Cumhuriyet Bayramı

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Bugün Cumhuriyet’in ilan edilişinin 101’inci yıl dönümüdür. Cumhuriyet’in gerçek kuruluş tarihi 23 Nisan 1920’dir. “Egemenlik kayıtsız, koşulsuz ulusundur!” ifadesi Cumhuriyet rejimine geçildiğini açıkça anlatmaktadır.

Kendisini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olarak gören Osmanlı halife sultanlarının egemenliğine son verilmiştir. Egemenlik gökten yere indirilmiştir. Milletin başına bela, işgalci emperyalistlere köle olan padişaha karşı, devrim yapılmıştır.

İtalyan, Bulgar, Yunan, İngiliz, Fransız, Çarlık Rusyası ve Ermenilerle yapılan savaş 1911’den 1922’ye kadar 11 yıl sürmüştür. Libya’daki Trablusgarp ve Derne’den, Kafkasya’daki Tiflis ve Orta Asya’ya, Yemen’den ve Arabistan çöllerinden şimdiki Ukrayna sınırlarında olan Galiçya cephesine kadar uzanan geniş bir coğrafyada yürütülen savaşlar.

Trablusgarp Cephesi, Balkan Bozgunu, Sarıkamış Harekâtı, Çanakkale Mucizesi, giden gelmiyor acep nedendir dedirten Yemen Cephesi, Kanal Harekâtları, Kut-ül Amare Zaferi, Mondros Ateşkes Antlaşması...

İşgaller, direnişin örgütlenmesi, Samsun’ a çıkış, Havza toplantıları, Erzurum ve Sivas Kongreleri, Ankara’ya geliş, seçimler, Misak-ı Milli, İstanbul’un işgali, Malta sürgünü ve Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışı.
Dürrizadeler idam fetvaları verirken Rıfat Börekçi ve Ahmet Hulusiler, Hacıbektaş Dergâhı’ndan Cemalettin Çelebi. Dik duran Dersim mebusu Diyap Ağa...

En az dış düşmanlar kadar zarar veren iç çatışmalar. Anzavurlar, Çapanoğulları, Çerkez Ethem, Delibaş Ayaklanması..

Özetle; “Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti” ve “Çıktık açık alınla on yılda her savaştan”…

MİLLETVEKİLİ YEMİNİ

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”

ÇELİŞKİ

Ballı milletvekili maaşını cebe indirebilmek için bu yeminin edilmesi koşulu var. “Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” diyen muhteremler Anayasa’yı esastan değiştirmek için bin bir takla atıyorlar. Anayasalar kalem ve mürekkeple yazılmaz.

Devlet sınırları da harita üzerinde kalemle çizilmez. Yazı aygıtı olarak süngü, mürekkep olarak kan gereklidir. Vatanın ve milletin bütünlüğünü koruyacağına ant içenler kendinize gelin. Alayınız bir araya gelse bu vatanı bölemezsiniz. Böldürtmeyiz.

AVRUPA BİRLİĞİ

Benim Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ikinci sınıfında öğrenci olduğum 1963 yılında şimdiki Avrupa Birliği’nin ceddi olan Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Ankara Antlaşması imzalandı. Ben iki yıl sonra mezun oldum, 40 yıldan fazla görev yaparak 2007’de emekliye ayrıldım.

Aradan 17 yıl daha geçti. 61 yıldır biz hâlâ Avrupa Birliği’ne giremedik. İktidarı, muhalefeti Avrupa Birliğine tam üyelik hedefinden söz ediyor.

Bayan Merkel gibi AB’de az bulunan namuslu siyasetçiler, Türkiye’yi AB’ye almayız, diyorlar. Bizim aymazlar illa alın bizi, diye tutturuyorlar.

Avrupa Birliği’nin mavi zeminli 12 yıldızlı bayrağı var, Avro gibi muteber bir parası var, başkent olarak Brüksel var, Avrupa Parlamentosu var, Avrupa Konseyi adıyla hükümeti var, kadük olmuş bir Anayasası var, yasaları, yönetmelikleri var.

Tam teşekküllü devlet olması için yalnız ordusu eksik. O işlevi de NATO yerine getiriyor.

SONUÇ

Emperyalist ülkelerin Brüksel’de alacağı kararlara itaat etmek zorunda kalacağınız tam üyelik durumunda egemenliği Brüksel’e devretmiş olacaksınız. Hani siz, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağınıza namus ve şerefiniz üzerine yemin etmiştiniz?

Bu söylemleriniz üzerine vatandaşlar size “Sayın vekilim dönek misiniz? Yoksa namus ve şeref yoksunu musunuz?” diye sorarsa ne cevap vereceksiniz?

Devletimizin temel ilkeleri Altı Ok ile simgelenmiştir.

Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik olarak sıralanan bu ilkeler bir bütündür ve birbirinden ayrılamaz. Renkleri tıpkı bayrağımız gibi kırmızı zemin üzerine beyazdır. Oklar mor ve yeşile boyanamaz. Oklar tehlikeli silahlardır. Ucu sivridir ve battığı yerden çıkmaz. Unutmayın tarih boyunca okla ölenlerin sayısı nükleer bombalarla ölenlerden kat be kat fazladır. Oklarla oynamaya gelmez.