Demir ağlar

Sorsalar, şiir derdim.

Kısa bir yaşam, eğer şanslıysan, anne ninnisi ile başlar; şansın yaver gittiyse de bir ömür ruha dokunur müzikler dinleyerek hayatın zorlukları arasında huzur duraklarında ruhunu doyurursun.

Her yaşımda şiirle aramı sıcak tuttum. Şiir beni, ben de şiiri çektim kendime. En kuvvetli bağları yakaladığım dostlukların şiirle mühürlenmiş hatıraları var.

Şiir benim komşumdu, İzmit’te.

Komşun Ruşen Hakkı ise şairle değil şiirle komşu oluyorsun. Şairin adını unutuyorsun ama “…İçinden tren geçen, çığlıklarını küpeler gibi takan dallarına ulu çınarların” şiiri geliyor aklımıza.

Şairin treninde katarlar üretim devriminin kaynaklarını taşıyor. Şiir dün de bugün de hüzün kovuyor.

Temiz yürekli Mehmet Esmer abimizin değerli oğlu Gözen Esmer’in Aydınlık sayfalarında “Günümüzde Türk Şiiri Soruşturması” başlığıyla tartışmaya açtığı şiir konusunu ilgiyle takip ediyorum.

Demiryolları, Asya Çağının Demirden Elleri

Ülkelerin hatta ülkelerin de dahil oluğu üst medeniyetlerin en önemli başarı ölçütlerinden biri “ulaşım yeteneği” ya da “ulaştırma”dır.

Bilinen ilk raylı sistem 1550 yılında Fransa’nın Alsace maden ocaklarında, insanlar ya da atlar tarafından çekilen dekoviller için tahta kullanılarak kurulmuş. Öncesi de vardır. İlk madeni ray ise 1776 yılında İngiltere, Sheffield’de kullanılmış. Raylı sistemlerle insan taşıma fikri ise buhar motorunun icadı ile gerçekleşme olanağına kavuşmuştur. 1800’lü yıllarda ise demiryolu taşımacılığının başlangıcına ve gelişimine tanık olunmuştur. Türkiye’nin bugünkü sınırları içinde ilk demir yolu ise 1856 yılında Aydın-İzmir arasında kurulmuştur. 2022 yılı sonu itibariyle resmi kayıtlara göre 1.460 km’si hızlı tren olmak üzere toplam 13 bin 128 km’lik bir demiryolu ağına sahibiz.

Demiryolu emperyalizmin sömürü gücünü arttıran, hızlandıran bir sistem olarak değerlendirilmiştir. İngiltere, 1852 yılında üç şehri dışında ülke geneline yayılan bir demiryolu ağına sahip olmuştur. Sonrasında ise filmi az çok biliyoruz. Özellikle Hindistan’ın sömürgeleştirilmesinde demiryolunu etkili bir şekilde kullanıyorlar. Ancak demiryolları Hindistan’ın da gelişmesine neden olunca İngiltere derhal karmaşık bir tarife sistemi kurgulayarak Hintlilerin demiryoluna erişimini imkansızlaştırmıştır. Görünüz işte emperyalizm dün neyse bugün de o. İngiltere üretici Hindistan ise tüketici, pazar oldu. Üstelik tükettiği ürünler kendi ülkelerinden çıkan hammaddeler ile üretiliyordu. Ne büyük dersler var tarihte.

Aşağıdaki görselde Avrasya coğrafyasında demiryolu ağlarının kümelenmesini görebilirsiniz. Rusya Moskova merkezli bir ağ sistemine sahip. Ülke bir uçtan bir uca trenle ulaşılabilir durumda. Hindistan’da milyarlarca insanın hareketliliğini demiryolları ile sağlamaktadır. Japonya’nın da çok yaygın bir demiryolu ağına sahip olduğu bilinmektedir. Çin’in demiryolu atağı özellikle 20-25 yılı kapsamaktadır. Çin dünya genelinde ABD’den sonra en yaygın demiryolu ağına sahip ülkedir. Çin mucizesinin görünür en önemli başarılarından biri de tartışmasız demiryolu atılımıdır.

Görselde dikkat çeken bir diğer alan ise Batı Asya’daki gelişim potansiyelidir. Gelişim diyorum çünkü yıllarca emperyalizmin hedefinde olan Batı Asya, Afrika bölgeleri emperyalistlerin dolaylı ya da doğrudan etkileri ile kargaşa içindeydi. Bugün bir ayağa kalkış içindeler. Omuz vereceğiz.

Burada önemle üzerinde durmak istediğim alan ise Avrupa bölgesidir. Kıta demek istemiyorum bilinçli olarak. Coğrafya bilimindeki “kıta” ile Avrupa’nın durumu pek örtüşmüyor diye düşünüyorum ama bu konuyu daha sonraya bırakalım.

Avrupa bölgesinde ülkelerin birbirleriyle demiryolları ile bağlantılar kurmasının Birlik Avrupası için bir temel strateji olduğunu düşünüyorum. Avrupa bölgesinin önemli başkentleri arasında doğrudan ulaşım hatları kurulması bu durumu kuvvetlendiren bir göstergedir.

Bir ülkenin kendi içinde ulaşım problemini çözmesi çoğu zaman yeterli olmamaktadır. Bu hatlar komşu ülkelerin hatlarıyla buluştuğunda daha büyük ekonomik fırsatlar oluşacaktır.

Benzer durum için Ulusal Kanal ekranlarında Serdar Aliçavuşoğlu ile hazırladığımız 24 Mart 2024 tarihli Biz Yaparız programını tekrar izlemenizi öneriyorum. Programda “Dünyayı saran fiber ağları” inceledik. Batı’nın kendi içindeki kaynaşmasını gösteren önemli ipuçlarından hareketle BRICS’in yol haritasına bir katkı önermiştik.

Batı Asya ülkelerinin birbirleri ile daha da yakınlaşması için ulaştırma projelerinin Avrupa örneğinde görüldüğü gibi kaynaştırma stratejisiyle desteklenmesi gerekmektedir. Türk devletleri birliği, Rusya, Çin, İran hatta önemli köklerimiz olan Hindistan’ı da kapsayan bir bakış açısıyla ulaştırma alt yapısı projeleri önermelidir.

Çin öncülüğünde başlatılan “Bir Kuşak, Bir Yol” girişimi yukarıda önerdiğim strateji için temel altyapıyı kuruyor. Emperyalizm Çin’i, Rusya’yı, Hindistan’ı, Türkiye’yi, İran’ı denizlerden uzak tutuyor. Halil Özsaraç komutanımız bu uyarısıyla bilinçlerimizi aydınlattı. Amerikan emperyalizmine karşı açık denizlere mutlaka BRİCS-T olarak çıkmalıyız. Eminin birkaç yıl içinde bunu da başaracağız. Şimdilik karada özellikle demir ağlarla bir dayanak oluşturuyoruz.

Demiryolu ağının uzunluğu tek başına bir değerlendirme ölçütü olarak yeterli değildir. Günümüzde özellikle hızlı tren ağının yaygınlığı daha fazla öne çıkan bir teknolojidir. Çin bu konuda olağanüstü bir başarı elde etmiştir. Aşağıdaki tabloda ülkelere göre 2022 yılında dünya genelindeki yüksek hızlı demiryolu hatlarının uzunluğu görülmektedir.Çin’in hızlı tren kapasitesinin 40 bin 474 km’nin de üzerinde olduğu bilinmektedir. İspanya, Japonya, Fransa, Almanya, Finlandiya, Türkiye ile devam ediyor liste.

Çin’in 40bin km’yi aşan hızlı tren ağına karşılık ABD’nin 735 km’lik bir hızlı tren ağı var. ABD’nin ulaşım altyapısının büyük bir kriz içinde olduğunu söyleyen ABD’li uzmanlar ne zaman düzelecek bu işler diye dert yanıyorlar yayınlarında.

TÜRKİYE’NİN YOLU

Mevcut demiryolu yaklaşımımız Organize Sanayi Bölgelerimizi de kapsayacak bir stratejiye sahip. Doğru yaklaşım bu. Ancak ülke genelinde nüfusun, üretim alanlarının, kentleşmenin, köy yerleşimlerinin vd. kurgusunda büyük hatalar bulunmaktadır. Düzeltmeli, yeniden yapmalıyız hatta. Bunun için devlet gücünün Vatan Partisi ile buluşması şart. Planlı ekonomi kuracağız. Nüfus bölgeleri insanların keyfiyetine, serbest piyasaya bırakılmayacak. Köylerimiz ulaşılabilir olacak. Piyasa için değil insan için eğitim vereceğiz. Ürettiğimiz tarlada, dalında çürümeyecek. Ülke içinde üretim için gereken kaynakların ulaşamadığı bir nokta bile bırakmayacağız. Üretimin güvenliğini tehdit eden hiçbir emperyalist odağa nefes aldırmayacağız. Çünkü biliyoruz ki işleyen demir paslanmaz. Üreten insanı terörist yapamazsın.

Türkiye’nin bu iddialı işleri başaracak insan kaynağı var. Televizyonlarda göremezsiniz onları, görmenizi tanımanızı istemezler. Biz onları görürüz, buluruz, buluşuruz. Vakti gelince de Türk milleti ile buluştururuz.

Mali kaynaklarımız da var. Vatan Partisi yıllardır vurguluyor; dışarıda, sağda solda istiflenen en az 500 milyar dolar bir kaynak bizi bekliyor. Milli atılım için bu kaynağı Türkiye’nin ürettiği projelerde kullanacak vatansever bilinci kaynak sahiplerine öğreteceğiz. Türkiye için üreteceksiniz ve bu namuslu yolda kazanacaksınız. Kazancınızla da yeni yatırımlar yapacaksınız. Vatanseverliğin dışında bu milletin parasını emperyalistlerin elinde bize karşı bir araç olarak kullanamazsınız.

Demir ağlar.

Eskinin tahtına kurulmak için emperyalistlerle işbirliği yapanları da uyarıyorum.

Devrimin ateşiyle inanın ki demir ağlar.