Devlet ciddiyeti!

Son kerte ağır ve vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Sosyal medyada muhtemelen CIA’nın attığı oltaya Türk devleti, iktidar partisi ve muhalefetin neredeyse tamamı takılmıştır. Konu hem ülke içinde hem de ülke dışında büyük bir Atlantik kampanyasına dönüştürülmüştür. Uygur halk ozanı Abdurrahman Heyit’in hapishanede öldürüldüğü iddiası, Çin’in yayımladığı videolu görüntülerle yalanlanmıştır.

MUHALEFETİN ATLANTİK AŞKI
CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi ortalığı ayağa kaldırmış ve bu CIA yalanını Türkiye-Çin dostluğunu baltalamak için sonuna kadar istismar etmiştir. Her vesile ile Avrupa-Atlantik sistemine bağlılığı ortaya çıkan muhalefet partileri, bu son girişimleri ile Atlantik’in sadık bekçileri olduklarını göstermişlerdir. HDPKK ile açık ya da örtülü işbirliği içine giren partilerin Atlantik aşkı da göz önüne alındığında, önümüzdeki dönemlerde bir milli güvenlik sorunu olarak ülkenin milli hamlelerine karşı girişimlerde bulunacağı anlaşılmaktadır.

İKTİDAR SOĞUKKANLI VE SAĞDUYULU DAVRANMALI!
Burada önemli olan muhalefet partilerinin ve ABD’nin güdümünde olan diğer kurum ve oluşumların tavır ve hareketleri değildir. Onların zaten gerçekleri araştırmak gibi bir sorunu yoktur. Her hal ve şartta Atlantik adına Türkiye-Avrasya dostluğunun köküne dinamit koyacak arayışlar içindedirler. Ancak iktidar partisinin elindeki bütün olanaklara rağmen bu tuzağa düşmesi üzücü ve düşündürücüdür. Sorumluluk sahibi iktidar partisinden daha soğukkanlı ve sağduyulu davranması beklenirdi. Bir sosyal medya paylaşımı ile hem de uluslararası ilişkileri derinden etkileyecek politika oluşturulması, bu partinin deneyimli ve yetkin kadrolara sahip olmadığını göstermektedir. Bu durum ise gelecek için ciddi kaygılar oluşturmaktadır.

DEVLET AKLI NEREDE?
Ancak bundan da daha vahim olan husus, Türk devletinin bir ve bütün olarak içine düştüğü durumdur. Büyük ihtimalle CIA’nın tezgâhladığı bir sosyal medya paylaşımı üzerinden Türk Dışişleri Bakanlığı’na açıklama yaptırılmıştır. Bu açıklama uluslararası düzeyde geniş yankı uyandırmış ve Çin’e karşı büyük bir kara propaganda vasıtası olarak kullanılmıştır. Bu bildiri, aynı zamanda Türkiye’nin dış politikasına geniş etki yapacak dinamikleri de bünyesinde barındırmaktadır.
Böylesine kritik bir açıklama yapılmadan önce devletin istihbarat organizasyonu devreye girmeli ve bu sosyal medya paylaşımının gerçekliği teyit edilmeliydi. Deneyimli kadrolar sorumluluk alarak iddianın teyit edilmesinden sonra böyle bir bildiri yayımlanması konusunda yetkili makamları ikna etmeliydi. Türkiye’nin Pekin Büyükelçiliği ile temas kurularak konu hakkında ayrıntılı bilgi talep edilmeliydi. Pekin Büyükelçimizden Çin makamları ile temas kurması ve bizatihi Çin devletinin bu iddialar karşısındaki duruşu öğrenilmeliydi. Çin’in Ankara Büyükelçisi Bakanlığa davet edilmeli, iddia hakkındaki görüşleri sorulmalıydı. Tüm bu girişimler sonucunda, iddiaların doğru olduğuna dair güçlü bir kanaat oluşması durumunda böyle bir bildiri yayımlanmalıydı.

PSİKOLOJİK HARBE AÇIK YAPILAR...
Ortaya çıkan bu durum Türkiye’deki siyasi partilerin bilgi harekâtı ya da psikolojik harp yöntemlerine karşı yetersiz ve korumasız olduğunu göstermektedir. Ayrıca devlet çapında tesis edilen istihbarat alt yapısının geliştirilmesi ve yetkinleştirilmesi ihtiyacı biz kez daha gözler önüne serilmiştir. Diğer taraftan kritik süreçleri yönetebilecek deneyimli ve bilgili kadroların eksikliği gün yüzüne çıkmıştır. Stratejik açıdan derin bir altyapısı olmayan her kurum bilgi harekâtı için kolay bir av olur. Kontrol ve denetim mekanizmaları olmadığından bilgi harekâtı kapsamındaki her haber büyük çalkantı yaratır. Oysaki devlet haberle değil, istihbaratla adım atar. Haberin istihbarata dönüştürülmesi bir süreçtir. Deneyimli kadrolar bu sürecin sonuçlanmasını beklemeden, ham bilgilerle harekete geçmez!

TÜRK MİLLETİ ABD’YE KARŞIDIR
Diğer taraftan bir sosyal medya paylaşımı üzerinden bu kadar gürültü koparılması Türkiye’de güçlü bir Atlantikçi damar olduğunu göstermektedir. Türk halkının yüzde 90’ı ABD’ye ve ABD politikalarına karşı çıkmaktadır. Demek ki Türk milletinin duygu dünyasının dışında devlet içinde ve siyasi partilerde etkili makamlarda görev yapan Atlantikçi bir kesim vardır. Holding basını başta olmak üzere Türk medyasındaki AB-D ağırlığı nedeniyle Avrasya karşıtı her girişim büyük bir kampanyaya dönüştürülmektedir. Böylece küçük bir Atlantikçi grup, ne yazık ki büyük bir etki yaratmaktadır. Ancak toplumsal ve katılımcı demokrasinin gelişmesi oranında, siyasi partilerin kaderine birkaç kişinin el koymasının önüne geçilebilir. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ağır sorunlar nedeniyle bu süreçler hız kazanacaktır. Engels’in dediği gibi, “İhtiyaç keşfin anasıdır!”