Davutoğlu ve yancılarının işe yaramaz kurnazlıkları

2020 yılının ortasına erişmek üzereyiz. Dünyada ve ülkemizde 5-6 yıldır kasırga hızında gelişmeler yaşanıyor. Büyük alt-üst oluşlar, kuvvet dengelerinde değişimler… Dünyanın ekseni değişti. ABD’nin efendiliği bitiyor. Geçmiş dünyanın tutucu neoliberal papazları hariç herkesin dilinde tek bir cümle var: Artık dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… Doğru, olmayacak. İnsanlığın ve ülkemizin önünde yeni kasırgalar var. Sonu güneşli günlere çıkacak, eskinin kirini, çöpünü, adaletsizliğini, bağımlılık ilişkilerini savurup atacak kasırgalar.

HAYATI DONDURAN PAPAZLAR

Öte yandan hayatı 1997’de donduran papazlar var. Onlar, dünyadaki ve Türkiye’deki saflaşmayı 28 Şubat 1997’ye hapsetmiş durumdalar. Herkes ve her şey o günde sabitlenmiştir. Dünyada ve Türkiye’de 23 yılda neler yaşanmıştır, neler değişmiştir, gelişmiştir? Türkiye’nin siyasi, askeri ve ekonomik ihtiyaçları bize hangi yeni yolları açıyor? Ufukta neler var? Türkiye’nin çözümleri nerede? Önemli değil, papazlar için hayat her zaman durağandır.

Şimdilerde devlet ve millet olarak büyük güçlüklerle karşı karşıyayız. Bir yandan uluslararası virüs salgını, bir yandan ekonomik saldırılar bir yandan da ABD destekli terör örgütleri. Türkiye hepsine karşı topyekûn bir mücadele yürütüyor. Tıpkı Millî Mücadele yıllarında olduğu gibi “milletin maddi ve manevi bütün güçlerini tek bir amaca seferber etmek” gereken bir sürecin içerisinden geçiyoruz. Ama heyhat, bazıları sanki bu milletin parçası değilmişler gibi davranmaya devam ediyorlar.

'AMA 28 ŞUBAT’TA…'

Örneğin Davutoğlu ve “Kararlı” taifesi. Felsefi olarak Kilise Babaları döneminde kalmışlar. Aşağı baksa 28 Şubat, yukarı baksa 28 Şubat. Bir haftadır ağızlarından başka kelam çıktığı yok. Asla bugüne gelemiyorlar. Savaşı geçmişte yapmak işlerine geliyor. “Belki bir iki Müslüman kandırırız”, davaları bu. Konu bugüne gelirse Amerikancılıkları, IMF’cilikleri, Türk düşmanlıkları, bölücülükleri, PKK’ya göz kırpışları, FETÖ’ye kol kanat gerişleri kabak gibi çıkacak ortaya. Baksanıza Tunceli’nin dağlarına “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” yazılması nasıl hoplattı Davutoğlu’nu yerinden. Bunlar puan kaybettirir. O yüzden hep aynı tekerleme: “Ama 28 Şubat’ta…”

Ak Parti, MHP ve Vatan Partisi PKK’nın yurtiçinde ve dışında yok edilmesi gereği konusunda hemfikir. Davutoğlu ve taifesi hemen başlıyorlar: “Ama 28 Şubat’ta onlar böyle böyle diyordu…”

Ak Parti, MHP ve Vatan Partisi FETÖ’nün tasfiyesi için cansiperane mücadele ediyorlar. Davutoğlu ve taifesi hemen başlıyorlar: “Ama onlar 28 Şubat’ta başörtüsü hakkında…”

Ak Parti, MHP ve Vatan Partisi Türkiye’nin yeniden IMF kapılarına düşmemesi için, çarkların dönmesi için neler yapılması gerektiğini tartışıyor. Davutoğlu ve taifesi hemen başlıyorlar: “Ama 28 Şubat’ta şöyle şöyle değil miydi…”

Ak Parti, MHP ve Vatan Partisi Türkiye’nin millî güvenliği için S-400’lerin alındığını ifade ediyorlar. Davutoğlu ve taifesi hemen başlıyorlar: “E, 28 Şubat ne olacak…”

Ak Parti, MHP ve Vatan Partisi, ABD’ye bağımlı dış politikadan Türkiye’yi kurtarmak için uğraşıyor. Davutoğlu ve taifesi hemen başlıyorlar: “O değil de 28 Şubat…”

SİNSİLİK, MÜZEVİRLİK

Anlamıyorlar, tarihin 28 Şubat’ta donduğunu zannediyorlar. Ve bu yolla da Türkiye’nin millî güçlerini birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Kendilerince dini duygulara oynayarak büyük Türkiye ittifakını parçalama derdindeler. Bakın şimdi de "AVM'leri açıyorsanız, camileri de açın" diyor hükümete. Böylece kendileri camileri savunan dindarlar, hükümet ise cami kapatan iktidar oluyor. Zaten bir de 28 Şubatçılarla ittifak yapıyor. Gördünüz mü ey müslümanlar! Ne basit kurnazlıklar, ne küçük akıllar, ne sinsi müzevirlikler. Bunların bir de “laik” versiyonları var. Onlar da müflis tüccar misali eski defter karıştırıyorlar. Sabah akşam bize diyorlar ki, “ama onlar şeriatçı, ama onlar dinci, ama onlar hilafeti geri getirecek…”

Türkiye bir Vatan Savaşı veriyor. Hayat akıyor, değişiyor, dönüşüyor. Tecrübeler, tecrübelere ekleniyor. Vatan Savaşı sürerken bizler Ak Partili ve MHP’lileri tanıyoruz. Ak Partililer MHP’lileri ve Vatan Partilileri tanıyorlar, MHP’liler de Ak Partilileri ve Vatan Partilileri. En büyük öğretmen, hayatın kendisidir. En kuvvetli dostluklar da savaş mevziisinde kurulan dostluklardır. Herkes geçmişte ne yaptığıyla değil, bugünkü ateş çemberinde aldığı tavırlarla sınanacaktır. 15 Temmuz’da, devlet ve bağımsızlık elden giderken kimler buna direndi? İşte size insan tanımak için en büyük fırsat!

İKİ GEMİ SAVAŞIYOR

15 Temmuz’da, FETÖ ile mücadelede, hendek harekâtlarında, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı’nda. Türkiye’nin üretim savaşında… Ve elbette salgınla mücadelede. Ne taraftasın? Bozguncu musun, değil misin? Soru budur. Davutoğlu ve taifesinin bu denklemdeki konumu, kabak gibi ortadadır. Tıpkı birlikte yola çıktıkları ABD’nin diğer borazanları gibi.

Beyhude fitne çabaları… Bizim aramızda sorunlar olacak, sert tartışmalar da. Hatta uzlaşılamayan noktalar çıkacak. Ama aynı gemideyiz, Türkiye gemisinde. Sorunlar çözüle çözüle gemi ilerleyecek. Türkiye gemisi, bağımsızlık, birlik, üretim ve refah rotasında yoluna devam edecek. Amacımız, Türkiye gemisini yürütmek. Bunu anladık. Zaten hepimiz aynı gemide olmayanları kusarak içimizden çıkardık. Ak Parti de kustu, MHP de kustu. Bakmayın ayrı parti kuramadılar ama Vatan Partisi de kustu. Şimdi hepsi ABD gemisinde buluştular. Oradan ateş açıyorlar. Kendilerince bizim gemide kavga çıkaracaklar. Kargaşa çıkacak, gemi su alacak. Hey Allahım! Gerçekten ilkel ve komiksiniz. Ne demişler, it ürür kervan yürür…