Davutoğlu'nu iyi tanıyın

ABD eski büyükelçisi Eric Edelman, Aralık 2004'de Washington'a gönderdiği kriptoda, zamanın Milli savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün, dönemin Başbakanlık danışmanı Ahmet Davutoğlu'nu "fevkalade tehlikeli" olarak tanımladığını bildirmişti. Bu kripto Wikileaks tarafından açıklanmıştı.

AKP Genel Başkanı seçildikten sonra yaptığı konuşmada Davutoğlu Eric Edelman'ı doğrularcasına şöyle demiş: "Büyük bir yeni kültürel uyanışın arifesindeyiz. Bu yeni kültürel uyanış, insanlığın temel değerler itibariyle varoluşsal ve epistomolojik problemlerle karşı karşıya kaldığı bir dönemde bütün insanlığa evrensel bir medeniyet çağrısı yapacak bir uyanıştır."

Herkes "epistomoloji" kelimesinin ne anlama geldiğini öğrenmek için lügâtlara başvururken, kimse bu sözlerle Başbakan Davutoğlu'nun ne demek istediğini irdelememiş olacak ki, basında da bu konuda herhangi bir yoruma rastlanmadı.

Bu aslında manşetlere taşınması gereken bir haberdi. Zira Türkiye'nin karşı karşıya olduğu büyük tehlikeyi gözler önüne seriyordu.

***

Epistomoloji, bilginin kaynağını ve doğruluğunu araştıran bir bilim dalı. Davutoğlu, yukarıdaki sözleriyle, BANA GÖRE insanlığın varoluşsal ve bilginin kaynağı ve doğruluğu ile ilgili sorun olduğunu ileri sürüyor.

Günümüzde böyle bir sorun var mı ?

Alaşılıyor ki, Davutoğlu'nun 20 yıl kadar önce yazdığı metinlere aktardığı görüşlerinde bir değişiklik olmamış.

Bu konuşmasıyla Başbakan "Varoluşsal sorun" ile, hayatın bütün yönlerinin "bir"liğini ifade eden İslamın "tevhid" kavramından uzaklaşılarak, din ve devlet işlerinin ayrılmış olmasını kastediyor.

***

Bana göre; "Bilginin kaynağı ve doğruluğu konusundaki sorun" ile de şunu kastediyor: İslamın "tevhid" kavramında varlık ve gerçeğin "bir" olmasına karşın, Batının aydınlanma düşüncesi, ilahi tebliğ ile, yalnızca akıl ile aydınlanan anlayışı birbirinden ayırmıştır. Aydınlanma, modern çağda ilahi tebliğleri kenara itmiş, sosyal ve siyasal dünyayı düzenlemesi için insan aklına güvenmiştir. Böylece, şiddetli bir batı medeniyeti krizi yaratmıştır.

Konuşmasında Davutoğlu özetle diyor ki, "hayatın bütün yönleri ilahi tebliğlere göre düzenlenmelidir"

Saygı değer eşleri, tıp doktoru Bayan Davutoğlu'nun da tıp alanında fetvalara yer olduğunu düşündüğü de göz önüne alınırsa, Başbakan Davutoğlu'nun bu açıklaması da pek şaşırtıcı değil, hatta fıtratına uygun bile denebilir.

***

Mısır'da Mursi'nin halka apar topar kabul ettirdiği anayasada yasamanın temel kaynağı olarak şeriat gösterilmişti. Anayasaya göre, Sünni İslam doktrininin ve müslüman bilginlerin çoğunluğunun kabul ettiği bütün kurallar, hukuk normları vs de bu kaynaklar içinde idi.

Davutoğlu'nun yukarıda belirttiğimiz fikirleri ile Mursi'nin anayasası arasında ne fark var!

Türkiye, hayatın ilahi tebliğlere göre düzenlenmesini açıkça savunan bir Başbakan ile karşı karşıyadır.

Davutoğlu'nun bu yönünü muhalefetin gözler önüne sermesi gerekmiyor mu?

Başbakan'ın bu ürkütücü açıklamasını topluma anlatıp, büyük tehlikeyi işaret etmek muhalefetin vazifesi değil mi?

Bu konuşmayı eğer çözümleye bilecek kadrolara sahip değillerse, bu ciddi bir ayıp, ama eğer bunu anlamalarına rağmen, sırf şeriatçıları kırmamak onlardan oy almak için bu büyük tehlikeyi görmezen geliyorlarsa, bu da içtikleri andı çiğnemektir, bu da yüz kızartıcı bir durumdur.

***

Şeriatçıları ürkütmemek gerekçesiyle ses çıkartmıyorlarsa, Recep Tayyip Erdoğan'ı Anayasayı çiğnediği için suçlamaya hakları yoktur.

Bilimi açıkça reddeden bu çağdışı anlayışa karşı bu ülkenin üniversiteleri ve bilim adamları ne düşünüyorlar?

Bunu bilmek toplumun hakkıdır.

Ama maalesef üniversitelerimiz, ilmin duvarlarının zorlandığı ilim yuvaları olmaktan

çıkmış, bir göreve gelmek için bilimsellikten çok, kimin adamı olmanın rol oynadığı, bilimin esamesinin okunmadığı kurumlar haline gelmiştir

Karşı karşıya kalınan tehlikeyi anlayabilmek için "hayatın bütün yönleri ilahi tebliğlere göre düzenlenmelidir" diyen Davutoğlu'nu toplumun iyi tanıması gerekmektedir.