Deniz Gezmiş’ten bize kalanlar

Bugün 6 Mayıs. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmesinin 49. yıl dönümü. Her 6 Mayıs’ta yenilgilerden ve acılardan beslenenler onları anıyor. Peki andıkları onlar mı?

1970 yılı sonunda ve 1971 yılı başında toplam 3 ay sahnede olan bir Deniz Gezmiş var. Deniz Gezmiş’in banka soyduğu, adam kaçırdığı, halktan koptuğu dönem. Sahte solcuların kutsallaştırdığı ve ilahlaştırdığı Deniz Gezmiş. Efsaneleştirilmiş ve gerçeklerden koparılmış, bireysel kahraman. Oysa Deniz Gezmiş, devrimci gençlik önderi olarak 1971 yılına gelmişti. PKK kuyrukçusu sahte solcular, öğrenci kitlesinin devrimci mücadelesinin başında bulunan, emperyalizme ve ortaçağ kuvvetlerine karşı en geniş öğrenci kitlesini birleştiren Deniz Gezmiş’i anmıyorlar. Deniz Gezmiş’in hatalarla dolu bu üç ayı onun gerçek kimliğini ve kahramanlığını yansıtmıyor ancak vatan düşmanlarına devrimci bir değeri bozguncu emelleri için kullanma fırsatı veriyor.

DENİZ’E İHANET EDENLER

Deniz Gezmişlerin idamından bu yana yarım yüzyıl geçti. Arkasından yazılanlara, söylenenlere bakınız, büyük çoğunluğu bu üç aylık döneme bakarak bir Deniz Gezmiş imgesi yaratır. Başarıyı ve zaferi arzulayan değil yenilgilerin acısından tad alan bir ruh halinin sonucudur bu. Ortak çaba içinde erimeyi değil, bireysel kahramanlık peşinde koşmayı öğütleyen sahte solcuların marifetidir bu. Bir tecrübenin soğukkanlılıkla değerlendirilmesini reddedip, hatalarda ısrar edenlerin gelecek kuşaklara yaptıkları en büyük kötülüktür bu.

Bütün bunların sonucu, Kurtuluş Savaşı’nı büyük bir miras olarak gören, Kemalist Devrim’i tamamlama mücadelesi veren, Samsun- Ankara yollarında Atatürk yürüyüşü düzenleyen, üniversite eylemlerinde gençliği birleştiren, vatana, emeğe ve halka sadakatle bağlı Deniz Gezmiş’in PKK ve türevleri tarafından bilime aykırı olarak kutsallaştırılması olmuştur. Deniz Gezmiş’in kutsal davasına, onun adını kutsallaştırarak ihanet edenlerdir bunlar. İnsanlığa ve vatana hizmet etmek isteyenleri, insanlığın ve vatanın üzerine bela edenlerdir bunlar.

DENİZ GEZMİŞ’İN PRATİĞİ VE PROGRAMI

Oysa Deniz Gezmiş’in kendisi 1968 gençlik hareketinin kitleselleşmesinde bir figür haline gelmişti. Deniz Gezmiş’i, Deniz Gezmiş yapan küçük grupların halktan ve devrimcilikten uzak eylemlerinde sergilediği cesaret değil kitlelere önderlik etmedeki yetenekleridir. Türkiye’nin içinde bulunduğu süreci saptayan berrak bilincidir. Hedefini ABD emperyalizmine dönen, MDD davasını benimseyen doğru stratejinin gençlik içindeki en etkili uygulayıcısı olduğu için Deniz Gezmiş halkın gönlünü kazanmıştır. ABD askerlerini denize döktüğü için, üniversitede sağ- sol yok boykot var dediği için, Kemalist- Sosyalist ittifakını savunduğu için. Bu toprakların devrimci köklerine ve geleneklerine sahip çıktığı için. Türk Devriminin emekçiler tarafından işçi sınıfı önderliğinde tamamlanması programını savunduğu için.

DENİZ GEZMİŞLERİN SAVUNMASI

Deniz Gezmişlerin 3 aylık sapmaları dışında bugün onları anan sözde solcularla hiçbir ortak yanları yoktur. Hele PKK kuyruğundaki Amerikan askerleriyle hiçbir ilgileri yoktur. THKO Davasındaki savunmalarına bakalım:

  • “Mustafa Kemal’in idealini devam ettiriyoruz.”
  • “Türkiye’de gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunanlar varsa, bunlar ancak Amerikan emperyalizmi ile iş yapan çıkarcılardır (…)”
  • “Biz 50 sene evvel Kurtuluş Savaşı vermiş bir ülkenin çocuklarıyız…çok iyi biliriz ki Türkiye Kurtuluş Savaşını yapmak için Samsun’a çıkanlara İstanbul Örfi İdaresince Mahkemelerince idam cezası verilmiştir. Ve yine bilmekteyiz ki, Kurtuluş Savaşı yapıldığı sırada İstanbul’da bulunanlar bunları yapalara eşkıya demiştir. (…)”
  • Bu memlekette Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkan varsa onlar da bizleriz. Onun istiklali tam Türkiye idealini yalnızca biz devam ettiriyoruz.”

DENİZLER BU HATAYA NASIL DÜŞTÜ

Deniz Gezmiş, 200 yıllık devrim tarihimizden yıldırım gibi geçmiştir. İçinde bulunduğu devrimci pratik 5-6 seneyi geçmez. Henüz 25 yaşında idam edilmiştir. Bu kadar kısa hayatına bu kadar büyük dersler bırakan tarihte kaç kişi vardır? Deniz Gezmiş’i anmak ancak onun hataları ve doğruları saptanırsa anlamlıdır. 1970 başlarında kitlelerden kopuk aceleci bir eylem çizgisine yönelen Deniz Gezmiş’in bu hataya nasıl düştüğünü en özlü olarak zamanın gençlik önderlerinden Rahmi Aydın şöyle anlatıyor:

“O gün görüş günüydü. Türk Solu, Aydınlık, Ant gibi dergiler ve birçok kitap getirdiler. Dergilerdeki bazı yazıları okuduk. Ve o yazılara göre, bir saat içinde 3 kez tavır değiştirdik. İlk önce dağa çıkmaya karar vermiştik. Bir yazı okuduk, ‘Bu iş gerillayla olmaz, ilk önce parti kurmak lazım. Parti olmadan Milli Demokratik Devrim olmaz’ dedik. Deniz, ‘Bu iş dağa çıkmakla olmaz. İlk önce parti kuracağız’ diyor, ben, ‘Tamam Deniz parti kuralım’ diyerek onaylıyorum. Bir başka yazı okuduk, ‘Cephede partinin olması gerekli ama öncü olması gerekmez’ diyor. O zaman, Deniz’le beraber, ‘Madem öncü olması gerekmez, partiyi başkaları kursun’ diye karar alırdık. Ondan sonra, bir başka yazı daha okuduk, tekrar dağa çıkmaya karar verdik”[1]

KURŞUN DELİKLİ KİTAPLAR

Aynı dönemde, Regis Debray’nın “Devrimde Devrim” adlı kitabında partisiz devrimciliği savunan FOKO’cu kitabın ve Marigella’nın kurşun delikli “Şehir gerillası” kitabının da yayınlandığını hatırlatırsak yukarıdaki görüşmedeki durum daha iyi anlaşılır. Lenin’in devrim teorisindeki hazırlık ve kuvvet toplama döneminin bir gereği olmadığı yolundan görüşler bu dönemin tartışma konularını oluşturmuştur. Latin Amerika pratiklerine atıflar yapılarak zamanın devrimci gençlerini maceracılığa sürükleyen bu havanın yaratılmasında istihbarat örgütlerinin rolü açıktır. 15-16 Haziran işçi eylemlerinden sonra kitle hareketinin inişe geçmesi, gençlik hareketinin gerilemesi, Deniz Gezmiş’in yasal mücadele olanaklarını kaybetmesi ve sürekli hapislere girip çıkmasıyla birleşen bu süreç yanlış bir karar almalarına yol açmıştır. Bu ortamda Filistin’e giden Deniz Gezmiş, döndüğünde 1971 maceracılığı olarak adlandırdığımız eylemlerine girişmiştir.

DENİZ’İN MEKTUBU

O sahte solcuların bilerek gizlediği bir şey var. Deniz Gezmiş’in son mektubu şöyle bitiyordu:

“...Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da insanlığa hizmettir. Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.”

Deniz Gezmiş’in Türk milletine ve Türk devrimine adanmış bir dava insanı olarak idama başı dik yürüyüşü taşımamız gereken bir vakar ve cesarettir. Ancak son mektubunda yaptığı bilim vurgusunu anlamak bundan daha büyük bir meziyettir. Deniz Gezmiş son mektubunda kardeşine bilimi öğütleyerek aslında kendisinden sonraki bütün devrimci kuşaklara bilimin yolunu göstermektedir. Bu mektup Deniz Gezmiş’in aceleci ve maceracı pratiğinin özeleştirisi niteliğindedir. Hatalarını saptamadaki cesareti, ölümü göze almadaki cesaretinden çok daha yücedir.

DENİZLERDEN KALAN MİRAS

1968 baharı ve yazı boyunca, Türkiye tarihinin en kitlesel eylemlerine önderlik eden FKF/Dev-Genç’in o dönemdeki Genel Başkanı olan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek bizlere 68 gençlik hareketinin tecrübesini ve mirasını hem teorik hem örgütsel hem de pratik planda aktarmıştır. Bu miras Sosyalist Devrim gevezeliğine karşı MDD stratejisidir. Maceracılığa karşı kitle çizgisidir. Partili Devrimciliktir. Bu miras haklı zeminde, kuvvet toplayan ve ateşkesler yapan eylem çizgisidir. Bu miras halk içindeki çelişmelerde şiddeti değil ideolojik mücadeleyi esas almaktır, emperyalizme ve istihbarat örgütlerine alet olmamaktır. Kendi omuzlarının üzerinde kendi başını taşımaktır.

Bu derslerin en büyüğü ise bilimin yolundan ayrılmamak ve arkadaşlarına karşı her şeyi göze alarak mücadele etme cesareti göstermektir. Doğu Perinçek ve arkadaşları Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’nın önderliğinde gelişen maceracılık, bireysel kahramanlık ve acelecilik dolu yanlış eylem çizgisine karşı savaş açmıştır. Aynı zamanda Mahir Çayan’ın devrimci safları bölen şiddet eylemlerine ve Kaypakkaya’nın Kemalist Devrim düşmanlığına varan görüşlerine karşı doğru çizgiyi bir tek Aydınlıkçılar savunmuştur.

ARKADAŞIMIZ DENİZ GEZMİŞ

Doğu Perinçek, Deniz Gezmiş’i Filistin’e gitmemesi için ikna etmeye çalışmıştır. Mahir Çayan, Kızıldere’de girişeceği intihar eylemine gitmeden önce o sırada Beş Parmak Dağlarında saklanan Doğu Perinçek’i Ankara’da aramaktadır. Kendisini bu yanlıştan döndürecek bir cesarete ihtiyacı vardır. Deniz Gezmiş rantı toplayanlar, “Deniz Gezmiş anısı” satarak devrimcilik taslayanlar bunların hangisini yaptı. Deniz Gezmiş’in tek gerçek arkadaşı Aydınlıkçılardı. Hala öyle. Bu yazıyı Deniz Gezmiş’in ölümünden yarım asır sonra onun özlemlerini taşıyan bir arkadaşı olarak yazmaya çalıştım. Dönemi daha iyi bilen büyüklerimiz bir yanlış yaptıysak bizi uyarsın.

Tarihin gördüğü en büyük arkadaşlık belgesini de yazının sonuna ekliyoruz:

AÇIK MEKTUP

Doğu Perinçek'in Deniz’ler yakalandığı zaman yayınladığı açık mektuptan bölümler:

Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş Arkadaşlara!

Bu mektubu size arkadaşça ve açık yüreklilikle yazıyoruz. Böyle olduğu içindir ki, her şeyden önce eleştirilerimizi ulaştırmak bir arkadaşlık görevi oluyor. Arkamızda önemli dersler çıkaracağımız ve birçok tecrübeler kazandığımız bir mücadele var.

Esas hatamız, asırlardır kökleşmiş zulüm ve sömürüyü, kişisel kahramanlıkla yenebileceğimizi düşünmekti. Hepimizin bildiği gibi, baskı altında olan yalnızca devrimci aydınlar ve gençler değildir.

Biz davranışımızla, halk yığınlarını seferber etmek için onların içinde erimemiz gerektiğini kavrayamadık. Tek güveneceğimiz gücün devrimci halk yığınları olduğunu anlayamadık. Bunu sözle kabul etsek bile, uygulamamız aksi yönde oldu. Devrimi zafere ulaştıran esas gücün işçi ve köylü yığınları olduğunu görmedik. Halkla sağlam devrimci bağları olmayan, halk içinde erimeyen bir grup insan, ne kadar çok ve modern silahlara sahip olursa olsun, ne kadar kişisel kahramanlık vasıflarını taşırsa taşısın devrim yolunda ilerleyemez.

Yusuf ve Deniz arkadaş,

Devrimci gençliğin içinde ve önünde yiğitçe savaştınız, halkımıza hizmet ettiniz. Bütün devrimciler gibi, hatalar yaptınız. Son bir kaç ay yaptığınız işler ise, büyük hatalar taşımaktadır. Önümüzde daha zorlu ve amansız bir mücadele dönemi var.

Sınıf mücadelesi, hiçbir yerde ve hiçbir zaman durmaz. Bunu davranışlarınızla gösterdiniz. Deniz arkadaş, İçişleri Bakanının karşısında devrimci vakarla davrandı, boyun eğmedi. Yusuf arkadaş, hastanede gözünü açar açmaz, halkın davasını savunmaktan vazgeçmeyeceğini ifade etti. Bu davranışlarınız, devrimcilere örnek oldu. Sınıf mücadelesinin her yerde, her zaman, her şart altında devam ettiğini gösterdiniz. Hatalarımızı yenmede amansız olmak da bir sınıf mücadelesidir.

Devrimci selamlar ve kardeşlik duygularıyla.

Doğu Perinçek.

(Proleter Devrimci Aydınlık, sayı 35, 23 Mart 1971)