Demokrasi nedir? -(TAMAMI)

Demokrasinin en önemli ölçütü, “halkın yöneticileşmesi, yönetimin de halklaşması”dır. Yönetimi halklaştıracak olan, halkın yöneticileşmesidir. Halkın yöneticileşmesi, ülkeye ilişkin bütün denklemlerin belirleyici etkeni haline gelmesi demektir. Bunu sağlayacak “sihirli formül”, halkın örgütlü gücüdür. Bu güç olmadan halk özgürleşemez. Halkın özgürlüğünün biricik ölçütü, kendi gücüne dayanarak elde edebileceği sonuçların kapsamı ve derinliğidir. Onun için bugün ülkemizde demokrasinin yaşandığı yer, halkın meydanlardaki gücünü örgütlü ve kalıcı hale getirmek için parklarda oluşturduğu halk meclisleridir.

Karşı devrimin demokrasiye karşı tutumu

Bugün halk hareketine karşı üç tutum söz konusudur. Birincisi, halk hareketini görüldüğü her yerde ezilmesi gereken en büyük düşmanı olarak gören, karşı devrimdir. Bunlar, halk her türlü baskıya karşın meydanlara çıkarken, ortam devasa bir koruma ordusu tarafından “steril” hale getirilmeden yerinden kıpırdayamayanlardır. Bunlara “lazım gelen”, insanlık onuruna karşı yüz kızartıcı suç kapsamına girecek ölçüde güdülmeyi içselleştirmiş bir “sürü”dür. Hikmetyar’ın dizinin dibinde çömelenlere yakışan tutumun bu olduğuna kuşku yoktur. Ama Atatürk Devrimi’nden geçmiş bir Türkiye’de, ayağa kalkan halk, onların zihinlerde biriktirdikleri bütün Ortaçağ tortularını silip süpürecek güçtedir. İnancı ve kökeni ne olursa olsun, bütün yurttaşlarının insanlık onurunu koruyacak olan Çağdaş Türkiye’dir.

Halka ‘figüran’ rolü atayanlar

İkincisi, halk hareketine “figüran” rolü atayan tutumdur. Bunlar da, işin “tadında bırakılmasını” isteyenlerdir. Çünkü örgütlenmiş halk, onların da ağzının tadını kaçıracaktır. Halk mesajını vermiş olduğuna göre, gerisinin “demokrasi” adına kendilerine bırakılması gerekir. Bunların temel sloganı “orantısız güç”tür. Görmezden gelip özenle katılmaktan kaçındıkları istem ise, hükümetin istifasıdır.

Kuşkusuz orantısız güçten söz eden herkesin niyeti bu değildir, ama yalnızca orantısız güçten yakınmanın niyetten bağımsız olarak anlamı şudur: “Tamam meydanları dağıt. Ama gazı, suya katılan kimyasalı, plastik mermi ve çivili sopayı daha idareli kullan.” Üç dönem üst üste anayasaya bağlılık yemini edip, on yılı aşkın bir süredir bu yeminle bağlı olanlar her gün anayasayı çiğnerlerse, o zaman anayasal bir yönetimden değil, olsa olsa bir Anayasayı Çiğneme Örgütü’nden söz edilebilir. Milletin Anayasayı Çiğneme Örgütü’ne karşı direnmesi de, yalnızca meşru bir hak değil, anayasal bir görev olur. Anayasayı çiğneyen iktidar, savunan da milletse, millete atılacak bir fiske bile hukuk dışıdır.

Devrimci tutum

Üçüncü tutum, devrimci tutumdur. Bu, Türkiye’nin çıkışının ancak halkın örgütlü gücüne dayanarak sağlanabileceğini savunan, halk hareketine “figüran” değil, “baş oyuncu” rolünü veren tutumdur. Bu tutuma göre, halkın gücü, demokrasinin öz gücüdür.

Tartışma önemlidir, ama her sorun tartışmayla çözüme kavuşturulamaz. Ayağa kalkan halk, toplumun üstünde birikmiş olan tortuları deliğe süpürerek, neyin demokrasi olup, neyin olmadığının da, duru biçimde görülmesini sağlamıştır. Halk hareketini denetim altına almak isteyenler arasında yarattığı çatlaklar da, bu hareketin gücünün göstergesinden başka bir şey değildir.