Cumhuriyet kolay kazanılmadı-(TAMAMI)

Cumhuriyet’in ikinci kuşağından bir yazarım. Düşündüklerim, isteyip de söyleyemediklerim içimi yakıyor. Basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğü konusunda karamsarlığım artıyor. Oysa bizim kuşak neler gördü neler... 29 Ekim törenlerinin iptali için ileri sürülen deprem afetini anlıyorum. Ama bir devletin kuruluşunun anımsanması demek olan bir tarihi yok sayarak, her yıl coşkulu bir şekilde kutlanan bir tarihi gerçeğin padişah fermanı gibi emirlerle yasaklanmasını aklım almıyor. Bu yasağı koyanlar ne düşündüler, bilmiyoruz. Ama çıkan sonuç, toplumun yasağı delerek sokaklara dökülmesi ve Cumhuriyete sahip çıkmasından sonra bazı yüzlerin kızarıp, utanıp utanmadıklarıdır. Bildiğimiz bir şey var: Birilerinin Cumhuriyeti içine sindirememelerinin artık bardağı taşırmak üzere olduğu. İşin garibi ağır vebale MGK’yı ve çiçeği burnunda Genelkurmay Başkanı Orgeneral’in de adının eklenmesi ise, beni hayli düşündürüyor.

Orduyu paylaşmak

TSK’da 27 Mayıs öncesi yaşanan ayıplı olay tekrarlanıyor mu ne? Kast ettiğim eski “Genelkurmay Başkanlarından talihsiz Orgeneral Erdelhun’un Yassıada’da sona eren macerasıdır. Ne 29 Ekim törenlerinin yasaklanmasına karışmıştı, ne başka bir kusur işlemişti. Onunkisi, ulusun içinden çıkan gene ulusun Ordusunu bir siyasi iktidarla paylaşmak gibi bir hataydı! O günden bu yana TSK içinde devreden devreye anlatılan bir ibret fotoğrafıdır bu. Teğmenler, Harp Okulu’ndan mezun olup kıtalarına giderken bir hazin öyküyü yeni Harbiyelilere anlatır dururlar.

1961’de seçimlerden hemen sonra Başbakan İsmet İnönü Genelkurmay Başkanlarını Başbakanlığa bağlayarak, bu tür olayların bir daha yaşanmamasını sağlamıştı. Paşa şöyle demişti:

“-Ordulara komuta eden Ordunun Başkomutanını Milli Savunma Bakanlığı’nın kapısında beklerken düşünmek bile, beni rahatsız ediyordu.”

O günden beri Genelkurmay Başkanları Başbakana bağlıdır. Ne bir Genelkurmay Başkanı eski duruma düşmeyi, Bakan kapısında “Anti chamber” yapmayı uygun buldu, ne de düşündü. Ne yazık önce İsmet Paşa’nın partisi CHP’nin yeni Genel Başkanı bu düşünceyi dile getirdi. İktidar da bu fikri memnuniyetle savundu. TSK’yı saf dışı ederek sivil otorite üzerindeki vesayeti varsayılan ordunun halkın ordusu olmaktan çıkıp iktidarların ordusu olmasını hemen her iktidar, istemiştir. Zaten her iktidar daha işe başlar başlamaz “kendisine bağımlı ordu. Kendisine göre yargı, kendisinin istediği gibi bir üniversite..” istemiştir...

Yeniden ‘Ordu- millet el ele’

El hak! AKP iktidarı arkasına aldığı güçlerle bu işi ustalık döneminde becerdi. İlk marifeti de Türk ulusunu sokaklara dökmek oldu. Yıllar sonra halk sokaklarda“Ordu - Millet el ele” sloganlarıyla yürümeğe başladı. Hata kimin? İşçiler, barolar, doktorlar, sanatçılar ayakta. Silivri, Hasdal dışında kalan asker ve siviller bu durum karşısında demokratik direnme hakkını kullanıyorlar. Bir yandan Genelkurmay Başkanımız Genelkurmayın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmasının devletin bekasıyla ilgili vahim bir hata olduğunu, kaldırılması istenen 35 . Madde’nin ise ulu önder Atatürk’ün emriyle iç hizmet talimatnamesindeki 34. Madde’nin tekrarı olduğundan söz ederek bu olasılığın gereksizliğini açıklamasına koymakta, öte yandan da Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan bir fermanla yasaklar koymaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı da acele bir emirle okullarda törenlerin yasaklandığını tebliğ eder! Oysa hedef Atatürk Cumhuriyeti olunca o duyarlı kurumlar 87 yıldır en azından tepkilerini koyarlar ve gök kubbe sarsılırdı. Yoksa “TSK da Atatürkçü düşünce sistemini terk etmiş de, haberimiz mi yok?” Bilelim ki; bu hata ya da nedeni açıklanmayan vahim durum tarihte unutulmaz bir yer alacaktır.

Bu yazıyı yazarken 7 yıl Çankaya’da devleti huzur içinde yöneten, yansızlığını muhaliflerine bile kabul ettiren Demirel, Silahlı Kuvvetlerin bayramı da kabul edilen törenlerin yasaklanması konusunda şöyle dedi:

“-Bu bayram değildir ki, içinde eğlence yok, saz yok, söz yok! Cumhuriyetin kurulduğu gündür. Eğlencesi yok, kimseye bir zararı yok.” Sordum:

“-Bunu yapan başka bir Cumhurbaşkanı ya da Başbakan oldu mu?”

“- Hayır. Yok!”

Kuzum! Balkan Harbini neden kaybettik? Girit nasıl elimizin altından çekip alındı? Ben size özetle söyleyeyim: İşte bu umursamazlığa eklenen ve sonunda ortaya çıkan vebalin altında kalanın gene yetenekleri kısıtlı komutanların sebep olduğu hatalar yüzünden.