Çürüyenlere dair

Onlar çürüyenlerdir, ölüme üreyenler, Çürürler ağır ağır, acı duymazlar.
Saldırırlar insana kalubeladan beri, Sömürürler hayat ağacının iliğini, aymazlar. Mecliste, mescitte, her cinsten onlar.

Yemekte, Rabbin yamacına otururlar, Halkı kırdırırken bürünürler hak suretine. İmanları semirir yurttaş etiyle, Aynı dili konuşurlar, eksiksizdir imlaları. Yaktıkları ateş insan üşütür.

Çürürler yedikçe, içtikçe, nefes aldıkça, Emerler umudun özünü, doymazlar. Dilleriyle dil koparır, elleriyle el keserler, Kemirirler evreni kök hücresinden, İçirdikleri su insanı boğar.

Onlar çürüyenlerdir, ölüme üreyenler, Çürütürler köşe taşını Selimiye duvarında, Galata Kulesi’ni İstiklal’de asarlar. İzin vermezler gülün duvarı aşmasına, Baktıkları kadın çocuğunu düşürür.

Namusu, nommus diye okurlar, Ayaküstü satarlar kapı bir komşularını, Yürekleri ödlerinde, onurları ceplerindedir. Maktulden, katilden tahvil kaparlar, Dokundukları süt kesilir bardakta. Ağaç nasıl kurtulursa kurdundan, Mikrobundan nasıl temizlenirse ırmak, Esecek, estikçe nefsini kayırmayan boran, Kurtaracak insanlık kendi kendini: Bir kutuptan bir kutba deniz gibi yayılan, Menzili başlangıç olan o sonsuz hayatta!