Cumartesi mektupları-(TAMAMI)
Sevgili okurlarım. Bana gönderdiğiniz o kadar çok mektup var ki? Ancak mektuplar hayli uzun. Bu hafta ancak iki değişik mektuba yer verebiliyorum. Beni affedin ve ne olur mesajlarınızı mektuplarını kısa yazın. İşte ilk mektup:
Kuleli Lisesi hakkında
“Aydınlık Gazetesi’ndeki yazınızı okuyunca iki arkadaşımla birlikte arabaya atlayıp 54 sene önce mezun olduğum okulumun önünden geçip Kandilli’ye gittik. Bir yerde oturup yemek yerken eski talebelik günlerimizi yad ederek okulun Maliye Bakanlığı’na devredilişinin sebeplerini konuştuk. Akşam yazıyı bir daha okuduktan sonra bu satırları yazmaya karar verdim.
Sayın Altuğ;
3 senesi bu okulda geçmiş birisi olarak benim feyz aldığım bu okulun rant uğruna pazarlanacağını düşündükçe gönlüm, kalbim daralıyor. Yazınızda okulun geçmişini çok iyi özetlemişsiniz. Bu okuldan daha niceleri nice yerlere gelmiştir. 2008’de mezun oluşumuzun 50.yılını kutlarken aramızda sınıf arkadaşlarımız Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Tuncer Kılınç gibi pasalar da vardı ve biz onlarla gurur duyuyorduk, çocuklar gibi şendik. Bugün geldiğimiz durum bilmem Kuleli’nin neden elden çıkarılmak istediğini ortaya koyuyor mu? Bu şanlı yuvadan yazdığınız gibi nice kahramanlar yetişmiştir. Böyle kahramanların yetiştirilmesi muhakkak ki bazılarını rahatsız ettiği için kapatılması uygun görülmüştür diye düşünüyorum.
Dr. Rifat Namik Akvardar
Eski bir CHP’li avukat içi yanarak, partisindeki durumu, gerçekleri anlatmakta:
Karşı devrimin öncüleri ve işbirlikçiler
İçimizden birinin “teslim olalım” anlamına gelen önerisi ile güne başladım. Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, Yeni CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak ile yaptığı söyleşiyi köşesine taşımış: “CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak’la CHP’deki kısır döngüyü konuşuyoruz. Toprak çok rahat ve emin görünüyor. CHP’nin büyük bir dönüşümün eşiğinde olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor: “Önümüzdeki kurultay dönüm noktası olacak. Biraz bekleyin. Yeni CHP o zaman şekillenecek. CHP milliyetçi-ulusalcı solla ilişiğini kesmeli. Anadolu’ya dönmeli. Biz ekip olarak bunu yapmaya başladık ve hayatın her alanında yer alıyoruz.CHP bu değişimi gerçekleştirirken önünde Avrupa solunun yükselişe geçiş örneği duruyor” Bu sözler, karşı devrimin tamamlanmış olduğunu ve “direnişin“ bir işe yaramayacağını göstermek içindir. Psikolojik savaşın son aşaması da diyebiliriz. 23 Nisan resepsiyonuna türbanlı eşleri ile katılan mülki zevatın, askerlere bakarak bıyık altından gülümseyişi de kuşkusuz aynı anlama geliyordu...
Çok geçmeden Y-CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Toprak’ın imdadına yetişti; “Siyasi partiler kendilerini yenilemek zorundadırlar. Bunu yapmazlarsa statükonun esiri olurlar. Biz de ekonomik ve sosyal gelişmelere göre kendimizi yeniliyoruz” diyerek desteklediği ve kararlılığını belli etti... Atatürk’ün CHP’si düşmana teslim olmamış, işbirliği yapmıştı!.. Artık yollar ayrılmıştır ve tasfiye beklenen bir şeydir... Bence de “tasfiye” hoş gelir sefalar getirir... Hiç değilse geriye kalan Atatürkçü yurtsever yeni bir çatı altında bir araya gelebilir!
Halka narkoz görevi Y-CHP’nin
Birkaç ay önce, Zaman Gazetesi’nin, 25. kuruluş yıldönümü resepsiyona katılan Erdoğan Toprak’ın, “Zaman her gün takip ettiğim bir gazete. İnşallah bu ülkeye daha uzun yıllar hizmet eder” sözlerini anımsadım. Toprak, bir defa bile solcu bir gazetenin kapısından içeri girmiş değil. Belli ki bu sözleri de nezaket üslubu içinde söylenmiş sözler değildi... Aynı resepsiyonda; “ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone: Zaman’ın Türk demokrasisine katkısı çok özel ve önemli.. Almanya Büyükelçisi Eberhard Pohl: Basında Zaman gibi bir gazete olduğu için minnettarız. Fransa Büyükelçisi Laurent Bili: Zaman Gazetesi, eski tek fikir zamanlarına yeni bir rüzgâr getirdi” diyerek karşı devrimin gazetesine, başka bir ifade ile kendi sözcülerine övgüler diziyorlardı. O gün Y-CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak ile büyükelçiler hep bir ağızdan aynı türküyü söylüyorlardı!.. Bu yüzden de Toprak’ı daha yakından tanımak ihtiyacı duydum!..
Toprak, “milliyetçilik” sözcüğünün başına “kaba” sözcüğünü ekleyerek, durumu kurtarabileceğini düşünmüştür! Ne var ki, “ulusal sol” ifadesi hala orada durmaktadır. Anlaşılan Övür, o ifadenin başına bir sözcük koyup anlamını değiştirmeyi becerememiş. Kim bilir, belki de kasten öyle yapılmıştır. Y-CHP’nin “ulusal sol” ile ilişkisini kesmek istediği son derece açıktır. Gerçi AKP’nin karşı devrimine direnme yerine, teslimiyeti öneren Y-CHP’dir ve bunu sağır sultanlar bile duymuştur. Bu dönem halka narkoz vermek görevini, Y-CHP’nin üzerine aldığı son derece açıktır.
Avukat Cemil Can