Cumartesi mektupları-(TAMAMI)

Şimdi gündemde yeni Anayasa var ve okurlarımızın büyük çoğunluğu iki konuyla ilgili düşüncelerini bana ulaştırıyor. Elbette ben de onların düşüncelerini sizlere yansıtmalıyım. Birinci konu Anayasa, ikinci konu ise ana muhalefetin bu konudaki şaşkın ve teslimiyetçi tutumu. O halde Ulusal Gönüllüler adına yazan Naci Kaptan’ın mektubunu aynen sunalım: “19 Mayıs’ta çoban ateşini yakan TGB’ye açık teşekkürlerimizi sunarız. Ulusalcı Gönüllüler olarak,

-Yeni bir anayasa yapılmasına karşıyız.

-Kurucu irade olmayan hiçbir meclis yeni anayasa yapamaz.

-Yeni anayasa yazılması uzun süredir. ABD ve AB’nin gündemindedir. Ve yazılmakta olan anayasa metni küresel güçlerin isteğiyle ve dayatmasıyla hazırlanan küreselci bir anayasadır. Milli bir anayasa olmayacaktır.

-Yeni anayasayla Türkiye’nin üniter yapısı değişecek, Türkiye federatif sistemle bölünecektir.

-Türk milleti kavramı silinecek ve etnisiteler öne çıkartılarak ulus kavramı ve bütünlüğü yok edilecektir. Etnik çatışmalara zemin hazırlanacaktır.

-Anayasada değiştirilemez olan maddeler sulandırılacaktır.

-Anayasa yazımının sonuna gelindiğinde başkanlık sistemi iktidar tarafından dayatılacaktır.

-CHP ve MHP Anayasa Komisyonu’nda “konu mankeni” konumundadır. AKP’nin Anayasa çalışmalarına destek vererek AKP’ye meşruiyet kazandırmaktadırlar.

-CHP ve MHP’nin Anayasa Komisyonu’ndan çekilmeleri gereklidir.”

Meclis Başkanı’na mesaj

TBMM Başkanı şu sıralarda yıldırımların hedefi. O nedenle eğitimci yazar Halil Arık Denizli’den sesini yükseltmiş ve Sayın Çiçek’e uyarılarda bulunuyor. Fikirler elbette kendisine ait... İşte gecikmiş ama; o milletin vekilleri haklarını alıp, temsilcimiz olana dek tazeliğini koruyacak yazı...

Kimdi Bay Çiçek?

“Kimdi; Sayın Bay Çiçek!

Ne iş yapardı?

Asıl soru; bundan sonra ne yapacak?

Bir ay önceydi... Tutuklu vekillerle ilgili olarak; “Partiler anlaşsın, Başbakan’a götüreyim” demişti Bay Çiçek...

Hem bozulmuş; hem de, sevinmiştik!..

Bozulmuştuk zira; oluşacak ortak kararın; milli iradenin asli makamı; meclise getirilmesi yerine; Başbakana götürülmesinden söz ediliyordu.

Sevinmiştik: Zira; milli irade mahpusluktan kurtulacaktı!

Bozulduğumuzu; ‘Peki de Bay Çiçek Kimin Emrinde!..’ başlıklı bir yazı kaleme alarak göstermiş ve eklemiştik. Başı sıkışan O’na koşuyor... Gitme derse gitmiyor da; kimse; sıkıştım diyemiyor.. Umudumuzu da; ‘İcazetle de olsa; bir çözüm bulacak Bay Çiçek Milli iradenin bir yıla varan tutukluluğuna.. Dileriz bulur. İstemeyenin gözü çıksın!...’ cümlesiyle bitirmiştik!

Şimdi sonuç ortada.

‘Bunun formülü olmaz!..’ deyip, kestirip attı Başbakan.

Hem de öylesine bir kestirip attı ki; bir kez daha kahrolduk; erdeme dair ne varsa hepsinin hiçe sayılmasından. Milletvekili seçilme olayını sulandırma hareketiymiş tutuklu vekillerin meclise getirilme eylemi. Üstelik de Anayasa’ya aykırıymış böyle bir işlem...

Şimdi sormaz mı vicdan ve izan sahibi bir insan;

a)Milletvekili bile seçilemezken; sizin için bulunan formül, sulandırmadı mı milletvekili seçimlerini?

b)Geçtiğimiz dönemde Aysel Tuğluk; bin bir vaveyla ile hapisten getirilip, vekil koltuğuna oturtulduğunda, geçerli kanun kiralık mıydı da; bu dönemde geçerliliğini kaybetti?

c)Aday gösterildiklerinde, savcılık belgeleri mi eksikmiş. Yüksek Seçim Kurulu onamış adaylıklarını ve sizin imzanızla Resmi Gazete’de yayınlanarak kesinleşmiş adaylıklar? Bir tertip miydi yoksa; seçilinceye kadar önlerine kanuni hiçbir engel çıkarılmamış olması. Özel korumalı kanunları 3 günde çıkaran O Yüce Meclis, bulamıyor formülünü; yerine tek adam; bir fermanla duyuruyor kamu oyuna hükmünü; Bunun formülü olmaz!

Kaldı mı Bay Çiçek şimdi; ortada?

İşte son sorumuzun da kaynağı bu...

Sayın Bay Çiçek bundan böyle ne yapacak?

Biz demeyiz ama; çevre hâlâ onu Meclis Başkanı mı sayacak? Yoksa; icazetsiz yola çıkmanın bedelini mi ilk seçimde ödeyecek?

Kim dedi sana, icazetini almadan yollara dökül diye Bay Çiçek? Partileri topla da formül bul diye!..

Bilmez miydin; ol demeden olunmaz; gör demeden görünmez; yaz demeden yazılmaz!.. ‘çıkacak!..’ demeden yasa çıkmaz!.. Üstelik açık ettin: ‘Anlaşsınlar; Başbakan’a götüreyim... bu tutukluluk olayı hem başımı ağrıtıyor; hem midemi bulandırıyor’.

Oysa çoktan değişti yeriniz; İcazet sahibi sizden; çok adım önde. Bundan böyle; kalıyor iki seçenek: Ya bu deveyi gütmek; ya makamı terk etmek.”