‘Demokratik kapitalizmin’ krizi-2
Kapitalizm neden başarısız oluyor? Martin Wolf ilk olarak, Keynesyen “karma ekonomi” olarak adlandırılan ve piyasanın ekonomik krizlerden ve piyasa aşırılıklarından kaçınmak için akıllı hükümet politikalarıyla “yönetilebildiği” Altın Çağ döneminin uzun sürmediğini kabul ediyor. Ona göre bu model, “yüksek enflasyonun yüksek işsizlikle birleşmesi” ve hükümet müdahalesinin şirketlerin karlılığını azaltıp üretkenliği yavaşlatarak işleri daha da kötüleştirmesi nedeniyle itibarını yitirmiştir.
Daha sonra 1980’lerden itibaren neoliberal dönemde, gelir ve servet eşitsizliği keskin bir şekilde artmış ve finans sektörü kontrolü ele geçirmeye başlamış, bu da üretken yatırımların ve dolayısıyla üretkenlik artışının düşmesine ve Wolf’un ‘rantçı kapitalizm’ dediği şeyin yükselmesine yol açmıştır. Yani tüm bunlar, ilerici üretken sanayi sermayesinden kırılgan, üretken olmayan mali sermayeye geçişin hatasıdır: “Yüksek gelirli ülkeleri saran makroekonomik kırılganlık büyük ölçüde talep yaratmada finansal sisteme olan bağımlılıktan kaynaklanıyordu.”
RANTÇI KAPİTALİZMİN SEMPTOMLARI
Bu rantçı kapitalizmin birçok yönü vardır: “Finansallaşma, kurumsal (kötü) yönetişim, ‘kazanan her şeyi alır’ piyasaları, yığılmadan kaynaklanan rantlar, rekabetin zayıflığı, vergiden kaçınma ile vergi kaçırma, rant arayışı ve etik standartların erozyonu.” Wolf bize artan eşitsizlik, düşen üretkenlik artışı, finans sektörünün yükselişi, genişleyen küresel ticaretin sonu gibi IMF’nin Yavaş Dengelenme olarak adlandırdığı konularla ilgili bir dizi açıklayıcı grafik sunuyor.
Bu halsizlik özellikle 2008-9’daki Büyük Durgunluğun ardından ve salgınla başlayan çöküşten önceki on yıl boyunca - benim “Uzun Depresyon” olarak adlandırdığım dönem - açığa çıktı. Devam ediyor: “Batı dünyasının ekonomileri on yıl önce hayal ettiklerinden daha fakir. Uzun bir gerileme dönemini dört gözle beklemek zorundalar.” Ah, kıyamam.
Ancak bunlar bir açıklama değil, yalnızca semptomlardır. 1960’ların “altın çağ” kapitalizmi neden yerini önce 1970’lerde “stagflasyon”a, ardından da 20. yüzyılın son yirmi yılında düşen verimlilik artışına ve rant ekonomisine bıraktı? Wolf sadece bu “halsizliğin kısmen derin ve kaçınılmaz güçlerin, özellikle de verimlilik artışının yavaşlaması, yeni teknolojilerin dengesiz etkisi, demografik değişiklikler ve başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin yükselişinin bir sonucu olduğunu” ima etmektedir. Wolf doğru düzgün bir açıklama getiremiyor. Çünkü üretken sermayenin karlılığı dikkate alınmıyor.
SEÇENEKSİZLİK MASALI
Kapitalizm başarısız oluyor. Peki ne yapmalı? Kapitalizmi bir dizi reformla kurtarmalıyız. Sonuçta, eski Dünya Bankası çalışanı Branko Milanovic’in de belirttiği gibi, kapitalizmden “başkası yok”, rekabeti o kazandı, öyle değil mi? “Karmaşık bir modern ekonomide üretim ve mübadeleyi organize eden başka güvenilir bir sistem artık mevcut değil.” diye yazıyor.
Bu yaklaşıma göre, işçi örgütleri tarafından yönetilen planlı bir ekonomiye sahip demokratik sosyalizm alternatifi hem saçmalıktır, hem mümkün değildir hem de düpedüz tehlikelidir. “Neredeyse hiç kimse, piyasa güçlerine ve üretken varlıkların özel mülkiyetine en azından bir miktar güvenmeden merkezi olarak planlanmış bir ekonomi lehine tartışmıyor.” Demokratik sosyalizmin bir alternatif değildir. Ya Batı’nın ‘demokratik liberal kapitalizmi’ olacaktır ya da Doğu’nun ‘otokratik siyasi kapitalizmi’. İnsanlık için menüdeki tek seçenek budur.
“Antikapitalist devrimden daha azını arzulamayanların” iktidarı ele geçirme şansı yoktur. Ve Tanrı’ya şükürler olsun. Çünkü böyle bir dönüşüm “ancak bir diktatörlük tarafından, hem de küresel bir diktatörlük tarafından gerçekleştirilebilir. Böyle bir rejim (ne mutlu ki) ihtimal dahilinde değil. Bu en iyi ihtimalle gerçekçi olmayan bir ütopyacılıktır. En kötüsü de, tiranlık için yapılan ‘ilerici’ çağrıların uzun bir silsilesi.” Wolf’a göre sosyalist demokrasi fikri “bir ham hayaldir”. Ekonomik ve siyasi gücün böylesi bir bileşimi er ya da geç Hugo Chavez ve Nicolas Maduro’nun Venezüella’sına ya da Sovyet devletine benzeyecektir. Çin’de bile “keyfi devlet gücü tüm özel mülkiyeti güvensiz hale getirmekte ve böylece piyasa ekonomisini tehdit etmektedir”. Gördüğünüz gibi, “tam sosyalizm, doğası gereği antidemokratiktir ve rekabete aykırıdır. Çünkü en temelde, siyasi güç ile değerli kaynaklar üzerindeki kontrolün birleştiği bir başka sistemdir.” Kapitalizm ise bunun tam tersidir.
YA DEMOKRASİ YA KAPİTALİZM
Liberal demokratik kapitalizmin başarısızlığına cevap olarak devrim ve sosyalizmi dışlayan Wolf, şaşırtıcı olmayan bir şekilde Keynesyen tarzda bir Yeni Düzen’e (New Deal) geri dönüyor. Bu ‘yeni’ Yeni Düzen’de, “ihtiyacımız olan şey fırsat, güvenlik ve refah sunarak herkese hizmet eden toplumlardır. Şu anda birçok yüksek gelirli demokrasinin sahip olduğu şey bu değildir.” Gerçekten de öyle! “Ancak temel gereksinim, sistematik, titiz ve gerçekçi düşünürken oldukça radikal olmaya hazır olmaktır. Bu, uygulamada parça parça sosyal mühendisliktir.” İşte bu: radikal... ama gerçekçi... parça parça... toplum mühendisliği.
Bu ne anlama geliyor? “Sivil vatanseverliği güçlendirerek, yönetişimi geliştirerek, hükümeti ademi merkezileştirerek ve paranın siyasetteki rolünü azaltarak demokrasilerimizi daha güçlü hale getirmeliyiz. Hükümeti daha hesap verebilir hale getirmeliyiz. Demokrasiyi yok etmek yerine destekleyen bir medyaya sahip olmalıyız. Ancak bu tür reformlarla o narin çiçeğe, demokratik kapitalizme yeniden canlılık kazandırabiliriz.” Tüm bunlar kulağa Wolf’un demokratik sosyalizmin ütopik olduğunu iddia ettiği kadar ütopik geliyor. Üretkenlik artışını yükseltme, eşitsizliği azaltma ve dünya insanlarının gelirlerini artırma konusunda ise tamamen yetersiz.
Liberal demokrasi bir dizi otokratik devlet tarafından tehdit edilse de (görünüşe göre tam tersi geçerli değil: yani ABD ve müttefiklerinin ‘demokratik kapitalizmi’ dirençli ‘otokratik devletleri’ tehdit etmiyor), Çin ve Rusya gibilerle savaşmaktan kaçınmalıyız. “Çin ile ilişkilerimiz işbirliği, rekabet, bir arada yaşama ve karşı karşıya gelme şeklinde olmalı, ancak silahlı çatışma bir yana, açık bir çatışma bile olmamasını ummalıyız. Bu bir felaket olur.” Bunu Amerika ve Avrupa’daki demokratik kapitalizm stratejistlerine anlatın.
Wolf, uzun makalesini Yeni Anlaşma’nın gerçekleşme ihtimaline ilişkin bir karamsarlıkla bitiriyor. “Ne yazık ki, 2022 kışında bu son paragrafları yazarken, kendimi ABD’nin on yılın sonunda hala işleyen bir demokrasi olup olmayacağından şüphe ederken buluyorum. Eğer ABD demokrasisi çökerse, ‘halkın, halk tarafından, halk için yönetimi’ şeklindeki büyük fikrin geleceği ne olabilir?” Bu büyük fikir ABD’de çoktan yok oldu. Ve 21. yüzyılda kapitalizm altında da bir geleceği yoktur.