Demokrasi simülasyonu

Bir sayın partinin birdenbire, “Yüzde 10 barajı ülke gerçeklerine uygun değil, makul bir seviye indirilmesi gerekir!” söylemi geniş bir tartışma yarattı. Demokrasinin temel kuralları hakkında herkes ahkâm kesmeye, kendisi dışındakilere ince ayar vermeye başladı. Bu sayın parti daha önce böyle bir teklifi ağzına bile almamıştı. Gerçekte bu sayın partinin oyları artıyor (!) ama böyle bir teklifi kendisi için değil demokrasi için yapıyordu. Seçmen iradesinin en yüksek oranda TBMM’de temsil edilmesi için demokrasi mücadelesi veriyordu. Kendisi için bir şey istiyorsa namertti. Bu kavga milli irade kavgasıydı.

ELE VERİR TALKINI KENDİ YUTAR SALKIMI

Daha çok oy olan bir başka sayın parti ise demokrasi konusunda lafla peynir gemisi yürütmekte dünya çapında üne sahipti. “Türkiye’ye ilk kez demokrasiyi biz getirdik, askeri vesayeti kaldırdık!” gibi söylemleri her gün bıkmadan usanmadan tekrarlıyordu. Her hal ve şartta adını söylemediği, “Milletime soralım!” veciz ifadesi ile demokrasi kavgası veriyordu. Balyoz, Ergenekon ve daha birçok tertip davada, “Her türlü vesayet kalkıyor!” diyerek yeri göğü inletiyordu. ABD, AB ve Batı ülkelerinden bu davalarda sonuna kadar gidilmesi yönünde destek gelince, “Tadından yenmez!” diyerek dört köşe oluyordu. Ama maalesef (!) bu davaların hepsinin düzmece olduğu ortaya çıktı. Daha da acısı bu davaların FETÖ-CIA ortak operasyonu olduğu anlaşıldı. Asıl hedefin Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu görüldü. Demokrasi mücadelesinin üzerine gölge düşmüştü. Bir çıkış yolu bulunmalıydı. Aranan kan bulundu: “O grubu RH negatif! Yedi düvele karşı büyük bir demokrasi savaşı verirken tuzağa düşürüldük, kandırıldık!”

AKILLI OLUN, NE BARAJI!

Bu çok oy alan sayın parti, peşine takılan diğer sayın partinin yüzde 10 barajının indirilmesi teklifini fazla ciddiye almadı! Tamam, her şey demokrasi içindi ama kendisi kazanınca demokrasinin kalitesi artıyor ve “ileri demokrasi” aşamasına geçiliyordu. Ama çekim alanına girerek yörüngeye giren diğer partiyi de koruyup kollaması gerekiyordu. Malum, durup dururken yüzde 50 oranında su toplayacak büyük barajı birlikte inşa etmişlerdi. Kimse kimsenin karakaşına, kara gözüne bakmıyordu!

Hemen duruma el koydu: “Seçim barajının indirilmesi de nereden çıktı? Milletin kafasını niçin karıştırıyorsun? Beni demokrasi karşıtı gibi gösteriyorsun? Senin sorununu çözeceğiz! Nalıncı keseri yöntemi ile şapkadan tavşan çıkarıp barajı senin için sıfıra indirecek, diğerlerine barajı aynen tatbik edeceğiz. Bu hamlemize rakiplerimiz ancak ittifaklar yaparak sınırlı olarak karşılık verebilir. Rakiplerin ittifakı ise bize öylesine büyük siyasi avantajlar kazandırır ki Messi ve Ronaldo’yu aynı anda transfer etmiş gibi oluruz! Biraz akıllı olun! Seçime girmediniz mi? Büyükşehir yasası gibi konuları hiç mi takip etmediniz? Her şey bizim elimizde değil mi? Önce veri toplayacağız. Sonra onları bilgisayara yükleyeceğiz. Öyle bir sistem bulacağız ki ben de sen de sonuna kadar kazanacak, rakiplerimiz her koşulda kaybedecektir! Çağımız bilgi çağı! Teknolojiye uzak duruyorsunuz... Gerçi sizin düşünmenize gerek yok! Biz sizin için de düşünüyoruz... Zaten bu işin sonu iki partili bir sisteme uzanır. Bir müddet sonra buhar olup atmosfere karışırsınız! Mal da yalan mülk de yalan, gel biraz da sen oyalan!”

BİLGİSAYARDAKİ DEMOKRASİ

Demokrasi gerçekten büyülü bir sözcük! Ona en az inananlar bu sözcüğü en fazla kullanıyor. ABD ülkeleri yıkmak, bölmek, parçalamak için bu sözcüğü ağzından düşürmüyor. Irak’a demokrasi götüreceklerdi, ülke mezbahaya döndü. Gücü eline geçirenlerin ilk unuttuğu şey demokrasi oluyor. Her türlü düzenleme gücü pekiştirmek ve iktidarda kalmak için yapılıyor. Bu düzenlemeler öylesine abartılıyor ki iktidarlar hukuk denetiminden kaçmak için her yola başvuruyor. Hatta hukuk siyasi bir silah olarak kullanılıyor. Hukukun dokunabildiği ve dokunamadığı alanlar ortaya çıkıyor. Maalesef, “başarı için her yol mubahtır!” diyenler demokrasiyi hayatın içinden çıkararak sanal dünyaya sokuyor. Demokrasi arayanlara ise simülasyonu ikram ediliyor...