Denetimli piyasa ekonomisi devrede

Hükümetin son dönemde aldığı kararlar "piyasaya müdahale edilemez" anlayışını yıktı. Özellikle 1980'den sonra Türkiye'de uygulamaya konulan 2001 krizinden sonra iyice perçinlenen kontrolsüz serbestleşme, denetleyici ve düzenleyici kurumların süsten ibaret olduğu yapı geride kalmışa benziyor. 2018 yılında özellikle gıda ürünlerinde hızla artan fiyatlara karşı bir takım polisiye önlemler alınmak zorunda kaldı. Aşırı kur hareketlerini önlemek için yurt dışı SWAP pazarı ve kambiyo işlemleri olmak üzere bir dizi tedbir hayata geçirildi. Finansal alanda yapılan değişiklikleri sizlere gün ve gün aktardık.

KONU AKTİF RASYOSU

Pandemi süreciyle birlikte denetimli piyasa ekonomisi devreye girdi. Kamu bankalarının sırtladığı kredi genişlemesine özel bankaların da katılmasını sağlamak için aktif rasyosu devreye alındı. Uygulamadaki bir takım eksiklikler sonradan tamamlandı. Bu uygulamaya da "özel sektöre müdahale" denilerek itiraz edenler oldu. Buna rağmen bankalar cephesinden yüksek sesle bir itiraz duyulmazken önceki akşam bankaların genel müdürleri Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Berat Albayrak ile görüştü. Toplantıda, aktif rasyosu uygulamasında yapılan son değişikliğin temel konu olduğu öğrenildi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bu yeni uygulama ile milletten toplanan kaynakların, zor günlerde nakit ihtiyacı duyulan alanlara yönlendirmeleri için bankaları zorluyor. Buna, bir nevi dolaylı yoldan bankaların nereye kredi vereceklerini belirlemek, diyenler de var.

ŞİKAYET ÜZERİNE CEZA YOK!

Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Albayrak, bu yılın ocak ayında özel bankaları "Plaza bankacılığı değil, piyasa bankacılığı yapın" diyerek eleştirmişti. Pandeminin getirdiği zor koşullar hükümeti bu yönde adım atmaya yöneltti. Finans alanında kredilendirme için aktif rasyosu/oranı kullanılırken, ticarette de fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek için Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı ortak bir çalışma yürütüyor. Bakan Albayrak gerek Twitter'dan yaptığı açıklamalarda gerekse TV konuşmalarında bu dönemde fırsatçılık yapanların ilgili kurumlara vatandaşlar tarafından bildirilmesini istiyor. Ancak bu uygulamaya da "İsteyen istediği fiyattan malını satar. Vatandaş tercihini yapar. Bu piyasaya müdahaledir" diye itiraz edenler oldu. Önceki gün Ticaret Bakanı Pekcan, bu denetim uygulamalarında sadece şikayet üzerine ceza verilmediğini hem inceleme yapıldığını, hem de şikayetçi olunan taraf ve bağlı olduğu STK'lardan savunma ve görüş alındığını bildirdi.

EV KOLONYASI VE OTOBÜS BİLETİNE DİKKAT

Gerçekten de belli ürünlerde ciddi fiyat artışları görülüyor. Örneğin İstanbul Ticaret Odası (İTO), bu yılın mayıs ayında İstanbul’da perakende fiyatı en fazla artan harcama kaleminin yüzde 106.45 ile şehirler arası otobüs bileti olduğunu duyurdu. Oysa bilet fiyatları TÜİK'in verilerine göre İstanbul'da yüzde 18.4 arttı. Benzer bir durum kolonyada da meydana geldi. Nisan ayındaki haberimizde sizlere aktarmıştık. İstanbul Ticaret Odası'nın açıkladığı İstanbul'da fiyatı en çok artan ürünler listesinde kolonya yüzde 72.4'lük zamla en başta yer aldı. TÜİK'in fiyat araştırmasına göre kolonyadaki fiyat artışı ülke genelinde yüzde 1.94 düzeyinde kaldı. Fakat mayıs ayı itibarıyla kolonyadaki zam oranı TÜİK verisine göre de İstanbul özelinde şubat ayına göre yüzde 73.23 oldu. Türkiye genelindeki fiyat artışı yüzde 45 civarında kaldı. Otobüs bilet fiyatlarını artıran etken birim başına yolcu sayısının artması, kolonyada ise belli ki hammadde. Peki iki maliyet unsurunun fiyatlara bu denli yüksek oranda yansıması ne kadar gerçekçi?

YOK ÖYLE BİR PİYASA!

Yine kamu bankaları sağladıkları ucuz kredi imkanıyla ekonominin çarklarının dönmesine yardımcı oluyor. Bankalar ciddi karlardan feragat ederek bu kampanyaya girdiler. "Zararına kredi" eleştirileri de var. Ancak kamu bu ölçüde elini taşın altına koymuşken, ekmek teknesini yüzdürmek değil de fırsat bu fırsat diyerek vurgun yapmak isteyenlerin fiyat artışı yaptıkları öğrenildi. Bankalar da fiyata değişimlerine göre kampanyaya şirketleri dahil edeceklerini ilan ettiler. Buna da itiraz edenler oldu. Böyle bir dönemde "serbest piyasa, fiyat bu; isteyen alır, isteyen almaz" diyerek, sağlanan kredi imkanının getirdiği talep sayesinde, bir kesimden diğer bir kesime haksız kaynak transferine elbette kamunun göz yumması beklenemezdi. Özetle kamu ekonomiye sağladığı her kuruşun nereye gittiğini ölçümlemek, takip etmek ve gerektiği yerde de müdahale etmek zorundadır. Aksi halde nüfusun yüzde 70'i borç öderken, sayıları 230 bine yaklaşan milyonerlerin sayısı daha da artar. Gazeteci Rahim Ak'ın Merkez Bankası raporunda yaptığı derlemeye göre yılın ilk 6 ayında parası olanları varlığı 436 milyar lira arttı ve 1.9 trilyon lira oldu. Buna karşı orta ve alt kesimin aldığı borç 119 milyar artarak 709 milyara çıktı.

Elbette "izlenmesi gereken yöntem, kredi genişlemesi değildir" görüşünü yabana atmıyoruz, ancak mevcut politikada kamunun denetleyici adımlarını da doğru anlamak lazım. Diğer yandan Hazine ve Maliye Bakanı bugün ekonomistler ve ekonomi basını ile İstanbul'da bir araya gelecek. Toplantıda yeni döneme ilişkin mesajlar verilmesi bekleniyor.