Cumhur ve Cumhuriyet - (TAMAMI)
NABIZ
“CUMHUR VE CUMHURİYET”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle demişti “Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak siz gelecek nesillersiniz.”
Cumhuriyeti Atatürk kurdu doğru. Ama biz onu yaşatacak olanlar yani Atatürk’ün sivil asker mirasçıları, Mustafa Kemal’in kurduğu bu yönetim tarzını seksen sekiz yıldır bu milletin anlamını anlamasını, o sistemi içtenleştirmesini sağlayamamışız. Örnek mi istiyorsunuz işte size utanç verici bir örnek; Haber-Türk muhabiri Pakize Suda Sivas’ta –Madımak faciasının yaşandığı ilimizde- sokaklarda elinde mikrofon halka soruyor:
”-Cumhur ne demektir?”
Aman Allah’ım yediden yetmişe ne cevaplar alıyorsunuz. Kimi başını sallayıp “valla bilemedim.”diyor kimi Cumhur bir idaredir, kimi Cumhur Ulemadır, kimi cumhur Cumhuriyettir. Diyor. Ama içlerinden belki de yüzde beşi cumhurun karşılığının kendisi, yani halk olduğunu biliyor. Bu korkunç, acı gerçek Türk toplumunun geri kalmışlığından, okumaya öğrenmeye meraklı olmamasından ileri gelmiyor. Sorun; tıpkı laiklik gibi Cumhuriyet kuşaklarının halka Cumhurun kendileri olduğunu ve kendilerine ait olan bu rejimin adının da Cumhuriyet olduğunu anlatamamış.
Mustafa Kemal Cumhuriyeti ilan etmesinden belki bir ay, belki daha önce ilk olarak Cumhurun Türkçede ne anlama geldiğini incelemiş bununla da yetinmemiş, memleketin aydınlarını, yazarlarını, milletvekillerini toplayarak onlara sormuştu
”-Sizce Cumhur ve Cumhuriyet ne anlama geliyor?” Atatürk elbette ne anlama geldiğini pek ala biliyor ama etrafındaki insanları test etmek istiyordu. Falih Rıfkı Atay, Çankaya adlı eserinde bunu açık yüreklilikle anlatır. Mustafa Kemal beklediği yanıtı alamamış olmalı ki kendisi konuşuyor:
“- Araştırdım, Fransızca sözlüğe baktım. Cumhuriyetin karşısında publicité yani halk yönetimi yazmakta. Düşündüm bir de sizin fikrinizi alayım dedim.”
Gazi kafasına koyduğu Cumhuriyeti ilan edecektir ama o Cumhuriyetin geleceğinden ciddi bir kuşkusu vardır. Gerçi Cumhuriyetten önce Hilafetin Kaldırılması, saltanatın yok edilmesi gelmektedir ama önemli olan rejimin halka dayalı ve toplumsal bilince kazınmış niteliği halk tarafından benimsenmeli ve asla unutulmamalıdır. Ama görüyorsunuz Cumhuriyetin seksen sekizinci yılında Cumhuriyet Üniversitesinden mezun olmuş bir Sivaslı gence bile Cumhuriyet rejimin başındaki cumhur kelimesinin halk anlamına geldiği öğretmekte başarılı olamamışız. Aynı halk demokrasiyi öyle anlaşılıyor ki; bazen demokrasi bazen DP’nin yaygın kullandığı demir kırat olarak içselleştirmiş bile. Peki, niçin cumhuru bilmiyor? Laikliği dinsizlik sayıyor ve Laiklik düşüncesini kullanan siyaset anlayışına karşı çıkanlara destek veriyor, onları iktidara getiriyor; kendine ait olan bu rejimin anlamı konusunda açık ve net bir bilgi sahibi değil.
PEKİ NEDEN BÖYLE?
1950’de başlayan laiklik karşıtı akımlar karşısında halkı aydınlatmak yerine halkın dinle siyaseti bir arada olması gereken iki unsurmuş gibi kabul etmesine hemen her iktidar yol açmıştır da ondan. 1950 seçimlerinden sonra Bayrampaşa Camiinde vaaz veren hoca efendi bağırıyordu:”Hilafet kapıda bekliyor.” Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından biri olan ittihatçı Celal Bayar’ın partisi demokrasinin işlediği sistemin ilk meclisi olan TBMM’nin ilk oturum başlarken bir meczubun Arapça ezan okumasına-ki o tarihe kadar ezan Türkçe okunurdu.- göz yumuyordu. Sonra bir gün o devrin Başbakan’ı 6-7 Eylül olaylarından sonra sıkıştı ve grubunun tepkilerini önlemek için grubuna şöyle seslendi
“- Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz…”
Daha ne sebep arıyoruz?
2002’den bu yana olup bitenlere bir göz atın. “Ulemaya sorun.”diye meclisi, bilimi ve halkı hiç hesaba katmayan bir Başbakan. Dahası Meclisin orta yerinde “bize Müslüman bir Cumhurbaşkanı lazım.”diyen ve Laikliği tartışmaya açacağını söyleyen bir meclis başkanı?
Örnek mi istiyorsunuz daha neler var neler? Hala görmüyor musunuz? Cumhuriyet yavaş yavaş şekil değiştiriyor. Sonunda ya federatif bir Cumhuriyet olarak üniter devlet sayfasını kapatacağız, ya da ABD’nin ve Emperyalizmin dört gözle beklediği bölünme süreci Büyük OrtaDoğu projesini topraklarımızdan başlatacağız.
Bunun adı halkın oyuyla Cumhuriyete yeni bir elbise giydirmekten başka bir şey değildir. Yazık! hem de çok yazık olmayacak mı 88 koca bire sürece?
kurtulaltug@aydinlikgazete.com