Hadi bakalım.

DERDİMİZ BİR AMACIMIZ BİR

Gaziantep bölgenin lider ülkesi, istihdamın da elbette. “Öz Antepli” ayrımı kalkmış sanki. Artık herkesin derdi zaten ortak.

Herkesin köyü kendine.

Bizi uçaktan inince Ethem Sancak’ın yakın akrabaları ağırladı.

En iyi Antep yemeği nerede yenir onlar biliyor. Yemeği onlarla tatlımızı Erzurum kökenlilerle yedik. Ama ikisi de dünya çapında sanayici.

Antep’e gidince akraba eş dost ziyaretine gitmeden olmaz elbette. Siirtliler, Pervarililer, Birecikliler… Aralarındaki hoş rekabet.

Derneklerini, binalarını kıskanmadım desem yalan olur. Sorular sordular, konuştuk, dinledik, söyleştik… vakit yetmedi. Sözler verdik, yine gideceğiz.

Ama derdimiz, amacımız, gönlümüz bir…

O zaman, oyumuz da bir olacak.

GÜÇLÜ BİR ANAVATANA GÜÇLÜ BİR VATAN PARTİSİ’NE, EN ÇOK ONLARIN İHTİYACI VAR

Üç günlüğüne İsviçre ve Almanya’da yurttaşlarımızı ziyarete gittim. Zürich’te, Frankfurt’ta ve Berlin’de kısa zamanda çok sayıda toplantı yaptık. Her zamanki gibi hem dert dinledik, çözüm ürettik hem de Türkiye’yi anlattık. Sıkı sıkı kucaklaştık.

Kuşkusuz sizler de bilirsiniz seçimden seçime oy için gidenlerden değiliz.

Her zaman söyleriz, dünyanın hangi köşesinde olurlarsa olsunlar başka milletlere benzemiyoruz. Biz Türk’üz. Geçmişimizde öyle tarihsel, hatta tarih öncesinden başlayan bir miras var ki, başı dik yaşamaya, boyun eğmemeye alışmışız. Önemli bir bölümünü Türkiye’den, köylerinden tanıyorum. Yıllardır kardeş öte sevdiklerimiz, paylaştıklarımız var.

Oralardan dönmeyenlerin de yazdan yaza gelenlerin bile yürekleri hep vatanlarında atar.

Ama şairin dediği gibi, biz Almanları severiz, onlar makineleri…

Batı kapitalizminin önemli bir tanımıdır.

Nükleer fizikçi de olsanız, en büyüklerden iş insanı da siz hep ikinci sınıfsınızdır.

Onların her zaman sırtlarını sağlam dayayacakları bir anavatana ihtiyaçları vardır.

Güçlü bir devlete, güçlü bir Meclis’e, güçlü bir Vatan Partisi’ne…

YAŞAYAN BİLİR

Ermeni Soykırımı Yalanına karşı mücadeleye nasıl dört elle sarıldılar biliyor musunuz o günlerde…

Yaşayan bilir neden olduğunu.

Okullardaki küçücük bebeleri bile.

Güçlü bir devletleri olsaydı zaten topraklarından kopup neden yabancı ellere gitselerdi ki.

Ta oralara torba torba Maraş tarhanası taşımak kolay mı sanıyorsunuz. Toprağının, ağacının, suyunun, kokusunun hasretiyle yanmak kolay mı...

Güçlü bir devletleri olsa üç beş meczup bizim için en kutsalımızı bırak yakmayı, ona dokunabilir miydi!

Türkçemizi, ağzımızdan söküp almaya, yasaklamaya cesaret edebilirler miydi!

Milli kültürümüzü yok edip gençlerimize fedailiği, uyuşturucuyu, eşcinselliği layık görebilir miydi!

Türk ailelerden kopartılan bebekleri “eşcinsel çiftlere” kurban edebilirler miydi!

PKK ve FETÖ bu kadar kolay, üstelik bulundukları ülkenin devletinin koruyucu şemsiyesi altında gençlerimizi kaçırıp alıp götürebilir miydi… Onarın geceyi gündüze katarak nasıl özenle ve özveriyle yetiştirildiklerinin yıllardır çok yakın tanığıyım.

Onlar bizim has vatandaşlarımız.

Herkesten önce onların Güçlü bir Türkiye’ye, Güçlü bir Devlete, Güçlü Meclis’e… kısaca Güçlü bir Vatan Partisi’ne ihtiyaçları var.

O kararı aldık geldik!

Sağ olsunlar, var olsunlar!