Devrim Türk Milleti’nin kapısını çalıyor

Yazımıza,12 Kasım 2023 tarihli Aydınlık’ta kaleme aldığımız “Türkiye’nin bir ölüp bin dirilen kahramanları” başlıklı yazımıza atıf yaparak başlamak istiyoruz. Nuri Paşa’nın kahramanlık dolu hayatını siz okuyuculara yansıtmamızın temel amacı, günümüze ışık tutacak deliller içermesidir. Bu deliller ışığında Türkiye’ye yönelen tehditlerin nedenlerini, amacını ve bu tehditlere karşın neler yapmamız gerektiğini tartışmak istiyoruz.

TÜRK SAVUNMA SANAYİİ FEDAİSİ NURİ PAŞA (KİLLİGİL)

Nuri Paşa, İttihat ve Terakki'nin genel merkez üyesi olmasa da hem cemiyetin hem Teşkilat-ı Mahsusa'nın önemli şahıslarından birisidir. Enver Paşa’nın kardeşi olan Nuri Paşa, Kafkas İslam Ordusu Komutanı ve “Bakü’nün Halâskârı” olarak da bilinmektedir. Bunların yanında savunma sanayii alanında fabrikası olan, gözükara bir Türk savunma sanayii öncüsüdür. Türkiye’ye ve bağımsızlık mücadelesi veren Arap ülkelerine silah üreten bu demirci ustası, o dönemlerde (1948) terör devleti İsrail için de büyük tehditti. Bu nedenle MOSSAD’ın düzenlediği bir sabotaj sonucu 2 Mart 1949 tarihinde Sütlüce'deki silah fabrikasında peş peşe gerçekleşen üç büyük patlama nedeniyle Nuri Paşa ve 27 kişi şehit edildi. O patlamada Nuri Killigil'in naaşı parçalandığı için bulunamadı ve Nuri Paşa boş tabutla defnedildi.

O dönemden günümüze, tam bağımsız ve üreten Türkiye mücadelesine öncülük eden isimler değişti, değişmeyen şeyse ruhtu. O ruh, bu hafta bir TUSAŞ çalışanının sözleriyle vücut buldu; “Hainlere inat daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz.”

Bu ruhu taşıyanlara sözümüz şu ki; Türk Devrimi kendini tamamlamak için Türk Milleti’nin kapısını tekrar çalmakta ve bilimi rehber edinmiş genç dimağlarda yükselmek için beklemektedir. Demirden dağları eritenlere ve ülkemizi emperyalizmin tutsaklık halkalarından teker teker kurtaranlara selam olsun! Türk Milleti’nin başı sağ olsun.

TUSAŞ’IN KRİTİK GÜCÜ

Türk Havacılık Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ), havacılık ve uzay sanayii sistemlerinin geliştirilmesi, modernizasyonu, üretimi ve sistem entegrasyonu kapsamında faaliyet gösteren Türkiye’nin kritik öneme sahip bir kuruluşudur. Bu değerli savunma sanayii şirketimizin yürüttüğü faaliyetleri “Havacılık Yapısalları”, “Uçak”, “Helikopter”, “İnsansız Hava Aracı (İHA) sistemleri”, “Milli Muharip Uçak” ve “Uzay Sistemleri” olarak sıralayabiliriz.

İran-İsrail çatışmasında kullanılan silah sistemleri, günümüz savaş teknolojisini kavramamız için önemli kanıtlar içermektedir. Özellikle hava savunma sistemlerinin balistik füzeler, hipersonik süzülme araçları ve elektronik harp sistemleri karşısında nasıl çaresiz kaldığını İsrail’in delik kubbe örneğinden defalarca gözlemledik. Hipersonik süzülme araçlarının ve hipersonik seyir füzelerinin uydu sistemleri olmadan yakalanmasının oldukça zor oluşu ABD’nin telaşla hava savunma sistemi için uydu sistemleri ve sensörlerine yönelmesine neden olmuştur. Bu nedenle günümüzün savaş koşullarında hava savunma sistemlerinde radarlardan çok uydu sistemleri ve içeriğindeki sensör yapıları önem kazanmıştır.

Tam da bu noktada TUSAŞ’ın ne denli bir öneme sahip olduğunu idrak ediyoruz. İletişim amaçlı yaptığı uyduların yanında özel sensörlere sahip askeri uydu yapabilme kabiliyetine sahip olan TUSAŞ, İsrail, ABD ve NATO için elbette bir tehdittir. Helikopter, Uçak, İHA ve birçok yedek parça üreten, uçak modernizasyonu yeteneğine sahip TUSAŞ elbette zalimlere tehdit olacaktır. 2. İsrail (BOP) Projesi için en büyük engellerden birisi Türk savunma sanayisidir.

OKSİJEN ÇADIRINDAN ÇIKAN TÜRK SAVUNMA SANAYİİ

Türkiye’nin NATO’ya giriş süreciyle komaya sokulan Türk savunma sanayisi, Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle karşılaştığımız ambargo sonucu komadan uyandırılmış oksijen çadırına alınmıştır. 80 darbesi ve FETÖ-Gladyo darbe ve operasyonlarıyla zaman zaman nefessiz kalsa da tekrar canlanmış ve BRICS adımlarıyla oksijen çadırından çıkacak düzeye gelmiştir.

Bilim ve teknoloji, parasal kaynaklarla beslendiği sürece gelişir ve büyür. Dolayısıyla daha fazla gelişmek ve büyümek (oksijen çadırından çıkmak) için bilim ve teknolojinin Türkiye’de büyük parasal kaynaklarla buluşturulması gerekmektedir ve BRICS bu ihtiyacın karşılanması için önemli bir adımdır (nefes borusudur). Bu ihtiyaç kredi kartlarından 750 TL toplayarak oluşturulamaz. Stratejik adımlar atılması gerekir ve bunlardan en önemlileri BRICS ve ŞİÖ adımlarıdır. Türk halkı bu şahlanışa yastık altındaki altınlarıyla, devlet garantili savunma sanayi şirketlerinin hisseleriyle ortak olacaktır.

GENÇ TÜRKLER RUHU!

Tam bağımsız Türkiye yolunda en büyük dayanaklarımızdan biri de gençliğimizdir. Türk tarihinin en kritik döneminde vücut bulmuş Gençtürkler günümüzde vatan, emek ve namus şiarını taşıyan ve bilimi kendine kılavuz kılmış Türk gençliğiyle göstermiştir. Batı dayatması “Z-Kuşağı” ve “LGBT…Z” kültürlerini elinin tersiyle itmiş kendisini bilime ve halkına adamış Türk gençliği, tarihte ismini altın harflerle yazdırmaya şimdiden başlamıştır. ABD, 80 darbesiyle katlettiği ve sindirdiği gençliği 15-16 Temmuz darbesiyle sindirememiştir. Savunma sanayii şirketleri, bilim ve teknoloji şirketleri, kurumları, kuruluşları ve tüm bu ekosistemi besleyen üniversitelerle birlikte üreten, geliştiren ve tüm bu süreçlerin teorisini ortaya koyan Türk gençliği emperyalizmi büyük bir endişeye sürüklemiştir. Yarım kalan devrimlerini tamamlamak ve Türkiye’yi tam bağımsız yapmak için Gençtürkler ruhu tekrar uyanmıştır!

Ancak Türk halkının gençlerine güvendiği gibi hükümetine de güvenmesi gerekir. Bu güveni tesis edecek tek formül; üreticilerin milli hükümetidir. Üreticilerin milli hükümetiyle, topyekûn bir seferberlik haliyle Türkiye bu ekonomik darlıktan ve tehditlerden güçlenerek çıkabilir ve çıkacaktır.

Yeni açılım hayalleri, teröristlerle ve bölücülerle yan yana gelmek TUSAŞ’a ve onun gibi birçok savunma sanayii şirketinin altına bomba koymak demektir. Milli birlik, milliliği ispatlanmış toplum önderleriyle oluşturulur, teröristlerle, bölücülerle değil.