Cumhuriyeti kutlarken...

Bu satırlar dün yazılıyor. Bayram gününde.

Yazılırken de İstiklal Caddesi'nde Atatürk Orkestrası, halkla beraber İstiklal Marşı'nı okuyor.

Hava ılık ve güneşli... Bayramın güzel geçmesi için her şey son derece müsait.

Sanki ilahi bir ses "yağma ey yağmur, caddedeki çocuklar ıslanmasın!" buyurmuş.

O çocuklar da büyüklerin ellerinden tutmuş birbirlerine dev bayrakları gösteriyor.

Her kesimden, her fikirden, her gönülden insan ortak bir heyecan dalgasında sürüklenmektedir.

Yaşlar, makamlar, sosyal statüler, tercihler ve kimlikler, büyük bir ortak paydada eşitlenmekte.

İstiklâl Caddesi'ndeki insan selinde kim Kürt, kim Çerkes, Laz, Pomak ya da Zaza, anlamak mümkün değil. Aslında kimsenin umurunda da değil.

Ortak bir ruh sadece, korkuyla değil sevgiyle beslenen. Öfkeye değil neşeye yelken açan.

Özgüvenli, neyi kutladığını bilen insanların buluşması...

Cumhuriyet Bayramı'nı kutlarken biz işte bunu kutluyoruz. Bizi birbirimize bağlayan gönül bağlarını...

Bir ulus olmanın güzelliğini kutluyoruz aynı zamanda; bizi zenginleştiren tüm farklılıklarımızla beraber.

O farklılıklar ki 90 yıldır bu Cumhuriyeti ayakta tutmuş. En zor zamanda yetişip "yola devam" demiş.

Biz artık 90 yaşında, olgun bir cumhuriyette yaşıyoruz. Haliyle, kendimize güvenimiz tam.

Bazılarının bitti sandığı değerlerin aslında dimdik ayakta olduğunu ve onlara bağlılığımızı biliyoruz.

Bölündük sanırlarken birleşebilme, yıkıldık zannederlerken ayağa kalkabilme hasletimizi kutluyoruz.

Sorunlarımıza üzülmek kadar, Türkiye'nin o sorunlara rağmen 90 yıldır ayakta oluşuna hayranlık duymak da mümkün. Bunu kutluyoruz.

Bu satırlar dün, İstiklâl Caddesi'nde yazılıyor. Tam da bayram gününde. Bugün okunsun diye.

Hatta bir iki cümlesi de yarına kalsın diye yazılıyor. Evlatlarımız okusun, torunlarımız anlasın.

Yarın Marmaray'a binip Üsküdar'a geçerken, cumhuriyeti rayında tutmak için ödenen bedelleri merak ederler belki. O bedelleri ödeyenleri...

Her şeyin maddiyattan ibaret olmadığı bir dünyada yaşayanların, 90. yılı kutlamalarını.

Tüp geçit iki kıyıyı birbirine bağladı. Gönülleri birbirine bağlamaksa İstiklâl Caddesi'ne kaldı. İlkinin üstünde su, ikincisinin üstünde ise bildiğin asalet vardı.

Bu satırlar dün yazıldı.

Yarına dair tarifsiz ümitler içinde.