Cumhuriyet

Cumhuriyet'ten söz açılınca gözlerini kırpıştırarak ve kaşarlanmış bir ukelalıkla, "Türlü türlü cumhuriyet var, İslami cumhuriyet de var, asıl olan demokratik cumhuriyettir!" derler. Bre adam, her şeyin türlü türlüsü olur, demokrasinin de olur, monarşinin de.

Maksat bizim cumhuriyetin 1923-1950 arasında demokratik olmadığını başa kakmak. Maksat bu ise, o çok beğendiğiniz AKP tarikatı döneminde demokrasi, 1950 yılının mayıs ayından daha demokratik değil. 1961 anayasası döneminin ardından nal toplar.

***

Ezbere şiir bilmem, kendi yazdıklarımı bile. Ancak birkaç dize vardır aklımda. Bunlardan biri de "Kan akıttık can verdik öyle kavuştuk sana, adın bile veriyor bahtiyarlık insana!". Şiirin adı "Cumhuriyet". Ama herhangi bir cumhuriyet değil Türkiye'nin cumhuriyeti.

Türkler cumhuriyetleri dolayısıyla istedikleri kadar şımarabilirler, görmemişlik edebilirler, böbürlenebilirler. Çünkü kurdukları cumhuriyet yirminci yüzyılın bir mucizesidir.

İşgal altındaki topraklar üzerinde anti emperyalist ve anti kapitalist bir savaş vererek, bu savaşı kazanarak, kemikleşmiş bir teokratik monarşiden bir cumhuriyet yaratmak dünyanın sekizinci harikasıdır. Bu harikaya devrim yasalarını ekleyin; on yılda yaratılan on milyon genci ve demir ağları ekleyin; sıfır üzerine kurulan ve AKP tarikatı hükümetinin kalkınma hızının üzerinde kalkınma hızını da ekleyin; kadınların özgürleşmesini ekleyin; din adamının laiklik sayesinde engellenen üfürüklerini ekleyin ve toplam olarak Cumhuriyet'in uluslararası itibarını düşünün... Bu mucizelerin mucizesidir!

Bu Cumhuriyetin oluşumunda Recep Tayyip Erdoğangillerin, Abdullah Gülgillerin en küçük bir katkı payı yoktur. Bu ikilinin ve arkadaşlarının bağlı olduğu siyasal anlayış sülalesi II. Selim'den itibaren her türlü yenileşmenin ve reformun karşısında olmuştur. Einstein'ın çalışma tahtasına yazdığı Görecelik Kuramı formülünü (E=mc²) silen okul hademesine benzerler.

***

R.T. Erdoğan"Benim polisim, benim valim, benim bakanım" diyerek devletin tapusunu üzerine çıkarır. Ama Atatürk'ün bir kez olsun "Benim Cumhuriyet'im!" dediği duyulmamıştır. Çünkü cumhuriyet onu kuran yani kuruluşa katılan ve katkıda bulunan halka aittir. Gerçek cumhuriyet demokrasiyi de içerdiği ve kapsadığı için "demokratik cumhuriyet" deyişini kullanmak anlamsız olur. Her cumhuriyet devrimci olmaz, ama bizimki 1946'ya kadar devrimciydi.

Bu devrimci cumhuriyetin erdemlerine, ilkelerine inanan, bağlı olan, onu savunan ve gözü gibi sakınan herkese "cumhuriyetçi" denir. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş şekli itibariyle soldadır. 23 Nisan 1920 - 28 Ekim 1923 arasındaki Meclis Hükümeti, Paris Komünü'nün meclis hükümetinden ilham almıştr. Şu anda kaynak veremeyeceğim ama İsmet Paşa (İnönü) bunu bir yerde söylemiştir.

Cumhuriyetçiler arasında sağcı olmaz mı? Elbette olur. Ama kuruluşundan itibaren cumhuriyetin sol damarına ve laik DNA'sına karşı çıkan merkez sağ, Cumhuriyet'in birleştirici ahlâkını, özgürlükçü doğasını ne yazık ki AKP'nin iktidara gelmesinden sonra anlamıştır.

Merkez sağ da kuruluşundan itibaren laik cumhuriyetin yanında olmalıydı. Ama (bir kez daha) ne yazık ki 1950-2000 yılları arasında bedeninde ve damarlarında taşıdığı İslamcılık virüsü engel oldu. Demokrat Parti'den başlayarak bütün merkez sağ partileri İslamcılık hareketi için folluk ve limonluk görevi yaptılar. Sonunda, uzaylı filmlerinde olduğu gibi, merkez sağın gövdesine yerleşen İslamcı zamanı gelince o bedeni patlatıp çıktı.

Türkiye merkez sağının bilinçsiz ve ilkesiz demokrasi mücadelesi (!) aslında karşı devrimi iktidara taşımak hesabına dönüşmüştür.

Siz kimsiniz?

R.T. Erdoğan her zamanki saldırgan pişkinliğiyle cumhuriyetçilere "Siz kimsiniz?" diye soruyor. Ve"Elitler, on yıllar boyunca kendilerini Cumhuriyet'in yegâne sahibi olarak gördü. Allah aşkına sizi Cumhuriyet'in yegâne sahibi yapan nedir? Siz kimsiniz? Cumhuriyet'in tapusunun sadece sizde olduğu vehmine neden kapılıyorsunuz? Cumhuriyet'in tapusu 76 milyonun üzerine kayıtlıdır" diyor. (Milliyet, 26.10.2013) Onda laf ve demagoji bol!

Bay başbakana bir cumhuriyetçi şöyle cevap verir:

"Biz elit (havas) ve melit (avam), cumhuriyetçileriz. Cumhuriyeti 'biz' kurduk, 'siz"' kurmadınız. 90 yıldır laik cumhuriyetin karşısındasınız, onu yıkmak için her yola (isyan, ayaklanma, seçim hilesi, din istismarı, madrabazlık) baş vurdunuz. Şimdi iktidardasınız ama cumhuriyetin tapusuna ortak değilsiniz. Tapuda pay sahibi olmak için, mevcut anayasanın ilk dört maddesininin dokunulmazlığına saygı göstermeniz gerekir. Oysa siz bu dört maddeyi kaldırmak istiyorsunuz. Hem devrim yasalarını çiğneyeceksiniz, hem laik okulları İslamileştireceksiniz, T.C'yi devlet dairelerinden kaldıracaksınız, sonra bizimle birlikte nasıl cumhuriyetçi olacaksınız?! 'Türkiye Cumhuriyeti' diyeceksin ama 'Türk Milleti' demeyi reddeceksin! Böyle biri belki kaderin cilvesi olarak başbakan olabilir, ama asla cumhuriyetçi olamaz!"

Rekor kırıcı

R.T. Erdoğan, AKP'nin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda atmayı sürdürüyor: "Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırdık. Bunu söyleyince birileri rahatsız oldu ve bizi cumhuriyet karşıtı gibi lanse etmeye kalktı. Biz kimseyle hesaplaşmıyoruz. Yan gelip yatmakla cumhuriyetçi olunmaz. Cumhura ve cumhuriyete hizmet ederek cumhuriyetçi olunur" diyor.

R.T. Erdoğan güya yüksek ticaret mektebinde okumuş ama hesap bilmiyor. Sahip olduğu olanaklarla ürettikleri orantılandığı zaman ülkeye en az hizmet eden hükümet kendi hükümeti. Kalkınma oranı, cumhuriyetin 80 yıllık ortalamasının altında, ilk 25 yılının çok altında. R.T. Erdoğan güya cumhuriyet karşıtı değilmiş, bu lafa kestaneler güler. Yapıp-ettiklerin meydanda!

Halep ordaysa...

Zeytinyağı gibi hep üste çıkan bir siyasetçiyle tartışmanın bir yararı yok. Cumhuriyetçi olduğunu iddia ediyor. Cumhuriyet tarihinin rekortmeniymiş. Ne âlâ! Bugün bunu kanıtlaması için birçok fırsat var önünde. Örneğin ve mesela, bugün, cumhuriyetçilerle birlikte, diyelim ki TGB saflarında, cumhuriyet yürüyüşüne katılabilir.