Değirmenin iki taşı arasındaki vatandaş

Çiftçiye destek akçasını kaldıran, KİT’leri satan, gümrükleri eleğe çeviren sistem bitti.

Bağımsızlığımızın sınırına dayanan borçlanma vatandaşın da mutfağını yaktı, yıktı, geçti.

İnsanlarımız değirmenin iki taşı arasında öğütülen buğday tanesi gibi, yoksullukla sınanıyor.

Tasarruf, yatırım, istihdam, üretim ile karma ekonomi temelinde bir Türkiye kurulmalıdır.

Yanılgıları tekrar ederek kaybedecek zaman yok: Ulusal seferberlik anlayışıyla üretim şart.

Türkiye, milli hükümet seçeneğini çağırıyor; Avrasya’da yerimizi alacağız, başka çare yok.

Türkiye, birey, aile, tarla, fabrika zamlarla eziliyor… Değirmenin taşları arasında yurttaşın bütçesi! Üstten elektrik, doğal gaz, vergi artışları, alttan, market raflarında: süt, zeytinyağı, sabun, ekmek zamları… Üstten işsizlik tehdidi, alttan sigortasız çalışmaya mecbur bırakan düzen… Üstten yüksek faize dayalı banka kredileri, alttan tefeciye, “paralel bankacılığa” borçlanarak yaşama savaşı… Değirmenin üst taşında özel sağlık, eğitim kuruluşları, alt taşında yetersiz sağlık ve donanımsız okullar sistemi…

Dahası değirmen taşlarının “nitelikleri” de değişiyor, ancak, öğütülen, ezilen, altta kalan hiç değişmiyor! Üstteki taş kadim “büyük sermaye”, (hala!) İstanbul burjuvazisi, alttaki taş, iktidar da üreten yeni yeşil sermaye ve belki biraz daha yerel üsttekine göre… Fakat “milli sermaye” işte bu hesapça ve değirmenin bu iki taşı arasında tıpkı halk gibi, emek gücü gibi, sahipsizce öğütülmekte ve ezilmekte…

Öyleyse yeni bir denklem kurulmalı.

İşe ekonomiden başlayıp, dış politikada aklı üstün tutmalı…

“Maastricht” veya “Kopenhag” kriterlerinden değil de, artık “Anadolu kriterlerinden”, “Ankara kriterlerinden” dem vurulmalı…

Karma ekonomi ve halk sektörü üzerinde yükselen tüketiciyi de koruyan bir üretim sistemiyle “Ankara kriterleri” ve özgürlüklerin alabildiğine yaşandığı, siyasi partiler yasasının ve seçim sisteminin adilleştirildiği bir siyasal düzenle “Anadolu kriterleri” geçerli olmalı…

Tarihte sabittir: Bu süreçten kendimize güvenle çıkabilir, bu girdaptan dayanışmayla sıyrılabilir, bu karmaşayı el ele aşabiliriz…

Gelin biraz aritmetikle konuşalım; sayı ve sembollerle harfleri, tümceleri bağlayalım…

Türkiye’nin çözüm denklemi bence şudur:

Tasarruf artışı+üretimi öz kaynaklara dayandırmak+dış ticarette verim = Bütçede denge…

Yatırımlara yönelmek+sanayileşme = Büyümede istikrar…

Sonuç olarak; Büyümede istikrar+bütçede denge= İstihdamda artış, sosyal haklarda ve yaşam kalitesinde gelişme…

21. yüzyıla yaraşan Türkiye tablosu budur.

Anma: Türkiye'mizin ilahiyat/toplumbilim alanında bilge ismi, İnsancıl Sol Yayın Kurulu üyelerinden Dr. Lütfi Doğan'ı, vefatının dördüncü yıl dönümünde rahmetle, saygıyla, özlemle yad ediyorum. Lütfi Doğan, Hak'kın aşığı; inancımızı hoşgörü ve eşitlik temelinde yorumlayan bir düşünce ışığı; gerçek bir demokrat ve Cumhuriyet aydınıydı.