Cumhurbaşkanlığı hükümeti sistemi ne demek?

Gerçekte yapılmak istenen bir işi gizlemek zorunluluğu duyulduğunda, o işe verilen isim değişip duruyor. Bu ad değiştirme halleri, önemli bir ipucu.
PKK ile müzakere politikası böyleydi. İşler 2009'da "demokratik açılım" ya da "Kürt açılımı" diye başlamıştı. Sonra "barış süreci" adı ortaya atılmış, 2014'e gelindiğinde yükselen tepkileri söndürme gayretiyle projeye "milli birlik ve kardeşlik süreci" denmeye başlanmıştı. Sonunda "çözüm süreci" etiketi bulundu.
Bu referandumda da benzer bir durum var. İşler "başkanlık sistemi" isteğiyle başladı. Getirilecek düzene daha sonra "cumhurbaşkanlığı sistemi" dendi. Şimdi ise öneri sahipleri özenle ve tekrarla "cumhurbaşkanlığı hükümeti sistemi" deme gayretindeler.
*
Türk ulusunun başkanlık rejiminden hoşlanmadığı biliniyor. İlgililer, başkanlık rejimini halka adıyla sanıyla kabul ettirmenin güç olacağının farkındalar. Halk engelini, ad değiştirerek aşmayı uygun gördüler. Bu yüzden başkanlık değil, cumhurbaşkanlığı sistemi dediler.
Dayattıkları rejimde yalnızca başbakan değil, başbakanla birlikte bakanlar kurulu da yok. Başbakan ve bakanlar kurulu, geleneksel olarak adıyla ve cismiyle "hükümet" demek. Getirilen öneride ise bunların adı da cismi de yok; yani hükümet yok. Hükümetin olmadığı bir sisteme "... hükümet sistemi" denir mi?
Denmez. Madem denmez, öneri sahipleri bunu neden yapıyor? Önerdikleri sistemin bir hükümet sistemi olduğunu vurgulama gereğini niye hissediyorlar?
*
Referanduma sürüklenen anayasa değişiklikleri, anayasadan başbakan sözcüğünü sildiği gibi, bakanlar kurulu sözcüğünü de siliyor. Anayasal değil siyasal bir terim olarak kullandığımız "hükümet", bu basit işlemle ortadan kaldırılıyor.
"Ama 'bakanlar' var, hükümet nasıl olmaz?" diyenler için not düşelim.
"Hükümet" denen yapının var olması için adı 'bakan' olan kimselerin var olması yetmez. Bu unvanı taşıyan kimselerin "heyet halinde" var olmaları gerekir. Heyet halinde var olmanın şartı ise, "heyet olarak karar verme iradesi"ne sahip olmaktır. Bu önerideki bakanların ise, heyet olarak, Türkiye'nin genel siyasetini belirleme görevleri yok. Ortak iradeleri de yok. Ortak iradenin alameti farikası, heyet karalarının bir "kararname" ile yaşama sokulmasıdır. Bu 'bakan'ların bu tür kararnameleri olmayacak. Dolayısıyla heyet olarak yetki sahibi olmadıkları için heyet olarak sorumlulukları da olmayacak.
Bu 'bakan'lar, gerçekte bizim bildiğimiz 'bakan'lardan değiller. Siyasetin elemesinden gelmeyecekler. Bakanlıklarının programlarını TBMM huzuruna getirip savunmak, TBMM'nin güvenoyunu almak, uygulamaları nedeniyle TBMM'ne hesap vermek gibi yükümlülükleri de olmayacak. Bunlar, cumhurbaşkanınca görevlendirilip azledilecek sıradan atanmış kimseler olacaklar. Tek tek iş gören, heyet halinde iradesi olmayan, siyaseten atanmış teknik adamlar!
*
Hükümet, parlamenter sistemlerin ana parçasıdır; hükümetler o sistemlerde kendi başına bir irade odağıdır. Başkanlık rejimlerinde kendi iradesine sahip bir "hükümet organı" yoktur; bu irade "başkan"a devredilmiştir.
Cumhurbaşkanı başdanışmanları bu yokluğu "getirdiğimiz sistemde hükümet tek kişiliktir" gibi acayip sözlerle dile getiriyorlar.
Referandumcuların buldukları "cumhurbaşkanlığı hükümeti sistemi" etiketi, içindeki cumhurbaşkanı sözcüğü gibi hükümet sözcüğüyle de aynı hedefe koşuyor: "Başkanlık rejimi" önerisini örtmek.
Sandığa sokulan ve ulusun oylamasına sunulan işlere örtü olur mu? Örtü varsa, yapılan işe güven olur mu? Tevriye ve takiyye ile anayasa yapılır mı?
Yapılmaz. Yapılırsa da o değişiklik tutmaz.