Devlet adamlığı

Siyasetle uğraşan herkes, hele bir de milletvekili, bakan olmuşsa ya da daha üst makamlara seçilmişse, kendisini devlet adam zanneder.
Zaman zaman toplumun hoşuna gidecek sözler söyleyip yalakaları tarafından pohpohlanırlarsa da, bunlara inanıp herkese devlet adamlığı dersi vermeye başlarlar.
Geçtiğimiz Salı, grup konuşmasında Kılıçdaroğlu AKP’yi eleştirirken “...PKK mahkemeler kurdu, sesleri çıkmadı. Vergi daireleri kurdular, trafik kontrolü yaptılar, şehirleri cephaneliğe dönüştürdüler ses yok” dedikten sonra da Ankara’daki 29 kişinin katilinin taziye çadırına giden HDP milletvekilinin davranışını “hainlik” olarak niteledi.
Bu açıklamaların altına imza atmamak mümkün değil. Değil de, peki bu olaylar 22 Şubat Salı günü mü ortaya çıktı?
Bunlar AKP’nin açılım politikası uyguluyoruz dediği, kolluğun elini kolunu bağladığı günden beri Türk halkının gözleri önünde yaşanmadı mı?
Peki o zaman ağzını açtın mı?
Daha başlangıçta Oslo kepazeliği ortaya çıktığında, sadece bilgi verilmemesinden şikayetçi oldun, bir devlet adamının yapması gerektiği şekilde ve CHP’nin baştan beri tutumu olan, terörle müzakere edilmez, mücadele edilir, dedin mi?
Demedin, demediğin gibi, bu doğru tavrı da terk ettin.
Doğrudur, 29 Kişinin katilinin onlarca insanın yaralanmasına neden olmuş bir teröristin taziye çadırına gitmek hakikaten ihanettir.
Yalnız bir şeyi söylerken önünü arkasını düşünmek gerekir. Y-CHP’li milletvekilleri de terör örgütü mensuplarının cenazelerine gitmişlerdi. Hatta terör örgütünün avukatlığını yapan, düzmece belgelerle askerlerin, aydınların hatta milletvekillerinin yargılandığı Ergenekon davasında müdahil vekili olarak katılan TR-705 Kod numaralı Sezgin Tanrıkulu’nu partiye Genel Başkan yardımcısı yaptın.
Sevr’in ilk ayağı olan özerkliğin önünü açmak için bilerek veya bilmeyerek, yerel yönetimler özerklik şartına Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldıracağını, Anayasa’daki vatandaşlık tanımını PKK’nın istediği gibi düzenleyeceğini, seçim bildirgende de ilan ettin.
Bölgede hendek kazanlar için, önce kim olduklarını bilmiyorum dedin, sonradan “arkadaşlar” diye söz ettin.
Bölgede devlet dairelerinden Türk bayrakları indirildi, en ufak bir tepkin olmadı.
Diyarbakır’da, Nevruz kutlamalarında, terörist başının mektubu okundu, tek kelime ile tepki vermedin.
Tahmin ediyorum bu hataları, Ortadoğu haritasını değiştirmeyi planlayan Amerikalıların çok sevdiği Sezgin Tanrıkulu gibi adamların,”O bölge halkından böyle oy alırız” diyerek yanlışa sevk etmeleri nedeniyle yaptın.
Kimse açısından bu bir savunma olamaz, hele herkese devlet adamlığı dersi veren birisi için asla.
Devlet adamı, okur, anlatılanları dinler, tartışır, bütün bunları kendi akıl süzgecinden geçirdikten sonra, ufkun ötesini görerek konuşur.
Etrafındakileri tahrik edip “Baykal Tayyip’e can simidi oldu” falan dedirtme. O coğrafyayı da hiç bilmediğini ve orada batının Irak’dan sonra Suriye’yi de mezhepler üstünden parçalamaya götürdüğünü, Suriye’nin bir üniter devlet olarak bırakılmayacağını göremediğin, anlayamadığın ortaya çıkıyor.
Baykal’ın anlatmaya çalıştığı 1986 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilen, 400 yılı aşkın süredir orada var olan Osmanlı kültürünü korumak, o bölgede oynan oyunun Türkiye için yarattığı tehlikenin sadece “sığınmacı” akınıyla, ya da Suriye’nin parçalanması ile sınırlı kalmayacağını, Halep’ten sonra hedefin Hatay olduğuydu.Bunu anlayamamak CHP ve Türkiye açısından çok üzücü.