Demokrasi kültürü-(TAMAMI)
İçinde bulunduğumuz duruma bakınca anlamamak olası değildir. Başımıza ne geliyorsa,demokrasi kültüründen yoksun olmamızdan geliyor.
Çoğulcu demokrasi yerini İttihat Terakki’nin ülkeyi felakete sürükleyen o Merkez-i Umumi zihniyeti, değişik biçimde sürdürüldüğü sürece de bu durum kolay değişmeyecek gibi görünmekte.
O zaman adı ‘merkez sultası’ydı şimdi, ‘lider egemen partiler süreci.’ Türk aydınları buna Cumhuriyetin tek parti devrinden beri dikkati çekerler ama, 2012 yılına dek demokrasi artık içi boşaltılmış bir demokrasi olmaktan kurtulamamıştır.
Sanki bugünleri anlatmış
Tarih: 17 Ekim 1930.
Yunus Nadi Viyana’dan Cumhuriyet Gazetesi’ne bir başyazı gönderiyor. Yazı sanki bu günleri anlatıyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yazılmış. O diktatör, o tek adam denilen insanı eleştiriyor, partiye çeki düzen vermesi için uyarıyor. Yazının bazı bölümlerini aktaracağım: “Eksik olan şey anlaşıldı. O başarılan istiklal ve inkılabı yaşatacak prensiptir.Yaptığı işleri yaşatmaya kafi prensipleri tatbik eden ve sinesinde- memlekette, Meclis’te ve gazetelerinde - o prensipler nokta-i nazarımdan azami hürriyet ve münakaşa selahiyeti kullanan bir fırka hayatı yaratmaya mecburuz. Biz fırkayı iskat- yok ederek- Meclis’i iskat etmiş olduğumuz için noksan olan şeyin ikinci bir fırka olduğu zannına ve hatasına düşmüş olduk sanıyorum”
Anımsayanlar bilirler Gazi bir muhalefet partisi olarak Serbest Fırka hareketini başlatmış ve başına da en yakın dostu Fethi Bey’i getirmişti. Yunus Nadi devam ediyor: “Fırka ama yalnız fırka, azami hürriyetle faaliyete getirildiği zaman, memleketin noksan zannolunan en büyük ihtiyacını cevap verilmiş olacaktır... İtiraf etmek lazım ki, hatayı evvela biz yapmışızdır; Gazetenin büyük prestijine istinat olunarak memlekette büyük işler görüldü. Millet anlıyor diye propaganda yaptık. Anlaşılan, yavaş yavaş kendi propagandalarımıza kendimiz inanmışız. Halbuki şimdi, çok geçmeden hakikatı görerek derhal kendimize gelmiş olsak gerektir. Memleketin nimetşinas olacağına ait düşüncelerimizde hayale fazla mevki vermiş olduğumuz anlaşıldı. Diğer istinat noktalarımızda dahi bir gün vaziyetin böyle çıkıvermesinden cidden korkulsa yeridir...( Nadir Nadi Perden Aralığından-s226-227)
Bu mektubu yazacak ve yayınlayacak Yunus Nadi’leri o devirlerde bulmak olasıydı. Ya şimdi? Aydını suskun, yazarı tasmalı-tabir Başbakan’a aittir- ülkede var olan sadece parti liderleri oligarşisidir.
Eski ağıza yeni tad!
Şimdi iktidarla uyum içindeki partilerin liderleri artık birer padişahtır. Bu sari hastalık yeni de değildir.
1996-1997 yıllarında TRT deki programımda Prof.’lar, ‘lider sultasından’ söz etti diye, sonradan ANAP’tan bakan olan bir milletvekili, hakkımda ilgili bakan soru önergesi bile vermişti. Ne Demirel, ne Ecevit, hatta ne Baykal bu lider sultasına karşı çıkmadılar. Halkın milletvekillerini ön yoklamalarla belirlemesine izin vermediler. Kılıçdaroğlu neler vaad ederek gelmişti. Hani çarşaf liste uygulaması, hani Meclis’in atanmış Meclis olmayacağı sözleri?
Bu gelenek tek parti devrinde yoktu. İsmet Paşa döneminde bile ön seçim ön koşuldu. Artık liderler kuzu, kuzu uzlaşılıyorlar. Cumhuriyetin laik hukuk Anayasasından sadece ‘Türk’ lafını çıkarmayı değil, tek adamdan birinin Çankaya’ya çıkması, ikincisinin başbakanlık hayalleri kurması bile doğal karşılanmakta. Baykal susuyor ve kendi memleketinde yuhalanıyor da, Kılıçdaroğlu’ndan çıt yok. Önder Sav bir köşeye atılıyor da, örgüt bir zamanlar alkışladığı Sav’a bile itibar göstermiyor. Testi kırılınca, AKP’ye gün doğuyor. Bunun adı, ya çöküştür ya da tek adam iktidarına gidiş. İlk kapı da gayri ulusal bir Anayasa ve muhteşem uzlaşmayla çıkarsa sakın bundan sonra olacaklara şaşırmayın. Neredesiniz Baykal ve Sav? Neredesin CHP’nin tarihsel tabanı?
Yazarın notu: Dünkü yazımızda, İsmet Paşa’ya ait önemli bir görüş içinde, ‘Mürteci’ kelimesi ‘Mülteci’ olarak yeralmıştır. İsmet Paşa’nın mültecilere kucak açtığını bilenler yanlışı fark etmiştir, ama bilmeyenler için özür diliyor ve düzeltiyoruz.