Depozitosuz demokrasi
İsrail’de kıyamet kopuyor... Sorun çok büyük! Başbakan Binyamin Netanyahu’nun eşi Sara Netanyahu, başbakanlık konutuna alınan içeceklerin 25 kuruşluk depozito ücretlerini zimmetine geçirmekle suçlanıyor!Eski bir başbakanlık çalışanı, Sara Hanım’ın yaklaşık 20 bin liralık “depozito ücreti”ni zimmetine geçirdiğini iddia ediyormuş!Sara Hanım, bu yüzden yılbaşından hemen önce İsrail Parlamentosu’nun oluşturduğu bir soruşturma komisyonuna tam yedi saat ifade vermiş!Başbakan Netanyahu, konunun kapatılması için devlete 4 bin şekel (yaklaşık 3 bin lira) ödemiş ancak komisyon dosyayı kapatmamakta kararlıymış.***Bu İsrailliler de bir tuhaf...Kimse, “Bu kadar içeceği nasıl içtiniz ya da kime içirdiniz?” diye sormuyor da şişelerin depozitosunun peşine düşüyor.Öyle ya; madem bir şişenin depozitosu 25 kuruş, 20 bin liralık depozito yolsuzluğu yapmak için 80 bin şişe içeceğin tüketilmesi gerekir...İyi de Netanyahu çiftinin evinde miting mi yapılıyor; kim içer bu kadar meşrubatı?Ya da Başbakan ve karısı, konuta aldırdıkları meşrubatı içmeyip mahallelerinin bakkalına mı satıyor?***Ağzınız açık kaldı değil mi?Haklısınız...Demokrasisi tartışmalı bir din devletinde bile halk daha yedi-sekiz ay önce işbaşına getirdiği Başbakan’a 20 bin liranın hesabını soruyor!Bu yüzden dünyayı başına yıkmaya hazırlanıyor!Üstelik bu ülke yolsuzluğun sıradanlaştığı, rüşvet almayan devlet görevlisine “salak” diye bakılan bir ülke...Ama katı bir kuralları var:“Herkes yolsuzluk yapabilir; başbakan asla...”Başbakanı ya da yakınlarını yolsuzluk yaparken yakalarlarsa tüm öfkelerini bu zavallılardan çıkarırlar... Böylece tüm dünyaya “ne kadar temiz ve duyarlı bir halk” olduklarını gösterirler!***Kusura bakmasın ama bu Netanyahu’da ekmeğe sürülecek kadar akıl yokmuş...Olsaydı; hemen parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağırıp depozito paralarına devlet yöneticilerinin el koymasını serbest bırakan bir yasa çıkartırdı.Bu kadarla da kalmayıp karısını depozito yolsuzluğuyla suçlayan densizleri içeri attırırdı!Olayı yazmaya kalkan gazetecileri mahkemelerde süründürür, sosyal medyayı kapatır, soruşturma komisyonunun üyelerini de bakan yapardı!***Korkmayın; bizim ülkemizde asla böyle bir skandal yaşanmaz...Çünkü bizde meşrubatlardan “depozito” alınmıyor!
UÇMUŞ!Şeriatçı yazar Mehmet Şevket Eygi, terörü bitirmek için çözüm önermiş:“Güneydoğu’da şeriat ilan edilsin!”Eğer bu yapılırsa, Güneydoğu illerindeki terör anında bitermiş...***Ülke elden gidiyor; akıllarını dini siyasete alet etmekle bozmuş bu bezirgânlar, hâlâ her fırsatta keser gibi kendilerine yontmaya devam ediyor.İyi de Mehmet Şevket Bey Amca: Güneydoğu’da askerlerimize kurşun sıkan alçaklar; bunu, şeriat istedikleri için yapmıyor ki... Eğer öyle olsaydı, senin formülün işe yarardı.Bunların derdi ülkeyi bölmek.Terörün, sırf sen şeriat ilan ettin diye nasıl ve neden biteceğini gerçekten anlayamadım!Ne içiyorsan biraz azalt; belli ki uçuşa geçmişsin; ayakların yere basmıyor!
GÜNÜN SORUSUVefat eden Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü ve yazarı Hasan Karakaya hakkında “kin” dolu sözler söyleyen dostlara dün, “Yapmayın, bize yakışmaz” demiştim; tepki yağdı: “Ama o sağlığında, ölen her çağdaş insanın arkasından konuşuyordu!” Sorum size:Kendinize onu mu örnek alıyorsunuz?
Fikir ve zikir meselesi!Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yine kızmış... Çünkü; Suudi Arabistan dönüşünde söylediği, “Üniter sistemli başkanlık var; Hitler Almanyası’na baktığınızda da bunu görürsünüz” sözleri yüzünden sert eleştirilere hedef olmuş!Herkes soruyormuş: “Yoksa siz Hitler Almanyası’na mı özeniyorsunuz?” Bunun üzerine danışmanları hemen açıklama yapıp “Cumhurbaşkanımız aslında bunu söylemek istemedi de siz yanlış anladınız” diye saçmalamış!***Ulan beyefendiler; adam o sözleri canlı yayında söyledi!Yalanlayacaksanız; bari daha ayakları yere basan gerekçeler bulun...Eğer kast ettiği şey, bizim anladığımız şey değilse...Yani kendisini ifade ederken yanlış sözcükler kullandıysa...Suç bizim mi?Bize kızıp yalanlayacağına çıksın özür dilesin, “Kastım bu değildi” desin.Ayrıca; bir kez olsun özür dilese, boyu mu kısalır?***Bizde bir söz vardır; “Dervişin fikri neyse, zikri odur” diye...Olay bundan ibaret.Siz şimdi hangi toplama kampına gideceğinizi düşünün!
156+206! Abdullah Gül ve ailesine Huber’deki işgalleri döneminde yaptıkları harcamaları uzun bir süredir birlikte soruyoruz... Bugün söz sırası Çorlu’dan Sami Tekin’de:***“Abdullah Bey...Yılbaşı gecesi tavuğu fazla kaçırmışım. Gece rüyamda sizi gördüm. Kan ter içinde uyandım. ‘Söylemeyeceğim, söylemeyeceğim’ diye bir şarkı tutturmuştunuz. Bir yandan da göbek atıyordunuz. Mustafa Bey ise elinde kalemle, ‘Söyle, söyle’ diye çevrenizde dönüp duruyordu. Gencecik çocukların günde üçer beşer şehit düştüğü bir dönemde, basit bir hesabı vermekten kaçmanızı tüm benliğimle kınıyorum.”
GÜNÜN İSYANI!Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP Eş Genel Başkanları’nın dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istemiş... Evet; çoktan kaldırılmalıydı ama isyanım Cumhurbaşkanı’na:Size ne? Neden yasamanın ve yargının alanına karışıyorsunuz?