Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde ABD tuzağını boşa çıkaralım
Yeni Dünya Düzeni'nin Türkiye Programı, Kemalist Devrim'in yerine "Ilımlı İslam"ın geçirilmesiydi. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun aday gösterilmesi, bu programın Kılıçdaroğlu ve Bahçeli tarafından tescil edilmesinden başka bir şey değildir. ABD'nin hedefi, ülkemizde çöküşe giden "İslam Cumhuriyeti"nin restorasyonudur. İhsanoğlu'nun aday gösterilmesi, ABD'nin açtığı "restorasyon ihalesi"ne verilmiş bir tekliftir. Üstelik ABD, "ihaleye fesat karıştırmış" ve bu teklifin yapılmasını el altından kendisi sağlamıştır. CHP ve MHP yönetimlerinin üstünde uzlaştıkları çatı, "Atatürk Devrimi yerine Ilımlı İslam" projesidir.
ABD planının başarılı olması, İhsanoğlu'nun mu, Erdoğan'ın mı kazanacağına bağlı değildir. Planın hedefi, seçimde başarı kazanacak vatansever bir adayın çıkarılmasının önüne geçmektir. Millet kırk katırla kırk satır arasında seçeneksiz bırakıldığı takdirde, Erdoğan yönetimine karşı duyulan öfke hem bölünecek, hem de bu öfkenin milli devrim enerjisine dönüşerek mevzi kazanması engellenmiş olacaktır. Üstelik bu durumun milli güçler arasında yol açacağı sürtüşme de, "bonus" olarak ABD hanesine yazılacaktır.
ABD'NİN ÇIKIŞ ARAYIŞI
Bu proje, ABD'nin bölgemizde sıkıştığı konumdan çıkış arayışının bir parçasıdır.
Bölge ülkelerinin toprak bütünlüğü ve milli birliğinden yana tutum alan Rusya'nın Ukrayna'da düzenlenen faşist darbeyle kuşatılması planı ters tepmiştir. ABD, Suriye'de yenilgiye uğramıştır. Maliki yönetimi, bölge ülkeleriyle işbirliği halinde Irak'ın toprak bütünlüğünü yeniden sağlama yönünde ilerleme kaydetmiştir. Ülkemizin bölünme süreci, yerini birlik eğiliminin güçlenmesine bırakmıştır.
IŞİD, ABD'nin Ön Asya'yı bölmede giriştiği yeni hamlenin temel aracıdır. ABD, hem IŞİD'in yol açtığı yıkımdan yararlanmakta, hem de kendini IŞİD'e karşı bir konuma yerleştirerek, IŞİD'e karşı olan güçlere yön verme olanağını elinde tutmaya çalışmaktadır. IŞİD saldırısı, özellikle Maliki'ye karşı Barzani'nin elini güçlendirmiş, ABD'ye de isteklerini Maliki'ye dayatmak için alan açmıştır. IŞİD'in Irak'ta sağladığı alan hakimiyeti, Suriye'yi de, Irak'ta edindiği cephe gerisiyle daha çok zorlayacak bir terör örgütüyle karşı karşıya bırakmaktadır. ABD, bu durumun, Türkiye'de de bölünme sürecinin önünü açmak için yeni fırsatlar yaratacağı beklentisi içindedir.
Türkiye'nin bir milli iktidara yönelmesi, sadece Türkiye'yi değil, Ön Asya'nın tamamını hızla ABD etkisine kapatacak olan bir süreçtir. Dolayısıyla ülkemizdeki Cumhurbaşkanlığı Seçimi, Türkiye için olduğu kadar, ABD için de bir hayat memat meselesidir. Onun için ABD, Türkiye'yi Atatürk Devrimi'nden yana bir adaydan yoksun bırakmak için elindeki bütün imkanları sahaya sürmektedir.
HEM SİYASAL, HEM DE ARİTMETİK AÇIDAN BİRLEŞTİRİCİ ÇÖZÜM
Türkiye'ye kurulmuş olan bu tuzağı boşa çıkarmak, ancak "Türkiye'den yana" bir Cumhurbaşkanı adayının çıkarılmasıyla olanaklıdır. Siyasal olarak Türkiye'nin birliğini sağlamanın yolu buradan geçtiği gibi, seçim aritmetiği açısından da, böyle bir adayın çıkarılması, oyları "bölen" değil, "birleştiren" bir etki yapacaktır. Çünkü vatansever bir adayın yokluğunda, oy vermeye değer kimse bulamayan yurttaşlarımızın sandığa gitmemeleri, Erdoğan'ın birinci turda oy kullananların çoğunluğunun oyunu alarak seçilmesine yol açacaktır. Dolayısıyla Erdoğan'a karşı ve Türkiye'den yana olan oylar, bölünmüş olacaktır.
Oysa dirayetli, güçlü, milletin güvendiği ve milleti kucaklayan bir aday, milleti seferber ederek, bu bölünmenin önüne geçecek ve Erdoğan'ın birinci turda seçilmesini olanaksızlaştıracaktır. Böyle bir adayın, İhsanoğlu'nun oyları bölmesine rağmen ikinci tura kalarak Cumhurbaşkanlığı Seçimi'ni kazanması en büyük olasılıktır. "Erdoğan olmasın da, kim olursa olsun" diyen yurttaşlarımız varsa, onların bu özlemini gerçekleştirecek olan aday da, Ekmeleddin İhsanoğlu değil, önümüzdeki günlerde Türkiye'nin mücadelesini vererek çıkartacağı vatansever aday olacaktır.